Sultan Melik Mahallesinde yıllar önce evler içinde, üstü yıkılmış yalnız duvarları duran türbe yapılan tamiratla kurtarılmıştır. Türbenin üzeri kapatılmış etrafındaki evlerde yıkılmıştır. Türbenin bahçesi duvarlarla örülmüş yanlarına da ağaçlar dikilmiştir. Erzurum tarihini araştıranlar kayıtlarda türbenin kime ait olduğu hakkında teferruatlı bilgiler bulamamıştır. (Taşyürek, Erzurum Türbeleri ve Ziyaret Yerleri, s.56.) Halk arasında türbede yatan kişinin Rabia Hatun namıyla anıldığı bilinmektedir. Kümbetin taşları ve tezyınatı çifte minarenin bir kısım tezyinatına benzemekte olduğundan bunun yapılışı çifte minarenin yapıldığı zamana tesadüf ettiğine şüphe yoktur. Kümbet içerisinde birde cenazelik bulunmaktadır. Türbenin içerisinde kitabesiz bir taş sanduka vardır.( Bulut, Erzurum Çarşı Pazar, s.23.) Mimari özelliklerine göre XIII.yüzyılın sonları, XIV.yüzyılın başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. (Hamza Gündoğdu, Ahmet Ali Bayhan, Muhammet Arslan, Sanat Tarihi Açısından Erzurum, Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü Yay.,Erzurum 2010, s.200; Beygu, age., s.134; Konyalı, age., ss.417-418; Taşyürek, age., s.52.)
Mimari özelliklerine göre XIV.yüzyılın başında yapıldığı tahmin edilmektedir. Rabia Hatunun Selçukilerden meşhur bir kadın olduğu da kümbedden anlaşılmaktadır. Rabia Hatun türbesinin de başka türbeler gibi her tarafı adi yapılar tarafından insafsızca sarılmış, gırtlaklanmış ve boğulmuştur. Yapılardan dolayı türbeyi uzaktan görmek mümkün değildir. En azından bu gün çok yakınında bulunan evler yıkılmış yapı kaybolmaktan kurtulmuştur. İyi ve güzel bir ağacı tufeyli nebatların, sarmaşıkların sardığı gibi yapılış ve süsleniş tarzından bunun Olcayto devrinin yapı seferberliğinde yapılmış bir İlhanlı eseri olduğunu kabul etmek istiyoruz. Rabia Hatun dualarında hep “Allahım, bana dünyada vereceklerini düşmanlarıma bağışla, ahirette vereceklerini dostlarıma lütfet, bana sadece sen gereksin.” dermiş. Rabia Hatun anlatılanlara göre bir köle imiş. Rabia Hatun bir gün köle pazarında satılır. Pazarda bir bey onu satın alır. Rabia Hatun beye bir şart koşar. Bey, akşam namazından yarım saat önce odasına girecek ve sabah karanlığında çıkacaktır. Bey merak eder anahtar deliğinden Rabia Hatun’u gözler. Görür ki; Rabia Hatun secdede dua ediyor. Duasında Rabia Hatun şöyle demektedir: “Allahım beni kulluğuna kabul et.”Bu duayı işiten bey ertesi günü Rabia Hatuna “ Ya evlenme teklifimi kabul edersin, yahut da ben seni azat ederim.”der. Rabia Hatun evlenme teklifini geri çevirince bey, Rabia Hatun’u azat eder. Halk dilinde Rebia Hatun şeklinde yer edinmiştir. Arapçada ise Rabi dördüncü demektir. Rabia ise bunun müennesidir. Kız ve kadın ismidir. Rabia Hatun, yemeğini bir kaba koyar, kendisi Allah’ı zikredermiş. Bu sırada ateş olmadan yemek pişermiş. (Özdemir, Kaybolan Şehir Erzurum, s.9)
Rabia Hatun birgün Taşmağazalar semtinde dolaşırken, Habip Babaya rastlar. Erkekten kaçmayan Rabia Ana, Habib Baba ile konuşur. Ona: “Hayatımda bir yarım erkek gördüm, o da sensin.”der. Rabia Hatunun kimliği hakkında kesin bilgiler bulunamamıştır. Türbe bugün ziyarete kapalı olup sessizliğini korumaktadır. Meyilli yüksekçe bir tepede kartal misali durmakta gizemini ise korumaktadır. Türbeye giriş için merdivenler yapılmış tahtadan bir de kapı bırakılmıştır. Türbenin yapılış tarihi ile Rabia Hatun’un yaşadığı dönem birbirini tutmamaktadır. Rabia Hatun adı Erzurumda karayollarının hemen alt başındaki bir mahalleye ve camiyede verilmiş halkın gönlündeki yeri daha da derinleşmiştir. Rabia Hatun camiisi 1974 yılında yapılarak ibadete açılmıştır. Caminin bahçesi olmayıp kare planlıdır. Kümbet içerisinde birde cenazelik bulunmaktadır. Türbenin içerisinde kitabesiz bir taş sanduka vardır. (Bulut, Erzurum Çarşı Pazar, s.23.) Mimari özelliklerine göre XIII.yüzyılın sonları, XIV.yüzyılın başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir.( Hamza Gündoğdu, Ahmet Ali Bayhan, Muhammet Arslan, Sanat Tarihi Açısından Erzurum, Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü Yay.,Erzurum 2010, s.200; Beygu, age., s.134; Konyalı, age., ss.417-418; Taşyürek, age., s.52.)
Mimari özelliklerine göre XIV.yüzyılın başında yapıldığı tahmin edilmektedir. Rabia Hatunun Selçukilerden meşhur bir kadın olduğu da kümbedden anlaşılmaktadır. Rabia Hatun türbesinin de başka türbeler gibi her tarafı adi yapılar tarafından insafsızca sarılmış, gırtlaklanmış ve boğulmuştur. Yapılardan dolayı türbeyi uzaktan görmek mümkün değildir. En azından bu gün çok yakınında bulunan evler yıkılmış yapı kaybolmaktan kurtulmuştur. İyi ve güzel bir ağacı tufeyli nebatların, sarmaşıkların sardığı gibi yapılış ve süsleniş tarzından bunun Olcayto devrinin yapı seferberliğinde yapılmış bir İlhanlı eseri olduğunu kabul etmek istiyoruz. Rabia Hatun dualarında hep “Allahım, bana dünyada vereceklerini düşmanlarıma bağışla, ahirette vereceklerini dostlarıma lütfet, bana sadece sen gereksin.” dermiş. Rabia Hatun anlatılanlara göre bir köle imiş. Rabia Hatun bir gün köle pazarında satılır. Pazarda bir bey onu satın alır. Rabia Hatun beye bir şart koşar. Bey, akşam namazından yarım saat önce odasına girecek ve sabah karanlığında çıkacaktır. Bey merak eder anahtar deliğinden Rabia Hatun’u gözler. Görür ki; Rabia Hatun secdede dua ediyor. Duasında Rabia Hatun şöyle demektedir: “Allahım beni kulluğuna kabul et.”Bu duayı işiten bey ertesi günü Rabia Hatuna “ Ya evlenme teklifimi kabul edersin, yahut da ben seni azat ederim.”der. Rabia Hatun evlenme teklifini geri çevirince bey, Rabia Hatun’u azat eder. Halk dilinde Rebia Hatun şeklinde yer edinmiştir. Arapçada ise Rabi dördüncü demektir. Rabia ise bunun müennesidir. Kız ve kadın ismidir. Rabia Hatun, yemeğini bir kaba koyar, kendisi Allah’ı zikredermiş. Bu sırada ateş olmadan yemek pişermiş. (Özdemir, Kaybolan Şehir Erzurum, s.9)
Rabia Hatun birgün Taşmağazalar semtinde dolaşırken, Habip Babaya rastlar. Erkekten kaçmayan Rabia Ana, Habib Baba ile konuşur. Ona: “Hayatımda bir yarım erkek gördüm, o da sensin.”der. Rabia Hatunun kimliği hakkında kesin bilgiler bulunamamıştır. Türbe bugün ziyarete kapalı olup sessizliğini korumaktadır. Meyilli yüksekçe bir tepede kartal misali durmakta gizemini ise korumaktadır. Türbeye giriş için merdivenler yapılmış tahtadan bir de kapı bırakılmıştır. Türbenin yapılış tarihi ile Rabia Hatun’un yaşadığı dönem birbirini tutmamaktadır. Rabia Hatun adı Erzurumda karayollarının hemen alt başındaki bir mahalleye ve camiyede verilmiş halkın gönlündeki yeri daha da derinleşmiştir. Rabia Hatun camiisi 1974 yılında yapılarak ibadete açılmıştır. Caminin bahçesi olmayıp kare planlıdır. Kümbet içerisinde birde cenazelik bulunmaktadır. Türbenin içerisinde kitabesiz bir taş sanduka vardır. (Bulut, Erzurum Çarşı Pazar, s.23.) Mimari özelliklerine göre XIII.yüzyılın sonları, XIV.yüzyılın başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir.( Hamza Gündoğdu, Ahmet Ali Bayhan, Muhammet Arslan, Sanat Tarihi Açısından Erzurum, Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü Yay.,Erzurum 2010, s.200; Beygu, age., s.134; Konyalı, age., ss.417-418; Taşyürek, age., s.52.)