CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçadroğlu; 5 Kasım 2021 tarihini taşıyan bir mektup yazdı ve ‘tüm elçilere’ gönderdi. Twitter hesabında paylaşarak millet ile paylaştı. Mektubu çerçeveleterek evinizin, işyerinizin duvarına asın ve asla unutmayın!
Kılıçdaroğlu, mektubu paylaştığı tivitinde “Ülkemizdeki tüm büyükelçiliklere bugün kendi dillerinde gönderdiğim çağrı mektubudur. Suyumuz, toprağımız, doğamız bizim her şeyimizdir; yok edilmesine izin vermeyeceğim. Milletimin bilgisine sunarım.”
Kemal Kılıçdaroğlu, neden mektup yazdı? Neden yabancı ülke büyükelçilerine gönderdi?
Kendi siyasi mülahazasına göre yabancı yatırımcıların Kanal İstanbul Projesine destek olmamalarını, finans kaynağı sağlanmamasını istiyordu.
Kemal Kılıçdaroğlu kimdi?
Bir siyasi partinin Genel Başkanı, bu parti Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu parti, bu parti ülkeyi kuran iradeyi yansıtan parti. Elbette köprünün altından çok sular aktı. CHP’de yeni bir parti oldu. İsmi ve ambleminden başka Atatürk’ün kurduğu partiyi hatırlatan hiçbir şeyi kalmayan, PKK ile her türlü teması, açık kaynaklara yansıyan HDP ile kol kola girebilecek noktaya gelen farklı bir şey.
Ara sıra kendini ‘kuvvacı(!) olarak, hızını alamayıp ‘Kandil’i yerle bir edeceğini söyleyen (aydınlatma için kullanılan yağ kandillerini kast ediyor olmalı) Kemal Kılıçdaroğlu, ABD Başkanından demokrasi isteyen, Türkiye’nin sınır ötesi terörle mücadelesine itirazı, Mavi Vatan doktrinine karşı söylemleri, Karabağ Savaşında Azerbaycan’a desteği “Türkiye silah ve cihatçı gönderiyor” diye dünyaya şikayetti mahsur görmeyen bir isim.
Mektup galiba işin tuzu biberi oldu.
Bu CHP’nin Mustafa Kemal Atatürk’ün CHP’si ile ilgili olmadığı çok açıktır. (Y)CHP’nin temeli sanırım Türkiye’de yıllarca milli diye yutturulan sol hareketin içerisinde atılmış olmalı.
12 Eylül darbecileri malum Ülkücüleri, lider kadrosuyla içeri tıkarken, sol örgütleri de aynı koğuşlara atmıştı. İşte gün gelir AB’den, Almanya’dan heyetler denetimlere gelirler. Bu denetimlerde solcular üstüne bin koyarak gördükleri işkenceleri heyetlere anlatırlar. Ülkücülerden bir kişi dahi “devlet benim Devlet”im der, işkence falan yok der.
Yani Türk Devleti’ni yabancıya şikâyet, ihbar eder duruma asla düşmezler.
Birde Atatürk’e kulak verelim mi?
“Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden mahrumiyeti, beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağı dereceye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.
Halbuki Türk'ün haysiyet ve izzetinefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir.
Bundan ötürü, ya bağımsızlık, ya ölüm!... 1919 (Nutuk I, S. 13)”
Millete saygı, sevgisi olmayanın siyasette yeri olamaz!
Bingöl’de şehit ağabeyine “bacını s…” diyecek kadar alçak ve iğrençliğe bulananı, zihniyetini nefretle kınıyorum.
Kılıçdaroğlu, mektubu paylaştığı tivitinde “Ülkemizdeki tüm büyükelçiliklere bugün kendi dillerinde gönderdiğim çağrı mektubudur. Suyumuz, toprağımız, doğamız bizim her şeyimizdir; yok edilmesine izin vermeyeceğim. Milletimin bilgisine sunarım.”
Kemal Kılıçdaroğlu, neden mektup yazdı? Neden yabancı ülke büyükelçilerine gönderdi?
Kendi siyasi mülahazasına göre yabancı yatırımcıların Kanal İstanbul Projesine destek olmamalarını, finans kaynağı sağlanmamasını istiyordu.
Kemal Kılıçdaroğlu kimdi?
Bir siyasi partinin Genel Başkanı, bu parti Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu parti, bu parti ülkeyi kuran iradeyi yansıtan parti. Elbette köprünün altından çok sular aktı. CHP’de yeni bir parti oldu. İsmi ve ambleminden başka Atatürk’ün kurduğu partiyi hatırlatan hiçbir şeyi kalmayan, PKK ile her türlü teması, açık kaynaklara yansıyan HDP ile kol kola girebilecek noktaya gelen farklı bir şey.
Ara sıra kendini ‘kuvvacı(!) olarak, hızını alamayıp ‘Kandil’i yerle bir edeceğini söyleyen (aydınlatma için kullanılan yağ kandillerini kast ediyor olmalı) Kemal Kılıçdaroğlu, ABD Başkanından demokrasi isteyen, Türkiye’nin sınır ötesi terörle mücadelesine itirazı, Mavi Vatan doktrinine karşı söylemleri, Karabağ Savaşında Azerbaycan’a desteği “Türkiye silah ve cihatçı gönderiyor” diye dünyaya şikayetti mahsur görmeyen bir isim.
Mektup galiba işin tuzu biberi oldu.
Bu CHP’nin Mustafa Kemal Atatürk’ün CHP’si ile ilgili olmadığı çok açıktır. (Y)CHP’nin temeli sanırım Türkiye’de yıllarca milli diye yutturulan sol hareketin içerisinde atılmış olmalı.
12 Eylül darbecileri malum Ülkücüleri, lider kadrosuyla içeri tıkarken, sol örgütleri de aynı koğuşlara atmıştı. İşte gün gelir AB’den, Almanya’dan heyetler denetimlere gelirler. Bu denetimlerde solcular üstüne bin koyarak gördükleri işkenceleri heyetlere anlatırlar. Ülkücülerden bir kişi dahi “devlet benim Devlet”im der, işkence falan yok der.
Yani Türk Devleti’ni yabancıya şikâyet, ihbar eder duruma asla düşmezler.
Birde Atatürk’e kulak verelim mi?
“Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden mahrumiyeti, beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağı dereceye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.
Halbuki Türk'ün haysiyet ve izzetinefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir.
Bundan ötürü, ya bağımsızlık, ya ölüm!... 1919 (Nutuk I, S. 13)”
Millete saygı, sevgisi olmayanın siyasette yeri olamaz!
Bingöl’de şehit ağabeyine “bacını s…” diyecek kadar alçak ve iğrençliğe bulananı, zihniyetini nefretle kınıyorum.