Hastayım diyorsun, kalp çarpıntılarını, ağrılarını, sızılarını anlatıyorsun.
Arayan soran herkese halsizim, uyuyamadın, yorgunum diyorsun,
Hiçbirine mutsuzum diyemiyorsun,
Hâlbuki sen hasta, yorgun, uykusuz değil mutsuzsun.
Bir kere mutsuzum desen, mutsuz olduğunu itiraf etsen,
Kapıyı aralayacak ve gerçekleri göreceksin.
Mutsuzsun kardeşim, mutsuz ve öfkelisin,
Kibrinden dolayı hiç kimseyi kırmadığını, üzmediğini düşündüğün için de en çok kendine öfkelisin bu duruma fırsat verdiğin için.
Geçmişinde boğuluyor, bugününle savaşıyorsun.
Hesaplaşmak istiyorsun geçmişinle, herkesle, her şeyle.
İşin kötüsü illa ki haklı çıkmak istiyorsun.
Mutsuzsun çünkü hesaplaşmayı, düelloyu, haklı çıkmayı mutlu olmaya, ailene, eşine, dostuna tercih ediyorsun.
Hastayım diyorsun ve bulaşıcı hastalık gibi önüne gelen herkese bulaştırıyorsun mutsuzluğunu, öfkeni.
Mutsuzsun çünkü affedemiyor, affetmek ve hatta affedilmek istemiyorsun,
Senin dünyan hesaplaşmak, kavga etmek, karşındakinin pişmanlığını görmek, özür diletmek ve bunu eze eze, zevkini çıkara çıkara yapmak üzerine.
Kendi yaptıklarını hesaba katmıyor, hatasız, günahsız bir melek gibi dolaşıyorsun.
Olan her kötü olay, her üzücü mesele için karşındakini suçluyorsun.
Zanlarından besleniyor, zanlarınla yaşıyor, su-i zan yapıyorsun.
Ama sen;
Bilseydin affederek unutmanın ve olmamış gibi davranmanın lezzetini,
Bilseydin özürsüz, kavgasız, susarak pişman olmanın, karşılıksız affetmenin, affedilmenin güzelliğini.
Şifa olacaktı mutsuzluğuna, yorgunluğuna, uykusuzluğuna, kalp çarpıntılarına.
Mutlu olacaktın, mutlu edecektin, değer verecektin ve değerli olacaktın.
Şimdi insanlar senden, sen insanlardan kaçıyorsun.
Ve hâlâ karşındakileri suçlayarak hesaplaşmaya, düelloya davet ediyorsun.
Belki üzüntünden, belki kendince haklılığını kabul ettiremediğin için hırsından ağlıyorsun ama emin ol ağladığından çok ağlatıyor, üzüldüğünden çok üzüyorsun ama görmüyorsun, görmek istemiyorsun, belki de umursamıyorsun.
AHMET BERHAN YILMAZ
Arayan soran herkese halsizim, uyuyamadın, yorgunum diyorsun,
Hiçbirine mutsuzum diyemiyorsun,
Hâlbuki sen hasta, yorgun, uykusuz değil mutsuzsun.
Bir kere mutsuzum desen, mutsuz olduğunu itiraf etsen,
Kapıyı aralayacak ve gerçekleri göreceksin.
Mutsuzsun kardeşim, mutsuz ve öfkelisin,
Kibrinden dolayı hiç kimseyi kırmadığını, üzmediğini düşündüğün için de en çok kendine öfkelisin bu duruma fırsat verdiğin için.
Geçmişinde boğuluyor, bugününle savaşıyorsun.
Hesaplaşmak istiyorsun geçmişinle, herkesle, her şeyle.
İşin kötüsü illa ki haklı çıkmak istiyorsun.
Mutsuzsun çünkü hesaplaşmayı, düelloyu, haklı çıkmayı mutlu olmaya, ailene, eşine, dostuna tercih ediyorsun.
Hastayım diyorsun ve bulaşıcı hastalık gibi önüne gelen herkese bulaştırıyorsun mutsuzluğunu, öfkeni.
Mutsuzsun çünkü affedemiyor, affetmek ve hatta affedilmek istemiyorsun,
Senin dünyan hesaplaşmak, kavga etmek, karşındakinin pişmanlığını görmek, özür diletmek ve bunu eze eze, zevkini çıkara çıkara yapmak üzerine.
Kendi yaptıklarını hesaba katmıyor, hatasız, günahsız bir melek gibi dolaşıyorsun.
Olan her kötü olay, her üzücü mesele için karşındakini suçluyorsun.
Zanlarından besleniyor, zanlarınla yaşıyor, su-i zan yapıyorsun.
Ama sen;
Bilseydin affederek unutmanın ve olmamış gibi davranmanın lezzetini,
Bilseydin özürsüz, kavgasız, susarak pişman olmanın, karşılıksız affetmenin, affedilmenin güzelliğini.
Şifa olacaktı mutsuzluğuna, yorgunluğuna, uykusuzluğuna, kalp çarpıntılarına.
Mutlu olacaktın, mutlu edecektin, değer verecektin ve değerli olacaktın.
Şimdi insanlar senden, sen insanlardan kaçıyorsun.
Ve hâlâ karşındakileri suçlayarak hesaplaşmaya, düelloya davet ediyorsun.
Belki üzüntünden, belki kendince haklılığını kabul ettiremediğin için hırsından ağlıyorsun ama emin ol ağladığından çok ağlatıyor, üzüldüğünden çok üzüyorsun ama görmüyorsun, görmek istemiyorsun, belki de umursamıyorsun.
AHMET BERHAN YILMAZ