Aşağıdaki notu ajandama ‘İncele bunu: Bu, yazmaya değer!’ şerhiyle kaydedişimin üzerinden neredeyse iki ay geçmiş. Ama konu hâlâ güncelliğini koruyor. Hep de koruyacak gibi.
Referans ise benim ‘güvenilir bilgi kaynaklarım’ arasında geçen gerçek bir kültür ambarı: Erzurum Vehip Atalay Kitap Sarayı
Daha açığı, Kitap Sarayı’nın sosyal medya sayfası:
Mobbing ile Mücadele Derneği Danışma Kurulu Üyesi ve Erzurum Temsilciler Başkanı Sayın Jale Özerzurumlu Alcan, ‘2 Ekim-Uluslararası Şiddetsizlik Günü’ dolayısıyla yaptığı açıklamada ‘Karantina, Türkiye’de şiddeti arttırdı !’ dedi.
Alcan, ayrıca ‘Çocuğa şiddet, kadına şiddet, erkeğe şiddet, çalışana şiddet, hayvana şiddet; okulda, evde, işyerinde; her yerde! Şiddet artışının nedenleri neler? Covid 19 salgını sebebiyle mi şiddet arttı?’ diyerek önemli değerlendirmelerde bulundu:
Koronavirüs’ün yayılımını durdurmak için dünyada ve ülkemizde uygulanan sokağa çıkma yasakları ve kısıtlamalar ile birlikte şehirlerde okullar, kahvehaneler, sokaklar boşaldı. Aynı çatı altında uzun süreli bulunmanın getirdiği zorluklara ilaveten işyerlerinde esnek çalışma saati uygulaması da şiddetin artmasına neden olduğunu dile getiren Alcan, ‘Yalnızca ülkemizde değil Amerika, Çin, İtalya, İspanya, Almanya, Kanada gibi dünyanın pek çok ülkesinde de şiddet vakaları artıyor. Kısaca bu süreci ev içi şiddet ve işyeri şiddetin arttığı bir dönem olarak ifade edebiliriz’ dedi.
Türkiye’de 2020 yılı resmi rakamlar açıklanmasa da örgütler, dernekler hatta başvuru hatları Alo 170, 155, 144,183 yetkilileri vakalarda ciddi artış olduğunu anlatan Alcan, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Ülkemizde çalışanın en fazla psikolojik şiddet (mobbing) gördüğü yer çalıştığı işyeri. Kadın cinayetlerinde ise ev, meskûn veya metruk konut ile kadının işyeri gibi daha geniş bir saha içerisinde vakalar yaşandığı görülmektedir. İzolasyon veya sokağa çıkma yasağı nedeniyle evlerde kalma kısıtlamasının uygulandığı dönemlerde ev içi şiddet artışı ayrı bir önem arz ederken esnek çalışma saati uygulaması da (Home Office) ev ve işyeri şiddetini körükleyen ayrı bir faktör olarak dikkat çekiyor. Bu olağanüstü döneme ilişkin özel durum, şiddet gören kadınların ve çocukların karantina sırasında şiddet faillerinden kaçamaması ve zorunlu olarak aynı mekânı paylaşmaları durumudur.
Kadın örgütleri ile çocuk ve hayvan hakları savunucuları, resmi makamlardan Koronavirüs önlemleri kapsamında şiddete yönelik önlemler içeren yasaların uygulanması, sığınma evlerinin sayısının arttırılması, çocuk tacizi kapsamında yaptırım, hayvan hakları gibi acil yardım mekanizmalarının düzenlenmesiyle ilgili hükümetten acil önlem paketi talep ediyorlar.
Özellikle kadınlara yönelik şiddet ve taciz ya da tecavüz suçlarında arabuluculuk ve uzlaştırma, cezayı erteleme, paraya çevirme, ön ödeme ve tahrik indirimi gibi halihazırdaki uygulamalar, bu eşitsizliğin somut göstergeleri olarak karşımıza çıkmakta ve şiddetin daha çok artmasında belirgin bir rol oynamakta.
***
Bir çığlık: İstifa edemiyorum, ne yapmalıyım?
Korona boyutları itibariyle küresel bir felaket...
Bu tür büyük çaplı kriz dönemlerinde toplumda hâlihazırda var olan eşitsizlikler daha fazla artar. Türkiye’de de önemli sayıda çalışanın işyerlerinde bir takım sıkıntılara maruz kaldığını, Mobbing ile Mücadele Derneği’ne internet üzerinden mağdur başvuru formu (https://mobbing.org.tr/magdur-basvuru-formu/) aracılığıyla yapılan başvurulardan ötürü yaşananları bildiklerini belirten Jale Alcan, ‘Korona virüs gerekçesi, iş görenin işyerinde psikolojik tacize (mobbing) uğramasına sebep olmamalı. Bunun için işyerlerinde ne tür yeni düzenlemeler yapılacağı ve hangi önlemlerin alınacağı konusunda şeffaf bir süreç işletilmeli’ dedi.
Bütün olağanüstü dönemlerde güç bakımından eşitsiz olan gruplara şiddetin arttığını vurgulayan Alcan, bu özel duruma karşı çözüm geliştirilebileceğine, bunu pek çok ülkenin tecrübe ettiğine işaret etti.
Alcan, ‘Covid 19 Pandemi salgını sonrası mobbing mağdur başvurusunda bulunan çalışanların sayısında artış olduğu ve şikâyet dağılımına bakıldığında yaklaşık %60’ının istifaya veya emekliliğe zorlama, ücret adaletsizliği, görev yeri değişikliği, dışlama, hakaret ve kötü muameleye maruz kaldığını görüyoruz.
Çalışma hayatının herhangi bir alanında mobbingin ve yıldırmanın artması, sosyal hayatta da şiddetin yaygınlaşmasına neden olmaktadır. İşsizlik, adil şeffaf olmayan yönetimler, liyakat sisteminin işlemeyişi ve yetersiz iletişim, mobbingi artırıyor.
Özellikle Mart 2020’den itibaren mobbing mağdurlarına imkânlar ölçüsünde bilgilendirme, eğitim desteği, hukuki destek ve psikolojik destek sağlamaya çalışıyoruz. Mobbing ile Mücadele Derneği’ne yapılan başvuruları değerlendiriyor, mağdurlara yol gösteriyoruz.
2 Ekim - Dünya Şiddete Hayır Günü’nde Mobbing Kanuna ihtiyaç var, bu kanun çıkartılmalıdır çünkü şiddet kolektif ve bütüncül bir olgudur; ancak bütüncül bir bakış açısıyla önlenebilir. Mücadelesi de topyekûn olmalıdır !’ dedi.
Nokta.
Yok, olmadı. Aslında ‘ünlem’ deyip bitirmem lazımdı.
***
Jale Özerzurumlu Alcan önemli bir sivil toplum kuruluşu temsilcisi olarak bu saptamaları kamuoyuna açıkladı; Erzurum Vehip Atalay Kitap Sarayı söylenenleri takipçilerine aktardı; ben de naçizane özetin özetini Pusula’daki köşeme taşıdım. Okurlarım haberdâr olsunlar diye…
Bundan sonrası peki?
Üzerine gitmek, araştırmak ve çözüm üretmek kime veya kimlere düşer, ona siz karar verin.
***
Ve… Bir büyük teşekkür…
80’li yıllarda Erzurum Lisesi’nde yatılı öğrenciyken devletimizin verdiği harçlığı cebime koyar koymaz, listelediğim kitapları almak için kapısından içeriye -Alice’in harikalar diyarına daldığı gibi- daldığım Vehip Atalay Kitap Sarayı, bugün hâlâ benim mütevazı hayal ve düşünce dünyamı besliyor.
Ama artık çok uzaktan, internet kanalıyla…
Dolayısıyla o nezih müesseseye duyduğum sevgi ve şükran, sözcüklere sığmaz.
Ömrü uzun olsun!
Referans ise benim ‘güvenilir bilgi kaynaklarım’ arasında geçen gerçek bir kültür ambarı: Erzurum Vehip Atalay Kitap Sarayı
Daha açığı, Kitap Sarayı’nın sosyal medya sayfası:
Mobbing ile Mücadele Derneği Danışma Kurulu Üyesi ve Erzurum Temsilciler Başkanı Sayın Jale Özerzurumlu Alcan, ‘2 Ekim-Uluslararası Şiddetsizlik Günü’ dolayısıyla yaptığı açıklamada ‘Karantina, Türkiye’de şiddeti arttırdı !’ dedi.
Alcan, ayrıca ‘Çocuğa şiddet, kadına şiddet, erkeğe şiddet, çalışana şiddet, hayvana şiddet; okulda, evde, işyerinde; her yerde! Şiddet artışının nedenleri neler? Covid 19 salgını sebebiyle mi şiddet arttı?’ diyerek önemli değerlendirmelerde bulundu:
Koronavirüs’ün yayılımını durdurmak için dünyada ve ülkemizde uygulanan sokağa çıkma yasakları ve kısıtlamalar ile birlikte şehirlerde okullar, kahvehaneler, sokaklar boşaldı. Aynı çatı altında uzun süreli bulunmanın getirdiği zorluklara ilaveten işyerlerinde esnek çalışma saati uygulaması da şiddetin artmasına neden olduğunu dile getiren Alcan, ‘Yalnızca ülkemizde değil Amerika, Çin, İtalya, İspanya, Almanya, Kanada gibi dünyanın pek çok ülkesinde de şiddet vakaları artıyor. Kısaca bu süreci ev içi şiddet ve işyeri şiddetin arttığı bir dönem olarak ifade edebiliriz’ dedi.
Türkiye’de 2020 yılı resmi rakamlar açıklanmasa da örgütler, dernekler hatta başvuru hatları Alo 170, 155, 144,183 yetkilileri vakalarda ciddi artış olduğunu anlatan Alcan, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Ülkemizde çalışanın en fazla psikolojik şiddet (mobbing) gördüğü yer çalıştığı işyeri. Kadın cinayetlerinde ise ev, meskûn veya metruk konut ile kadının işyeri gibi daha geniş bir saha içerisinde vakalar yaşandığı görülmektedir. İzolasyon veya sokağa çıkma yasağı nedeniyle evlerde kalma kısıtlamasının uygulandığı dönemlerde ev içi şiddet artışı ayrı bir önem arz ederken esnek çalışma saati uygulaması da (Home Office) ev ve işyeri şiddetini körükleyen ayrı bir faktör olarak dikkat çekiyor. Bu olağanüstü döneme ilişkin özel durum, şiddet gören kadınların ve çocukların karantina sırasında şiddet faillerinden kaçamaması ve zorunlu olarak aynı mekânı paylaşmaları durumudur.
Kadın örgütleri ile çocuk ve hayvan hakları savunucuları, resmi makamlardan Koronavirüs önlemleri kapsamında şiddete yönelik önlemler içeren yasaların uygulanması, sığınma evlerinin sayısının arttırılması, çocuk tacizi kapsamında yaptırım, hayvan hakları gibi acil yardım mekanizmalarının düzenlenmesiyle ilgili hükümetten acil önlem paketi talep ediyorlar.
Özellikle kadınlara yönelik şiddet ve taciz ya da tecavüz suçlarında arabuluculuk ve uzlaştırma, cezayı erteleme, paraya çevirme, ön ödeme ve tahrik indirimi gibi halihazırdaki uygulamalar, bu eşitsizliğin somut göstergeleri olarak karşımıza çıkmakta ve şiddetin daha çok artmasında belirgin bir rol oynamakta.
***
Bir çığlık: İstifa edemiyorum, ne yapmalıyım?
Korona boyutları itibariyle küresel bir felaket...
Bu tür büyük çaplı kriz dönemlerinde toplumda hâlihazırda var olan eşitsizlikler daha fazla artar. Türkiye’de de önemli sayıda çalışanın işyerlerinde bir takım sıkıntılara maruz kaldığını, Mobbing ile Mücadele Derneği’ne internet üzerinden mağdur başvuru formu (https://mobbing.org.tr/magdur-basvuru-formu/) aracılığıyla yapılan başvurulardan ötürü yaşananları bildiklerini belirten Jale Alcan, ‘Korona virüs gerekçesi, iş görenin işyerinde psikolojik tacize (mobbing) uğramasına sebep olmamalı. Bunun için işyerlerinde ne tür yeni düzenlemeler yapılacağı ve hangi önlemlerin alınacağı konusunda şeffaf bir süreç işletilmeli’ dedi.
Bütün olağanüstü dönemlerde güç bakımından eşitsiz olan gruplara şiddetin arttığını vurgulayan Alcan, bu özel duruma karşı çözüm geliştirilebileceğine, bunu pek çok ülkenin tecrübe ettiğine işaret etti.
Alcan, ‘Covid 19 Pandemi salgını sonrası mobbing mağdur başvurusunda bulunan çalışanların sayısında artış olduğu ve şikâyet dağılımına bakıldığında yaklaşık %60’ının istifaya veya emekliliğe zorlama, ücret adaletsizliği, görev yeri değişikliği, dışlama, hakaret ve kötü muameleye maruz kaldığını görüyoruz.
Çalışma hayatının herhangi bir alanında mobbingin ve yıldırmanın artması, sosyal hayatta da şiddetin yaygınlaşmasına neden olmaktadır. İşsizlik, adil şeffaf olmayan yönetimler, liyakat sisteminin işlemeyişi ve yetersiz iletişim, mobbingi artırıyor.
Özellikle Mart 2020’den itibaren mobbing mağdurlarına imkânlar ölçüsünde bilgilendirme, eğitim desteği, hukuki destek ve psikolojik destek sağlamaya çalışıyoruz. Mobbing ile Mücadele Derneği’ne yapılan başvuruları değerlendiriyor, mağdurlara yol gösteriyoruz.
2 Ekim - Dünya Şiddete Hayır Günü’nde Mobbing Kanuna ihtiyaç var, bu kanun çıkartılmalıdır çünkü şiddet kolektif ve bütüncül bir olgudur; ancak bütüncül bir bakış açısıyla önlenebilir. Mücadelesi de topyekûn olmalıdır !’ dedi.
Nokta.
Yok, olmadı. Aslında ‘ünlem’ deyip bitirmem lazımdı.
***
Jale Özerzurumlu Alcan önemli bir sivil toplum kuruluşu temsilcisi olarak bu saptamaları kamuoyuna açıkladı; Erzurum Vehip Atalay Kitap Sarayı söylenenleri takipçilerine aktardı; ben de naçizane özetin özetini Pusula’daki köşeme taşıdım. Okurlarım haberdâr olsunlar diye…
Bundan sonrası peki?
Üzerine gitmek, araştırmak ve çözüm üretmek kime veya kimlere düşer, ona siz karar verin.
***
Ve… Bir büyük teşekkür…
80’li yıllarda Erzurum Lisesi’nde yatılı öğrenciyken devletimizin verdiği harçlığı cebime koyar koymaz, listelediğim kitapları almak için kapısından içeriye -Alice’in harikalar diyarına daldığı gibi- daldığım Vehip Atalay Kitap Sarayı, bugün hâlâ benim mütevazı hayal ve düşünce dünyamı besliyor.
Ama artık çok uzaktan, internet kanalıyla…
Dolayısıyla o nezih müesseseye duyduğum sevgi ve şükran, sözcüklere sığmaz.
Ömrü uzun olsun!