Karların erimesiyle birlikte Erzurum Ovası'ndaki sazlık alan, göçmen kuşların uğrak yeri oldu. Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cemal Sevindi, “Eski Erzurum evi ne ise Erzurum Ovası da odur. Biri kültürel diğeri, doğal birer mirastır” dedi.
Recai UYGUR / ERZURUM
Erzurum Ovası'nda bulunan sazlık alan, ev sahipliği yaptığı kuş türlerinin zenginliğiyle önemli sulak alanlar arasında yer alıyor.
Eriyen karve etrafındaki akarsu kollarıyla beslenen Erzurum Ovası, göç eden kuşların uğrak merkezi oluyor. Kuş gözlemcilerinin de farklı noktalarda izlediği kuşlar, sıcak iklimlere geçerken Erzurum’u kullanıyor. 2005 yılından beri ekibiyle birlikte Erzurum Ovası’ndaki kuş türlerini belirleyen Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cemal Sevindi, “Eski Erzurum evi ne ise Erzurum Ovasıda odur. Biri kültürel diğeri doğal birer mirastır. İkisinin de geçmişi asırlar öncesine kadar dayanıyor” diye konuştu.
Erzurum Ovası’nın Akdeniz, Karadeniz ve Doğu Afrika ile Batı Asya kuş göç yollarının kesişme koridoru üzerinde olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Sevindi, “Erzurum’da 2005-2016 yılları arasında yapılan gözlemler sonucunda tespiti yapılmış nadir ve rastlantısal tür kayıtları ile birlikte alınarak toplam 292 kuş listelenmiştir. Dolayısıyla Türkiye’de izlenebilen 474 türün yüzde 61,6’sının Erzurum ilinde izlendiğini söyleyebiliriz. Mevcut türler 16 takımdan 54 familya içerisinde yer almaktadır. Bu sayı Türkiye’de izlenen 68 familyanın yüzde 79,4’nü oluşturur. Sahada en çok kuş Turdidae (Ardıçkuşugiller), Sylvidae (Ötleğengiller) ve Accipitridae (Yırtıcıkuşlar) familyalarından türler listelenmiştir. Erzurum şehrinin de içerisinde bulunduğu Erzurum Ovası, ildeki tür çeşitliliği en yüksek alan durumundadır. Erzurum bataklıkları adıyla bilinen sahada, Eylül 2016 itibarıyla 232 tür belgelenmiştir. Erzurum Bataklıkları gerek kuşlar ve diğer fiziki çevre özellikleri açısında RAMSAR alanı kriterlerinin önemli bir bölümünü taşımakta olup, halen mahalli sulak alan statüsünde varlığını devam ettirmektedir. Ovadaki kuş varlığı ilk olarak 1854 yılında kayıt altına alınmış ve bu çalışmada 171 kuş türü tespit edilmiştir. Günümüzün teknik izleme imkanları sayesinde, tür sayısı 232’ye yükselse de Toy, Mezgeldek ve Ak Pelikan gibi sahanın önemli türleri artık Erzurum’a gelmemektedir” dedi.
Köse Mehmet Köyü civarında gölet oluşturulmalı
Erzurum ovasında 3 bin metre dağlarla çevrilmiş bir çöküntü alan olduğuna dikkat çeken Sevindi, Köse Mehmet civarının da geçmişte bir göl havzası olduğunu söyledi. Kot farkından dolayı su tutmanın o bölgede çok kolay olacağını dile getiren Sevindi, “Ovadaki suların sebebi Karasu’nun kolları ve yeraltı suyumuzdur. Ovanın en düşük yeri Köse Mehmet Köyü’dür. Geçmişte ora bir göldü. Üzerinde durulması gereken durum, ovada nerede bir sulak alan vardıysa orayı kuruttunuz. Böyle olunca hayvanlar nerede bir sulak alan bulduysa oraya gitmek zorunda kaldılar. Eğer ovanın doğu bölümünde yani Köse Mehmet Köyü’nün bulunduğu kot farkı düşük alanda eskisi gibi su tutulursa kuşlar orada toplanır ve bu kadar ovaya dağılmaz. Uydu üzerinden bakın burası çorak bir arazidir. Tarımsal alanını kaybetmiştir. Sahadaki kuş zenginliği büyük ölçüde Erzurum’un kuş göç yolları üzerinde olmasıyla ilgilidir. Her geçen yıl tür listesine yeni kayıtların eklendiği Erzurum Ovası’ndaki kuş zenginliği, kış turizminden sonraki en önemli doğal turizm potansiyelini oluşturur. Kuşların ve özellikle barınma alanlarının korunması durumunda, yöre ekonomisine büyük katkılar sağlayacak nitelikte bir ekoturizm alanı açılacaktır. Şimdilik turizm temelli önerilen koruma modeliyle, gerçekte yeni kuşaklara mevcut doğal mirasın ulaştırılması ve bu güzellikleri onlarında görmesi sağlanabilecektir. Diğer taraftan kuş çeşitliliğin incelenmesi, göç hareketlerinin takibi ve türlerin sahaya dağılımlarının haritalanması, kuş gribi gibi güncel hastalıklarla mücadelede son derece önemlidir. Planlama aşamasındaki kuş gözetleme kulesinin bir an evvel faaliyete geçirilmesi uygun olacaktır. Göç hareketlerinin hızları bu dönemde kaçak avcılık ve alan tahribatı konusundaki denetimlerin sıklaştırılması da son derece önemlidir” şeklinde konuştu.