Değdiği, dokunduğu, içine girdiği her şeyi güzelleştirme gücüne sahip kaç katalizör var hayatınızda?
Kaç tılsımlı insan, kaç sihirli nesne, kaç büyülü duygu?
Ve nedir onlar?..
Nezaket ve aşk, o listede yer alıyor mu?
***
‘Nezaket kar gibidir; örttüğü her şeyi güzelleştirir.’
diyor Halil Cibran (1883-1931).
Düşünüyorum, hiç abartılı değil; gerçekten öyle!
Düşünsenize, eleştirinin ya da şikâyetin nazikçe dile getirileni…
Tavsiyenin, nasihatin nezaketle sunulanı…
Bir dileğin, bir isteğin nezaketle aktarılanı…
Dostun, hatta düşmanın bile nazik olanı…
Dolayısıyla; bazıları ilk bakışta gözümüze olumsuz gözükse bile ‘üstü nezaketle kaplanmış’ şeylerin aslında tümü ne güzeldir ve onlar hayatı nasıl da güzelleştirir!
Öyleyse nezaket göstereniniz çok olsun sizin de!
Hayatınız öyle güzelleşsin.
Ama nezaket söz konusu olunca siz de cömert olun lütfen, başkalarının hayatlarını güzelleştirin elinizden geldiğince.
Zor değil öyle yapmak, nazik biri olmak. Bilirsiniz zaten.
Biraz çaba ister sadece…
Biraz da kararlılık, süreklilik…
***
Birkaç satır önce nezaketi tanımlayan o çok güzel cümlesini kullandığım Lübnan asıllı Amerikalı şair, ressam, düşünür Halil Cibran’ın, sosyal medyada adı en çok anılan, şiirlerine en çok atıfta bulunulan, özlü sözleri en fazla paylaşılan, sınırları aşmış, evrensel sanatçılardan biri olduğunu söylesem herhalde yanılmış olmam.
Google Analytics öyle diyor en azından…
İşte o büyük şairin en sevdiğim şiirlerinden birinin -Ermiş adını verdiği şiirinin- belki de en güzel bölümü olan ‘Aşka Dair’ şöyle başlar:
“Aşk sizi çağırdığı zaman izleyin onu, yolu çetin, sarp olsa da
Ve kanatlarıyla sizi sardığında, kendinizi ona teslim edin
Tüylerinin içine gizlenmiş keskin kılıç sizi yaralayacak olsa da…”
Buna değer; yanmayı, kanamayı, acı çekmeyi göze alın yani…
Ve şiir şöyle devam eder:
“Aşk sizinle konuştuğunda, inanın ona
Sesi, kuzey rüzgarlarının bahçeleri darmadağın ettiği gibi düşlerinizi dağıtsa da
Aşk sizi taçlandırırken çarmıha da gerebilir
Hem büyütür hem budar sizi
Yükselip tepenize, güneşte titreyen en körpe dallarınızı okşadığı gibi
Alçalıp köklerinize, toprağa sıkı sıkı tutunan bağlarınızı sarsabilir de
Ve buğday demeti gibi bağrında birleştirir sizi,
Kabuklarınızdan soyup çıplak bırakır, apak edinceye kadar öğütür,
Kolay biçim alacak kadar yoğurur
Ve sonra koyar sizi kutsal ateşine
Tanrı’nın kutsal şöleninde okunmuş ekmek oluncaya kadar.
o
Aşk bütün bunları, siz yüreğinizin sırlarına eresiniz
Ve bu bilgiyle hayatının yüreğinin bir parçası olasınız diye yapacaktır
Ama eğer siz, korkuya kapılıp, sadece aşkın güvencesini
Ve sadece onun hazzını isterseniz
Çıplaklığınızı örtünüp aşkın harmanını terk edin daha iyi.
Güleceğiniz ama doyasıya gülemeyeceğiniz
Ve ağlayacağınız ama tüm gözyaşlarınızı dökemeyeceğiniz
Mevsimleri olmayan bir dünyaya dönün.
o
Aşk kendinden başka hiçbir şey vermez
Ve kendinden başkasından da almaz
Aşk ne sahip olur ne de sahip olunur; çünkü aşk yeter aşka…
o
Aşka yol çizebileceğinizi düşünmeyin
Çünkü aşktır size yol gösterecek olan
Sizi kendine layık bulursa eğer.
Aşkın bir arzusu yoktur kendini gerçekleştirmekten başka…”
***
Eğer sabredip bu dizeleri sonuna kadar okuduysanız şimdi size bir kez daha sormak isterim:
Sizin hayatınızda dokunduğu her şeyi güzelleştirme gücüne sahip kaç katalizör var?
Kaç tılsımlı insan, kaç sihirli nesne, kaç büyülü duygu?
Nedir onlar?..
Acele etmeyin ne olur! İyi düşünün, hiçbirisini atlamayın!
Nezaketten ve aşktan sonraki güzel, büyülü, doğurgan, ilham verici şeylerin hepsini getirin aklınıza…
Onlar sizin işte.
Ne güzel bir şey bu!
***
Ben de bugün size önerdiğim şeyi yapacağım.
Doğum günüme saatler kala nezaketin ve aşkın yanına başka güzel şeyler eklemeye çalışacağım.
Başarabilirsem tabii…
***
Son söz:
Yarın, 31 Mayıs…
Yaşama sevincimiz, son dönemde yaşadıklarımızdan ötürü azıcık törpülenmiş gibi gözükse de yapacak bir şey yok, hayat bu yeni formuyla, yeni normalleriyle devam ediyor.
O halde, merhaba yeni yaşım.
Hoş geldin hayatıma!
Kaç tılsımlı insan, kaç sihirli nesne, kaç büyülü duygu?
Ve nedir onlar?..
Nezaket ve aşk, o listede yer alıyor mu?
***
‘Nezaket kar gibidir; örttüğü her şeyi güzelleştirir.’
diyor Halil Cibran (1883-1931).
Düşünüyorum, hiç abartılı değil; gerçekten öyle!
Düşünsenize, eleştirinin ya da şikâyetin nazikçe dile getirileni…
Tavsiyenin, nasihatin nezaketle sunulanı…
Bir dileğin, bir isteğin nezaketle aktarılanı…
Dostun, hatta düşmanın bile nazik olanı…
Dolayısıyla; bazıları ilk bakışta gözümüze olumsuz gözükse bile ‘üstü nezaketle kaplanmış’ şeylerin aslında tümü ne güzeldir ve onlar hayatı nasıl da güzelleştirir!
Öyleyse nezaket göstereniniz çok olsun sizin de!
Hayatınız öyle güzelleşsin.
Ama nezaket söz konusu olunca siz de cömert olun lütfen, başkalarının hayatlarını güzelleştirin elinizden geldiğince.
Zor değil öyle yapmak, nazik biri olmak. Bilirsiniz zaten.
Biraz çaba ister sadece…
Biraz da kararlılık, süreklilik…
***
Birkaç satır önce nezaketi tanımlayan o çok güzel cümlesini kullandığım Lübnan asıllı Amerikalı şair, ressam, düşünür Halil Cibran’ın, sosyal medyada adı en çok anılan, şiirlerine en çok atıfta bulunulan, özlü sözleri en fazla paylaşılan, sınırları aşmış, evrensel sanatçılardan biri olduğunu söylesem herhalde yanılmış olmam.
Google Analytics öyle diyor en azından…
İşte o büyük şairin en sevdiğim şiirlerinden birinin -Ermiş adını verdiği şiirinin- belki de en güzel bölümü olan ‘Aşka Dair’ şöyle başlar:
“Aşk sizi çağırdığı zaman izleyin onu, yolu çetin, sarp olsa da
Ve kanatlarıyla sizi sardığında, kendinizi ona teslim edin
Tüylerinin içine gizlenmiş keskin kılıç sizi yaralayacak olsa da…”
Buna değer; yanmayı, kanamayı, acı çekmeyi göze alın yani…
Ve şiir şöyle devam eder:
“Aşk sizinle konuştuğunda, inanın ona
Sesi, kuzey rüzgarlarının bahçeleri darmadağın ettiği gibi düşlerinizi dağıtsa da
Aşk sizi taçlandırırken çarmıha da gerebilir
Hem büyütür hem budar sizi
Yükselip tepenize, güneşte titreyen en körpe dallarınızı okşadığı gibi
Alçalıp köklerinize, toprağa sıkı sıkı tutunan bağlarınızı sarsabilir de
Ve buğday demeti gibi bağrında birleştirir sizi,
Kabuklarınızdan soyup çıplak bırakır, apak edinceye kadar öğütür,
Kolay biçim alacak kadar yoğurur
Ve sonra koyar sizi kutsal ateşine
Tanrı’nın kutsal şöleninde okunmuş ekmek oluncaya kadar.
o
Aşk bütün bunları, siz yüreğinizin sırlarına eresiniz
Ve bu bilgiyle hayatının yüreğinin bir parçası olasınız diye yapacaktır
Ama eğer siz, korkuya kapılıp, sadece aşkın güvencesini
Ve sadece onun hazzını isterseniz
Çıplaklığınızı örtünüp aşkın harmanını terk edin daha iyi.
Güleceğiniz ama doyasıya gülemeyeceğiniz
Ve ağlayacağınız ama tüm gözyaşlarınızı dökemeyeceğiniz
Mevsimleri olmayan bir dünyaya dönün.
o
Aşk kendinden başka hiçbir şey vermez
Ve kendinden başkasından da almaz
Aşk ne sahip olur ne de sahip olunur; çünkü aşk yeter aşka…
o
Aşka yol çizebileceğinizi düşünmeyin
Çünkü aşktır size yol gösterecek olan
Sizi kendine layık bulursa eğer.
Aşkın bir arzusu yoktur kendini gerçekleştirmekten başka…”
***
Eğer sabredip bu dizeleri sonuna kadar okuduysanız şimdi size bir kez daha sormak isterim:
Sizin hayatınızda dokunduğu her şeyi güzelleştirme gücüne sahip kaç katalizör var?
Kaç tılsımlı insan, kaç sihirli nesne, kaç büyülü duygu?
Nedir onlar?..
Acele etmeyin ne olur! İyi düşünün, hiçbirisini atlamayın!
Nezaketten ve aşktan sonraki güzel, büyülü, doğurgan, ilham verici şeylerin hepsini getirin aklınıza…
Onlar sizin işte.
Ne güzel bir şey bu!
***
Ben de bugün size önerdiğim şeyi yapacağım.
Doğum günüme saatler kala nezaketin ve aşkın yanına başka güzel şeyler eklemeye çalışacağım.
Başarabilirsem tabii…
***
Son söz:
Yarın, 31 Mayıs…
Yaşama sevincimiz, son dönemde yaşadıklarımızdan ötürü azıcık törpülenmiş gibi gözükse de yapacak bir şey yok, hayat bu yeni formuyla, yeni normalleriyle devam ediyor.
O halde, merhaba yeni yaşım.
Hoş geldin hayatıma!