Politika; sosyal, toplumsal, kitlesel ya da sınırları aşan evrensel sorunlara akılcı, uygulanabilir, sürdürülebilir çözümler üretme sanatıdır.
Öyle olduğu söyleniyor ve ben de öyle olduğuna -daha doğrusu öyle olması gerektiğine- inanıyorum. Bir de sanattan çok ‘bilim’ olduğuna inanıyorum politikanın.
Ama hiç kuşku yok ki ortadaki gerçeğin idealist temellere ve ilk cümledeki kitabi tanıma uyup uymadığına dair hükmünüz, sizin hayata, olaylara ve politikaya bakış açınıza bağlı.
Bununla birlikte politikaya ilişkin hükmünüzü biçimlendirecek iki etken daha var:
1: Politikacılarla ilgili kendi gerçek ve objektif gözlemleriniz…
2: İnançlarınızın ya da ideolojinizin, size bütün o gözlemlerinizi unutturabilme potansiyeli…
***
Fıkra bu ya…
“Muhtar köye gelen milletvekiline:
-Sayın Vekilim köyümüzün iki büyük sorunu vardır!
der. Milletvekili:
-Lafı mı olur muhtar, söyle derhal halledelim…
-Birinci sorun…
der ve yutkunup devam eder muhtar:
-Efendim birinci sorun şudur ki köyümüzde çok şükür sağlık ocağı vardır, ama bi tene bile doktor yoktur!
-Bu kolay Muhtar, hemen Sağlık Bakanımı arayıp hallediyorum
der milletvekili. Cep telefonunu çıkarıp birisiyle uzun uzun konuşur. Sonra muhtara döner:
-Tamamdır, Bakan Bey söz verdi, doktor yarın sabah burada olacak. O sorun çözüldü, köyün ikinci sorunu nedir Muhtar?
-Beyim, kusuruma bakmayın ama ikinci mühim sorunumuz şudur ki köyümüzde hiçbir cep telefonu çekmiyor...”
***
Anadolu’da bir köy yine…
Belki de deminki fıkrada geçen köy…
“Köyün kıyısından geçen yolda milletvekillerini taşıyan bir otobüs devrilir. Köylüler koşup bütün milletvekillerini defnederler.
Olay yerine azıcık geç gelen nöbetçi savcı sorar:
-Yahu gömdünüz ama hepsinin öldüğünden emin miydiniz?’
Köylüler:
-Valla begim bazıları bağıriydi ama siyasetçinin lafına güven olur mu heç? Hepisini gömdük getti…”
***
Diyeceğim şu ki politikanın tanımına ve temel felsefesine dair fikirlerimiz keşke hayata bakış açımıza; inançlarımıza göre değişim göstermese. Bu konuda adil ve tarafsız olsak.
İnançlar saf ve doğru ise zaten zuhur eden ve bizim kendilerini görmemiz için adeta çırpınan gerçekleri görmemizi engellemezler.
Ama biz keşke sürekli, kesintisiz, ama’sız, koşulsuz objektif olabilsek.
Tabii bu eğitimle ve kültürle de derinden ilgisi olan bir şey.
Öyle çok da kolay bir şey değil yani…
***
Tekrar ediyormuşum gibi olacak ama:
Keşke ortada duran her gerçeği, hepimiz, önyargısız ve komplekssiz kabul edebilsek. ‘Gerçeği’, ideolojik süzgeçlerden geçirerek, manipüle ederek, kendimizce kullanışlı hale getirerek politik bir enstrümana dönüştürmesek.
Keşke fikrimiz, inancımız, ideolojimiz ne olursa olsun hepimiz; sadece iyiyi, güzeli, doğruyu alkışlasak, bazen bizim tarafımızda gözükmese de gerçeğin savunucusunu övsek; yanlış yapanın, kanunu çiğneyenin, yetkisini suistimal edenin, çalanın-çırpanın, devleti ve milleti zayıflatanın karşısına -o insan, o an bizim tarafta duruyor olsa bile- parti marti gözetmeksizin topluca dikilsek…
İyiyi, işini iyi yapanı, iyilik yapanı, ‘öteki taraftan’ olsa da övebilsek, alkışlayabilsek, ona hak ettiği iltifatı yapabilsek keşke…
Kötülük ‘bizim taraftan’ geldiğinde de sert tepki gösterebilsek, sırt çevirebilsek.
O zaman zaten birbirimize ve aynı zamanda iyiliğe yüzümüzü dönmüş oluruz.
Ama her zaman öyle olmuyor.
***
Bunları söyledim diye politikayı ve politikacıları çok ciddiye alan bazı okurlarımın, hatta politikayla bir biçimde ilgilenen bazı yakın dostlarımın bile, beni eleştiri bombardımanına tutacağını biliyorum. Olsun, ‘gerçek’ değişmez. Görünen gerçek şu:
Politika denen şey de politikacılar da var olan sorunları çözmekte yetersiz!
Onun için doğa, çevre, Dünya mahvoluyor! Bakın mesela, gezegen cayır cayır yanarken Kyoto Protokolü neredeyse hükümsüz halde!
Onun için kadınlar ve zavallı hayvanlar göz göre göre katlediliyor! Bakın ama, iyi bakın İstanbul Sözleşmesi ne kadar işe yarıyor?
Onun için depreme karşı önlemler yetersiz! Bir bakın, yaşadığınız kentte ‘Toplanma Alanı’ diye bir şey var mı? Yerinde ne var?..
Onun için hukuk yeterince iyi ve hızlı işlemiyor! Hiç mahkemeye işiniz düştü mü? Benim düştü bir kere, yetti bana…
Onun için eğitimde fırsat eşitliği bir türlü sağlanamıyor! Ben bunu bir eğitimci olarak haykırıyorum!
Onun için ekonomi böyle! Dolar, Euro, altın el yakıyor! Başka da bir şey söylemeye gerek var mı? Sokun elinizi cebinize. Ne var orada?
Medya, spor, akademik dünya, sendikalar, kulüpler, bürokrasi onun için yozlaşıyor…
Herhangi bir döneme ya da herhangi bir partiye indirgemeden ve elbette istisnaları tenzih ederek tekrarlıyorum: ‘Politika denen şey de politikacılar da dünyayı yaşanılabilir bir yere dönüştürmekte ne yazık ki çok yetersiz!’
Onun için dış politika kararsızlık görüntüsü sergiliyor ve onun için koskoca devletler uzlaşamıyor!
Onun için çifte standartlar ulusların birbirlerine güvenini ve inancını yok ediyor; BM, NATO, AB, İslam Konferansı gibi uluslararası örgütler, işlevsiz organizasyonlara ve büyük emperyalistlerin kuklalarına dönüşüyor; dünyanın dört bir yanında mazlum halklar işte onun için sahipsiz!
Biliyor musunuz, aslında herhangi bir ülkeye de indirgemeden, bugün var olan ve maalesef ki kabul gören popüler politika kültürüne ve akımlarına bakarak tekrarlıyorum:
Bu kültür tepede diye şiddet, sevgisizlik ve çatışmalar dünyayı kasıp kavuruyor!
Fakat bunun için de işte her devirde iktidardakiler yıpranıyor ve buna karşın bazıları da trajikomik biçimde bütün siyasi ömürlerini muhalefette yıpranarak (?) geçiriyor…
‘Hayır, ben öyle biri değilim’ diyen politikacılar buraya kadar sıraladığım eleştirileri lütfen üstlerine almasınlar. Memnun ve müsterih olarak bildikleri yolda ilerlesinler.
Allah da vicdanı rahat olanın yolunu açık etsin.
Ama ‘Evet, ben tam da öyle beceriksiz bir politikacıyım’ deyip özeleştiri yapanlar -hani eğer varsa- lütfen aşağıdaki öneriyi dikkatlice ve mümkünse iki kere okusunlar:
Eğer insanları kahreden keşmekeşi, kaosları, sorunları, düşmanlaşmayı, kutuplaşmaları önleyemeyecekseniz; toplumun sorunlarını öncelik sırasına koyup çözemeyecekseniz; insanları ve fikirleri uzlaştıramayacaksanız politikacı olmayın kardeşim, olmayın lütfen!
Mutlaka çok iyi yapacağınız, çok başarılı olacağınız başka bir iş vardır. Gidin o işi yapın lütfen.
Hiç kimse veya hiçbir siyasal görüş bu sorunları çözmeye muktedir değilse o zaman ‘politika’ denen şey de olmasın!
İnsan aklı, onun yerine koyacağı bir şeyi nasılsa icat eder.
Öyle olduğu söyleniyor ve ben de öyle olduğuna -daha doğrusu öyle olması gerektiğine- inanıyorum. Bir de sanattan çok ‘bilim’ olduğuna inanıyorum politikanın.
Ama hiç kuşku yok ki ortadaki gerçeğin idealist temellere ve ilk cümledeki kitabi tanıma uyup uymadığına dair hükmünüz, sizin hayata, olaylara ve politikaya bakış açınıza bağlı.
Bununla birlikte politikaya ilişkin hükmünüzü biçimlendirecek iki etken daha var:
1: Politikacılarla ilgili kendi gerçek ve objektif gözlemleriniz…
2: İnançlarınızın ya da ideolojinizin, size bütün o gözlemlerinizi unutturabilme potansiyeli…
***
Fıkra bu ya…
“Muhtar köye gelen milletvekiline:
-Sayın Vekilim köyümüzün iki büyük sorunu vardır!
der. Milletvekili:
-Lafı mı olur muhtar, söyle derhal halledelim…
-Birinci sorun…
der ve yutkunup devam eder muhtar:
-Efendim birinci sorun şudur ki köyümüzde çok şükür sağlık ocağı vardır, ama bi tene bile doktor yoktur!
-Bu kolay Muhtar, hemen Sağlık Bakanımı arayıp hallediyorum
der milletvekili. Cep telefonunu çıkarıp birisiyle uzun uzun konuşur. Sonra muhtara döner:
-Tamamdır, Bakan Bey söz verdi, doktor yarın sabah burada olacak. O sorun çözüldü, köyün ikinci sorunu nedir Muhtar?
-Beyim, kusuruma bakmayın ama ikinci mühim sorunumuz şudur ki köyümüzde hiçbir cep telefonu çekmiyor...”
***
Anadolu’da bir köy yine…
Belki de deminki fıkrada geçen köy…
“Köyün kıyısından geçen yolda milletvekillerini taşıyan bir otobüs devrilir. Köylüler koşup bütün milletvekillerini defnederler.
Olay yerine azıcık geç gelen nöbetçi savcı sorar:
-Yahu gömdünüz ama hepsinin öldüğünden emin miydiniz?’
Köylüler:
-Valla begim bazıları bağıriydi ama siyasetçinin lafına güven olur mu heç? Hepisini gömdük getti…”
***
Diyeceğim şu ki politikanın tanımına ve temel felsefesine dair fikirlerimiz keşke hayata bakış açımıza; inançlarımıza göre değişim göstermese. Bu konuda adil ve tarafsız olsak.
İnançlar saf ve doğru ise zaten zuhur eden ve bizim kendilerini görmemiz için adeta çırpınan gerçekleri görmemizi engellemezler.
Ama biz keşke sürekli, kesintisiz, ama’sız, koşulsuz objektif olabilsek.
Tabii bu eğitimle ve kültürle de derinden ilgisi olan bir şey.
Öyle çok da kolay bir şey değil yani…
***
Tekrar ediyormuşum gibi olacak ama:
Keşke ortada duran her gerçeği, hepimiz, önyargısız ve komplekssiz kabul edebilsek. ‘Gerçeği’, ideolojik süzgeçlerden geçirerek, manipüle ederek, kendimizce kullanışlı hale getirerek politik bir enstrümana dönüştürmesek.
Keşke fikrimiz, inancımız, ideolojimiz ne olursa olsun hepimiz; sadece iyiyi, güzeli, doğruyu alkışlasak, bazen bizim tarafımızda gözükmese de gerçeğin savunucusunu övsek; yanlış yapanın, kanunu çiğneyenin, yetkisini suistimal edenin, çalanın-çırpanın, devleti ve milleti zayıflatanın karşısına -o insan, o an bizim tarafta duruyor olsa bile- parti marti gözetmeksizin topluca dikilsek…
İyiyi, işini iyi yapanı, iyilik yapanı, ‘öteki taraftan’ olsa da övebilsek, alkışlayabilsek, ona hak ettiği iltifatı yapabilsek keşke…
Kötülük ‘bizim taraftan’ geldiğinde de sert tepki gösterebilsek, sırt çevirebilsek.
O zaman zaten birbirimize ve aynı zamanda iyiliğe yüzümüzü dönmüş oluruz.
Ama her zaman öyle olmuyor.
***
Bunları söyledim diye politikayı ve politikacıları çok ciddiye alan bazı okurlarımın, hatta politikayla bir biçimde ilgilenen bazı yakın dostlarımın bile, beni eleştiri bombardımanına tutacağını biliyorum. Olsun, ‘gerçek’ değişmez. Görünen gerçek şu:
Politika denen şey de politikacılar da var olan sorunları çözmekte yetersiz!
Onun için doğa, çevre, Dünya mahvoluyor! Bakın mesela, gezegen cayır cayır yanarken Kyoto Protokolü neredeyse hükümsüz halde!
Onun için kadınlar ve zavallı hayvanlar göz göre göre katlediliyor! Bakın ama, iyi bakın İstanbul Sözleşmesi ne kadar işe yarıyor?
Onun için depreme karşı önlemler yetersiz! Bir bakın, yaşadığınız kentte ‘Toplanma Alanı’ diye bir şey var mı? Yerinde ne var?..
Onun için hukuk yeterince iyi ve hızlı işlemiyor! Hiç mahkemeye işiniz düştü mü? Benim düştü bir kere, yetti bana…
Onun için eğitimde fırsat eşitliği bir türlü sağlanamıyor! Ben bunu bir eğitimci olarak haykırıyorum!
Onun için ekonomi böyle! Dolar, Euro, altın el yakıyor! Başka da bir şey söylemeye gerek var mı? Sokun elinizi cebinize. Ne var orada?
Medya, spor, akademik dünya, sendikalar, kulüpler, bürokrasi onun için yozlaşıyor…
Herhangi bir döneme ya da herhangi bir partiye indirgemeden ve elbette istisnaları tenzih ederek tekrarlıyorum: ‘Politika denen şey de politikacılar da dünyayı yaşanılabilir bir yere dönüştürmekte ne yazık ki çok yetersiz!’
Onun için dış politika kararsızlık görüntüsü sergiliyor ve onun için koskoca devletler uzlaşamıyor!
Onun için çifte standartlar ulusların birbirlerine güvenini ve inancını yok ediyor; BM, NATO, AB, İslam Konferansı gibi uluslararası örgütler, işlevsiz organizasyonlara ve büyük emperyalistlerin kuklalarına dönüşüyor; dünyanın dört bir yanında mazlum halklar işte onun için sahipsiz!
Biliyor musunuz, aslında herhangi bir ülkeye de indirgemeden, bugün var olan ve maalesef ki kabul gören popüler politika kültürüne ve akımlarına bakarak tekrarlıyorum:
Bu kültür tepede diye şiddet, sevgisizlik ve çatışmalar dünyayı kasıp kavuruyor!
Fakat bunun için de işte her devirde iktidardakiler yıpranıyor ve buna karşın bazıları da trajikomik biçimde bütün siyasi ömürlerini muhalefette yıpranarak (?) geçiriyor…
‘Hayır, ben öyle biri değilim’ diyen politikacılar buraya kadar sıraladığım eleştirileri lütfen üstlerine almasınlar. Memnun ve müsterih olarak bildikleri yolda ilerlesinler.
Allah da vicdanı rahat olanın yolunu açık etsin.
Ama ‘Evet, ben tam da öyle beceriksiz bir politikacıyım’ deyip özeleştiri yapanlar -hani eğer varsa- lütfen aşağıdaki öneriyi dikkatlice ve mümkünse iki kere okusunlar:
Eğer insanları kahreden keşmekeşi, kaosları, sorunları, düşmanlaşmayı, kutuplaşmaları önleyemeyecekseniz; toplumun sorunlarını öncelik sırasına koyup çözemeyecekseniz; insanları ve fikirleri uzlaştıramayacaksanız politikacı olmayın kardeşim, olmayın lütfen!
Mutlaka çok iyi yapacağınız, çok başarılı olacağınız başka bir iş vardır. Gidin o işi yapın lütfen.
Hiç kimse veya hiçbir siyasal görüş bu sorunları çözmeye muktedir değilse o zaman ‘politika’ denen şey de olmasın!
İnsan aklı, onun yerine koyacağı bir şeyi nasılsa icat eder.