Ne güzel olurdu kar tatilleri, bazen bir hafta bazen üç gün bazen de 1 gün. O kar tatili biter ardından tekrar okul yoluna düşerdik. Dersler devam ederken aynı zamanda kar yağışı da devam ederdi. Eve varmadan yeniden bir kar tatili müjdesini de alırdık. Okul tam bir cümbüş yerine dönerdi. Herkes sevincinden ne yapacağını bilemezdi. Hiç tatile girmemişiz gibi olurduk. Hâlbuki daha dün kar tatilinde olan biz değildik. Sınıfta herkes birbiriyle tatilde neler yapacağını planlarken öğretmenimiz gelir ve tatil olduğumuzu resmi ağızdan teyit ederdi. Hemen sıraya girmemizi ister diğer yandan da ödevlerimizi yazdırmaya çalışırdı. Yüzlerimizde ki gülümseme hiç eksik olmaz, tatil olduğumuzdan öğretmenimizi bu sefer daha dikkatli dinlerdik. Tatil demek, eğlence demek, kartopu savaşları demek, hızeklerimizle yokuşlardan aşağıya kaymak demekti. Okulun koridorlarından sınıfımıza İstiklal Marşımızın okunacağı anonsu verilirdi. Anons her ilkokul veya ortaokulda olmazdı. O sistem olmadığı dönemlerde ise duyuru işi nöbetçi öğrencilerin olurdu. Nöbetçi öğrencilik bizim için büyük bir görevdi. Günler öncesinden sıranın bize ne zaman geleceğini hesap ederdik. Ne de olsa okulun güvenliği bizden sorulacak ve öğretmenlerimize daha yakın olacaktık. Hele de müdür bir görev verirse değmeyin o zaman bizim keyfimize. O an tüm dünyalar bizim olurdu, sanki kendimizi okulun cumhurbaşkanı zannederdik. Nöbetçi öğrenci olduğumuz gün derslere girmezdik. Okula gelen gidenleri nöbetçi öğrenci defterimize yazar, gelen kişilerden okula giriş ve çıkışlarda imzalar alırdık. Teneffüslerde hava sıcak ise kapıyı açma, soğuk ise kapıyı kapalı tutma görevini itina ile yapardık. Geç kalanları kati süratte kapıdan içeriye geçirmezdik. Dışarda kalanın yalvarmasını bekler çocuksu duygu işte onun o halinden kendimizce mutlu olurduk. Nöbet yerimize gelirken yanımıza yiyecek ve içeceklerimizi almayı da unutmazdık. Annelerimize o gün nöbet tutacağımızı günler öncesinden haber verir ona göre bir beslenme çantasının hazırlanmasını isterdik. Nöbetimizi genelde iki kişi olarak tutardık. İşte en fazla kurnazlık yaptığımız yer burası olurdu. Bazen aynı sınıf arkadaşlarımızla nöbet tutmuş olsak ta genelde yan şubeden arkadaşlarla nöbet tutulması okullarda sanki bir gelenek haline gelmişti. O arkadaşların tanıdık ve sevdiğimiz biri olabilmesi için çoğu zamanlar öğretmenlerimizden gizli oynamalar yapardık. Nöbet sırası sınıf listesine göre olduğundan operasyonlar sınıf defterleri yapılırdı. Bunda çoğu zamanda başarılı olurduk. Nöbetçi öğrenci demek ilk dersten itibaren sınıflara sınıf defterini götüren kişi demekti. Okul müdür yardımcısının odasına gidilir ve defterin arasına yoklama fişlerinin konulup konulmadığına bakılırdı. Fişler yerinde ise defterler özenle alınır ve özellikle de sınıfımızın olduğu defter ilk önce seçilirdi. Ders başladıktan beş dakika sonra sınıf kapısı çalınır ve defter öğretmenimize teslim edilirdi. O an sınıfın tüm bakışlarının sizde olmasının verdiği gurur ise anlatılmazdı. Ne kadar kolay mutlu olabiliyormuş insan o zamanlarda. Defter teslim edilirken öğretmenlerin bir isteği olursa mutluluk o zaman katlanarak artardı. Verilen görev kutsal sayılır ve yerine getirilebilmesi için tüm imkânlarımız seferber edilirdi. Bazen okulun yanında ki dükkânlardan veya büfelerden istekler olurdu. O zamanlar sigara için yasaklar olmadığından çokça öğretmenlerimize sigara alınırdı. Fotokopi makinesinden yazılan yazıları çoğaltma görevi ise en çok verilen görevler arasında yer alırdı. Arabasında bir şeyler unutan öğretmenlerimizin unuttukları eşyaları araçlarından almak nöbetçi öğrencilerin görevleri arasındaki kıymetli bir görevdi. Herkes teneffüs sonrası derslerine giderken bizler annelerimizin hazırladığı yiyeceklerden tadardık. İki nöbetçi beslenme çantalarında ne varsa birbiriyle paylaşır güle eğlene karınlarımızı doyururduk. Dersten çıkan öğrencilerden dışarıya çıkmak isteyenler olursa her ne sebeple olursa olsun onu önce nöbetçi müdür yardımcısının odasına alırdık. Öğretmeninin gönderdiğini söylese de ona nedense inanasımız gelmezdi. O öğrenci geri döner öğretmeninden yazılı kâğıt alır bizde ondan sonra kapıları ona açardık. Bizleri en çok mutlu eden ise nöbet esnasında idarecilerden birinin hele de müdürlerin vereceği görevler olurdu. O an iki nöbetçi öğrenci yarış halinde olur ve görevi almak isterdik. Bizler ile konuşmaları ise ayrıca mutlu ederdi. Nöbet esnasında saatlerin nasıl geçtiğini anlamazdık. Nöbetimizin bittiğini derse girerken dağıttığımız sınıf defterlerini toplarken anlardık. Hem sınıf defterlerini toplar hem de bugün ki ödevlerimizin neler olduğunu o an arkadaşlarımıza sorardık. Ve her zaman ödevlerimizi yazan bir arkadaşımız olurdu.
Köşe Yazıları
Yayınlanma: 05 Şubat 2021 - 00:01
NÖBETÇİ ÖĞRENCİ
Ne güzel olurdu kar tatilleri, bazen bir hafta bazen üç gün bazen de 1 gün
Köşe Yazıları
05 Şubat 2021 - 00:01