Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20 Ekim 2020 tarihinde İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi açılış konuşmasında samimi bir itiraf yaparak; “Samimi bir muhasebeyle geçtiğimiz 18 yılda eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde önceliğimiz aileden başlayarak çocuklarımızı hakkıyla yetiştirmek şarttır. Bu değişim sıradan müfredat tadilatından ziyade topyekûn eğitim-öğretim reformu gerektirir” dedi.
Eğitimde, İnönü döneminde başlayan eski Yunan’a hayranlığa dönüşen filozoflar etkisi, bilimin BATI’ya mahsus, onlara özgü olduğu, ne kadar benzer isek o kadar ‘bilimsel oluruz’ anlayışı ile sürekli boğuşup durduk. Sakat zihniyetten kurtuluşun tek çözümü ise öze dönüş olmalıdır. Cumhurbaşkanının altını çizdiği gibi, bu müfredatta yapılacak değişiklikler ile gerçekleşemez.
Eğitimde dönüşümün yolu Erzurum’da da örneklerine şahit olduğumuz gibi her okulu İmam Hatip’e dönüştürmek veya Diyanet’ten Milli Eğitime İmam nakletmek değildir, olmamalıdır. Dönüşüm Erdoğan’ın ifade ettiği gibi “Medeniyet tasavvurumuzu layıkıyla hayata geçir”mek ile olacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hiç kimsenin bu arayıştan rahatsız olmaması gerekir. Bu arayışın sona ermesi bir ülkenin veya toplumun felaketi demektir. Fikri iktidarımızı kökü ve ruhu itibarıyla bize ait olmayan bir medeniyete kaptırmamızın nedeni, bu sapkın akımların önlerinin bilinçli şekilde açılmasıdır. Yapmamız gereken, kendi medeniyet birimimize uygun nesiller yetiştirmektir” derken neyi kast etmektedir.
Biz; Doğu milletlerini sömürge unsuru olarak gören, insani bir yere oturtmayan batıdan objektif tarihi öğrenmeyi bekleyebilir miyiz? Şimdi bir kısım Türk ve İslam bilim insanını Aybüke hanımın katkılarıyla hatırlatalım!
Evet; İngiliz Newton'un başına elma düşmüştü. Yer çekimini bulmuştu. Hikayeler çok güzeldi, satardı. Arşimed de çırılçıplak banyodan fırlamıştı zaten. İnandırıcılığı hikayelerle süsleme sanatında çok ilericiydiler. Meşhur bilim tarihçileri Sigrid Hunke, Carr de Vaux ve Will Durant...Newton, Einstein, Tesla. Başka kimler yoktu ki.
Üçü de Newton'dan asırlar önce Kindi, Razi, Biruni, Hazini ve İbni-Heyseme'nin yazdığı eserlerde yerçekimi kanunu anlattığını belirtiyordu. "Avrupalılar bu eserleri önce anlamadılar. Yerçekimi onlara uzak geliyordu. Asırlar sonra Newton'la kendilerine malettiler".
Galile'den, Kopernik'e, Newton'dan Colomb'a ne varsa ezberledik. Kızamık ve çiçek hastalığını ilk keşfeden ve yerçekimini ilk bulan Türk Razi'yi bilenimiz yoktu. Sevgililer günü, öğretmenler, anneler günü.. Her güne anlam ve önem yükleyen bizler içinde Cüzamın tedavisini bulan İbn-i Cessarı anlatacak kimse yoktu
Verem mikrobunu bulan İbn-i Hatip, Retina tabakasını ilk gören İbni Rüşt kimdi? İlk kanser ameliyatını Ali bin Abbas'ın yaptığını biliyor muyduk? Hazerfen Çelebi'nin Galata Kulesinden Üsküdar'a 3358 m'lik mesafeyi kanatları ile süzülerek uçtuğunu?
Sıfırı ilk kullanan Harizmi'yi, okuyan veya okutan var mıydı? Tanjant, kotanjant, ve kosekantı ilk dünyaya duyuran Ebul Vefa'yı kaç kişi tanıyordu? Dünyanın döndüğünü ilk keşfedenin Biruni olduğunu anlatacak cesurlar var mıydı?
Eğitimde, İnönü döneminde başlayan eski Yunan’a hayranlığa dönüşen filozoflar etkisi, bilimin BATI’ya mahsus, onlara özgü olduğu, ne kadar benzer isek o kadar ‘bilimsel oluruz’ anlayışı ile sürekli boğuşup durduk. Sakat zihniyetten kurtuluşun tek çözümü ise öze dönüş olmalıdır. Cumhurbaşkanının altını çizdiği gibi, bu müfredatta yapılacak değişiklikler ile gerçekleşemez.
Eğitimde dönüşümün yolu Erzurum’da da örneklerine şahit olduğumuz gibi her okulu İmam Hatip’e dönüştürmek veya Diyanet’ten Milli Eğitime İmam nakletmek değildir, olmamalıdır. Dönüşüm Erdoğan’ın ifade ettiği gibi “Medeniyet tasavvurumuzu layıkıyla hayata geçir”mek ile olacaktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hiç kimsenin bu arayıştan rahatsız olmaması gerekir. Bu arayışın sona ermesi bir ülkenin veya toplumun felaketi demektir. Fikri iktidarımızı kökü ve ruhu itibarıyla bize ait olmayan bir medeniyete kaptırmamızın nedeni, bu sapkın akımların önlerinin bilinçli şekilde açılmasıdır. Yapmamız gereken, kendi medeniyet birimimize uygun nesiller yetiştirmektir” derken neyi kast etmektedir.
Biz; Doğu milletlerini sömürge unsuru olarak gören, insani bir yere oturtmayan batıdan objektif tarihi öğrenmeyi bekleyebilir miyiz? Şimdi bir kısım Türk ve İslam bilim insanını Aybüke hanımın katkılarıyla hatırlatalım!
Evet; İngiliz Newton'un başına elma düşmüştü. Yer çekimini bulmuştu. Hikayeler çok güzeldi, satardı. Arşimed de çırılçıplak banyodan fırlamıştı zaten. İnandırıcılığı hikayelerle süsleme sanatında çok ilericiydiler. Meşhur bilim tarihçileri Sigrid Hunke, Carr de Vaux ve Will Durant...Newton, Einstein, Tesla. Başka kimler yoktu ki.
Üçü de Newton'dan asırlar önce Kindi, Razi, Biruni, Hazini ve İbni-Heyseme'nin yazdığı eserlerde yerçekimi kanunu anlattığını belirtiyordu. "Avrupalılar bu eserleri önce anlamadılar. Yerçekimi onlara uzak geliyordu. Asırlar sonra Newton'la kendilerine malettiler".
Galile'den, Kopernik'e, Newton'dan Colomb'a ne varsa ezberledik. Kızamık ve çiçek hastalığını ilk keşfeden ve yerçekimini ilk bulan Türk Razi'yi bilenimiz yoktu. Sevgililer günü, öğretmenler, anneler günü.. Her güne anlam ve önem yükleyen bizler içinde Cüzamın tedavisini bulan İbn-i Cessarı anlatacak kimse yoktu
Verem mikrobunu bulan İbn-i Hatip, Retina tabakasını ilk gören İbni Rüşt kimdi? İlk kanser ameliyatını Ali bin Abbas'ın yaptığını biliyor muyduk? Hazerfen Çelebi'nin Galata Kulesinden Üsküdar'a 3358 m'lik mesafeyi kanatları ile süzülerek uçtuğunu?
Sıfırı ilk kullanan Harizmi'yi, okuyan veya okutan var mıydı? Tanjant, kotanjant, ve kosekantı ilk dünyaya duyuran Ebul Vefa'yı kaç kişi tanıyordu? Dünyanın döndüğünü ilk keşfedenin Biruni olduğunu anlatacak cesurlar var mıydı?