İktidarın tüm politikalarına sırf muhalefet olsun diye bir kılıf uydurarak ideolojik yaklaşım, siyasete ve o partiye oy veren seçmenin tercihine ihanettir! Benim de eleştirdiğim pek çok konu var. Ancak doğru yapılan bir projeye sudan sebeplerle karşı çıkmak Ak Parti'ye değil Türkiye'ye muhalefet etmek olur. Mesela muhalefet cenahının damat da olsa (muhafazakar, sağcı, solcu, ulusalcı her bireyin gönlünde taht kurmuş) Selçuk Bayraktar hakkında "bizim de kırmızı çizgimizdir" dediğini duydunuz mu? Yine Doğu Akdeniz'deki haklarımız konusunda destek verici bir tutumunu okudunuz mu? MİT, emniyet ve askeri birliklerin koordineli bir şekilde terörle mücadelelerini taktir ettiğini gördünüz mü? Muhalefet tabi ki eleştiri hakkını kullanmalıdır ama ülkenin ve halkın faydasına bir çalışma üretiliyorsa bırakın eleştirmeyi destek vererek yol gösterici olmalıdır.
Asıl konumuza gelecek olursak, ihracat gelirlerinin belli bir yüzdesinin Merkez Bankası’na satılması zorunluluğunun yüzde 25’ten yüzde 40'a çıkarılması muhalefetin yoğun tepkisine neden oldu. Daha açık ifadeyle ihracatçılar, yurt dışına sattıkları mal ve hizmetlerden kazandığı dövizin yüzde 25’ini Merkez Bankası’na bozduruyordu. Oran geçtiğimiz hafta yüzde 40'a çıkarıldı. Bu çalışma yapıldığında, ihracatçılar ülkemizden kaçar, ikinci bir fatura düzenlenir, kayıt dışı ihracatın önü açılır gibi her kafadan bir ses çıktı. Merkez Bankası'na bozdurulacak döviz sanki FED'in kasasına gidiyormuş gibi absürtçe feryat figan koparıldı. Muhalefetin ve muhalif yazarların aksine ihracatçıların her biri de uygulamaya itiraz etmeyerek "gerekirse kazancımızın yüzde 100'ünü de vererek fedakarlık yaparız" diye ortak görüş bildirdiler.
Kur korumalı faiz uygulamasının nasıl gereksiz bulduysam ihracat döviz gelirlerine yönelik adımın dış ticaret uzmanı olarak gerekliliğinin altını çizerek vurgulamak isterim.
"Kur korumalı faiz hesabı ile Merkez Bankası'na bozdurulan döviz aynı şey değil mi?Sonuçta iki uygulamada da dövizden TL'ye geçiş var." diye sorabilirsiniz. Evet, iki uygulamada da dövizden TL'ye geçiş var. Ancak faydaları aynı değil. Kur Korumalı Faiz Hesabında örtülü faiz artışı var, ihracat gelirlerinde ise yurt dışına satılan mal ve hizmetlerden dolayı ticaret var. Kur Korumalı Faiz Hesabında yatarak kazanılan yüksek oranda faiz geliri var, ihracat gelirlerinde ise istihdam var. Kur Korumalı Faiz Hesabında devletin kasasından parası olanların varlıkları artırılıyor, İhracat gelirlerinde ise parası olanların dövizi alınıyor. Kur Korumalı Faiz Hesaplarda ekonomik kurallar yok sayılıyor, İhracat gelirlerinde ise cari açık azalıyor. Bunun gibi pek çok örnek verilebilir.
Döviz açığı yaşayan ülkemizde böyle bir uygulama hem açığı biraz da olsa azaltacak hem de döviz varlıkları üzerinde kontrol sağlanacaktır. Çünkü bu uygulamadan önce ihracattan elde edilen döviz gelirlerinin yüzde kaçının TL'ye çevrildiğinin kontrolü tam olarak sağlanamıyordu. Şimdi bu kontrol devletin birimleri tarafından detaylıca kontrol edilebilecek. Bu arada şirketler ihtiyaç anında paralarını yine çekebilecekler. Ancak kamuoyunda öyle bir algı yaratılıyor ki sanki bu uygulama ihracat yapan firmaları batırma amaçlı hayata geçirilmiş gibi açıklamalara yer veriliyor. Uygulamada ki tek sıkıntı, ithalata bağımlı ihracatçıların döviz sıkıntısı yaşaması. Ancak ihtiyaç halinde dövizin geri çekilmesine getirilen kolaylıktan dolayı bu soruna da çözüm üretildiğini gözlemliyoruz. İhracat yapan firmalara elektrik ve gaz kullanımının sübvanse edildiğini unutmamak gerekiyor. Ayrıca yüzde 40 bozdurma zorunluluğu 30 bin dolar ve üzerindeki beyannameler için geçerli. Yani mikro ve küçük ihracatçıları kapsamıyor.
Sonuç olarak yukarıda açıkladığım pek çok faydası olan bir uygulamayı muhalefet partileri içerisinde ki ekonomistlerin bilmemesine imkan yoktur. “Bu hükümet dünyanın en doğru işini yapsa bile bizim alkışlayacak halimiz yoktur” diyen ve bunu seçmenlerinin kendilerine verdiği bir görev sayan muhalefetin 20 yıldır neden iktidar olamadıklarını şimdi daha iyi anladınız mı?
Asıl konumuza gelecek olursak, ihracat gelirlerinin belli bir yüzdesinin Merkez Bankası’na satılması zorunluluğunun yüzde 25’ten yüzde 40'a çıkarılması muhalefetin yoğun tepkisine neden oldu. Daha açık ifadeyle ihracatçılar, yurt dışına sattıkları mal ve hizmetlerden kazandığı dövizin yüzde 25’ini Merkez Bankası’na bozduruyordu. Oran geçtiğimiz hafta yüzde 40'a çıkarıldı. Bu çalışma yapıldığında, ihracatçılar ülkemizden kaçar, ikinci bir fatura düzenlenir, kayıt dışı ihracatın önü açılır gibi her kafadan bir ses çıktı. Merkez Bankası'na bozdurulacak döviz sanki FED'in kasasına gidiyormuş gibi absürtçe feryat figan koparıldı. Muhalefetin ve muhalif yazarların aksine ihracatçıların her biri de uygulamaya itiraz etmeyerek "gerekirse kazancımızın yüzde 100'ünü de vererek fedakarlık yaparız" diye ortak görüş bildirdiler.
Kur korumalı faiz uygulamasının nasıl gereksiz bulduysam ihracat döviz gelirlerine yönelik adımın dış ticaret uzmanı olarak gerekliliğinin altını çizerek vurgulamak isterim.
"Kur korumalı faiz hesabı ile Merkez Bankası'na bozdurulan döviz aynı şey değil mi?Sonuçta iki uygulamada da dövizden TL'ye geçiş var." diye sorabilirsiniz. Evet, iki uygulamada da dövizden TL'ye geçiş var. Ancak faydaları aynı değil. Kur Korumalı Faiz Hesabında örtülü faiz artışı var, ihracat gelirlerinde ise yurt dışına satılan mal ve hizmetlerden dolayı ticaret var. Kur Korumalı Faiz Hesabında yatarak kazanılan yüksek oranda faiz geliri var, ihracat gelirlerinde ise istihdam var. Kur Korumalı Faiz Hesabında devletin kasasından parası olanların varlıkları artırılıyor, İhracat gelirlerinde ise parası olanların dövizi alınıyor. Kur Korumalı Faiz Hesaplarda ekonomik kurallar yok sayılıyor, İhracat gelirlerinde ise cari açık azalıyor. Bunun gibi pek çok örnek verilebilir.
Döviz açığı yaşayan ülkemizde böyle bir uygulama hem açığı biraz da olsa azaltacak hem de döviz varlıkları üzerinde kontrol sağlanacaktır. Çünkü bu uygulamadan önce ihracattan elde edilen döviz gelirlerinin yüzde kaçının TL'ye çevrildiğinin kontrolü tam olarak sağlanamıyordu. Şimdi bu kontrol devletin birimleri tarafından detaylıca kontrol edilebilecek. Bu arada şirketler ihtiyaç anında paralarını yine çekebilecekler. Ancak kamuoyunda öyle bir algı yaratılıyor ki sanki bu uygulama ihracat yapan firmaları batırma amaçlı hayata geçirilmiş gibi açıklamalara yer veriliyor. Uygulamada ki tek sıkıntı, ithalata bağımlı ihracatçıların döviz sıkıntısı yaşaması. Ancak ihtiyaç halinde dövizin geri çekilmesine getirilen kolaylıktan dolayı bu soruna da çözüm üretildiğini gözlemliyoruz. İhracat yapan firmalara elektrik ve gaz kullanımının sübvanse edildiğini unutmamak gerekiyor. Ayrıca yüzde 40 bozdurma zorunluluğu 30 bin dolar ve üzerindeki beyannameler için geçerli. Yani mikro ve küçük ihracatçıları kapsamıyor.
Sonuç olarak yukarıda açıkladığım pek çok faydası olan bir uygulamayı muhalefet partileri içerisinde ki ekonomistlerin bilmemesine imkan yoktur. “Bu hükümet dünyanın en doğru işini yapsa bile bizim alkışlayacak halimiz yoktur” diyen ve bunu seçmenlerinin kendilerine verdiği bir görev sayan muhalefetin 20 yıldır neden iktidar olamadıklarını şimdi daha iyi anladınız mı?