İnsanların, fikirlerin, nesne ya da olguların, önceki durum ve şartlarına göre meydana gelen farklılıklarına ‘değişim’ denir. Ya da değişim, insan, fikir veya varlıkların belli bir süre içerisinde, bir durumdan başka bir duruma geçmesi anlamına da gelmektedir. Değişim, kaçınılamazdır. Değişim fiziksel, kimyasal; dünya görüşü, sosyal, siyasal, kültürel, ahlaki, bilimsel ve teknolojik alanlarda gerçekleşir. Bu alanlar, sürekli olarak birbirini etkilerler. Fakat ‘dünya görüşü’ndeki değişiklik sosyal alanların hepsini daha çok etkiler.
Değişimin olumlu yönde gitmesine gelişme; olumsuz bir yol izleyenine veya değişimin olmamasına, bozulma; bunun ileri düzeyine de yozlaşma denir. Toplumlar, süreci ve sonu gelişme ile tamamlanan değişim hareketleriyle madde ve manada ilerleme kaydederler. Zira değişim olmadan gelişme, gelişme olmadan da ilerleme mümkün olmaz.
Değişimin karşısındaki en büyük engel, yeryüzü tiranları, yanlış ve kötü alışkanlıklardır. Halk arasında ve halkla beraber başlayan ve tiranlar tarafından karşı devrimle yolu kesilmeyen değişim hareketleri gelişme ile; yönetimler eliyle ve halka rağmen başlatılan hareketler ise, yanlış ve kötü alışkanlıkların yenileriyle daha da güçlendirilmesi, bozulma ve yozlaşmanın daha da derinleşmesi ile sonuçlanır.
Değişimi başlatmak ve yönetmek, ya da başlamış olana katılmak ve yönetmek, her şeyden önce keskin bir irade, sabır ve direnme gücü ister. Ayrıca değişim kolay kolay herkesin göze alabileceği bir iş te değildir, ileri düzeyde zorluğu vardır. Bunun için Rabbimiz Kur’an’da (Bakara 143), ‘Bu (değişim), Allah’ın yol gösterdiklerinden başkasına elbette ağır (zor) gelir,’ demekte ve değişimin bu yönüne dikkat çekmektedir.
İlk insandan bu yan halkın içinde ve halkla beraber değişimi başlatıp, gelişme ve ilerleme yönünde sürdürenler, peygamberlerdir; sonra da onları izleyen halk kahramanları ve diğerleri gelmektedir. Her peygamber değişimi başlatmak ve yönetmek görevi ile görevli olarak toplumlarına gönderilmişlerdir. Toplumlarda yönetim ve ekonomik gücü elinde bulunduranlar da mevcut alışkanlıkların ve mevcut durumun devamı için Peygamberlere yani değişime karşı cephe almışlar, halkı da bu yöne sürüklemişlerdir. Diğer bir deyişle her devirde Peygamberlere ve onların değişim hareketlerine karşı çıkanlar, hep mevcut durumdan (yanlış ve kötü alışkanlık ve bozulmadan) yana olan seçkinler olmuştur.
Evrensel düzeyde değişim ve gelişimin öncüsü, Hz. Muhammed Mustafa (sav)’dir. Dünyadaki en büyük değişimi O gerçekleştirmiştir. O, bir Ramazan Ayında, Allah’tan aldığı vahiyle dünya çapındaki değişim hareketini, halkın içinde ve halkla beraber başlatmış, onu yönetmiş ve zorlu mücadelelerle 23 yıl sonunda değişimi hedefine ulaştırmıştır. O’nun, evrensel düzeydeki değişim hareketi başladığında (M. 610) Bizans, Orta Doğu, Mısır, İran, Orta Asya ve Afrika’da yanlış ve kötü alışkanlıklar ile yeryüzü tiranları hüküm sürmekte idi. Buna karşın Allah’ın gönderdiği dinler, değerler, prensipler, ilke ve kurallar yani ma’ruf çökertilmiş; bozulma ve yozlaşma tavan yapmıştı. Bu değişim hareketiyle Dünyada her varlık, her fikir ve her şey yeniden yerli yerine konulmuştur.
Dolayısıyla her Ramazan, aslında Efendimiz (as)’ın başlattığı evrensel değişim harekatının, yıl dönümü ya da başlangıç noktasıdır. Her Ramazan Ayı, ‘sofralarla’ ya da ‘seküler etiketlemelerle’ değil, Kur’an ilk defa iniyor, Allah Resulü (as) da aramızda bulunuyor ve evrensel değişim yeniden başlıyor gibi karşılanmalı ve ona göre davranış geliştirilmelidir. Ayrıca geçen bir yıl içerisinde nelerin yapılıp/yapılamadığı, aslında neler yapılmalıydı ama yapılamadı, neler nasıl yapılması gerekirdi; bundan sonra nelerin yapılıp yapılmaması gerektiği hususunda bir muhasebe ve planlamanın yapıldığı aydır.
Efendimiz (as)’ın başlattığı değişim hareketinde önce gönüllerde, zihinlerde, insan ilişkilerinde, insan ve varlıklar arasındaki ilişkilerde değişim başlar ve devam eder. Bu süreçte insanlar önce Evreni, (hayatı, insanı, diğer varlıkları) ve Evrenin Rabbini tanır ve gönülden Allah’a yönelir, O’nun yoluna girerler. Allah’ı, Peygamberleri ve Peygamberlerin misyonlarını, Allah’ın yeryüzüne kitap göndermesini ve bunun önem ve değerini öğrenirler. İnsanın değerini, görev ve yetkilerini; varlıklar içerisindeki konumunu, onlarla olan ilişkilerini öğrenirler. Bundan sonra hayatın tutunacağı ya da yaslanacağı ‘değerleri’, ilkeleri, kuralları ve prensipleri, yeryüzü tiranlarından değil de sonsuz ilim sahibi olan Allah’tan almanın güven, feyz ve bereketini yaşarlar. İşte bu anlayış, iman ve bilgilerle alışkanlıkların ve yeryüzü tiranlarının tasallut ve zorbalığından kurtulur, özgürleşir ve varlıkların üstüne çıkarak Rabb’lerine ulaşırlar. Sonra o değişimin öznesi ve getirdiği hayat nizamını, O’ndan aldıkları emir ve yönlendirmelerle teşkilatlanıp bu muştuyu yeryüzünün her tarafına taşımaya çalışırlar.
O’nun başlatıp yönettiği değişim, hep olumlu çizgide devam etmiş yani hep gelişme ve ilerleme olmuş; uzun asırlar, bütün güzellikleriyle İslam yeryüzünü aydınlatmıştır. İslam bilginleri, İslam devlet adamları ve Mücahitler de o çizgide değişim ve gelişimi devam ettirmek için bütün güçleri ile çalışmışlardır. Son bin yıla baktığımızda Selçuklu ve Osmanlılarda bunu görürüz. Ülkemizde de son iki asırdaki yıkılış ve yaşanan binbir türlü sıkıntılardan sonra bugün, bu değişim, içeride ve dışarıda pek çok zorluğu aşarak devam etmektedir. 1400 yılı aşan bir zamandan beri devam eden Büyük Değişim Hareketi, inşaallah bu Ramazan’da daha da güçlenerek çıkacaktır. Biz de kendimiz, ailemiz, milletimiz ve gönül coğrafyamız için bu büyük değişime katılıp destek vererek, destek bularak hep birlikte dünya ve ahiret saadetine ulaşacağız.
Rabbim bu hususta da yar ve yardımcımız olsun. Ramazanımızı feyizli, bereketli ve huzurlu kılsın, lütfuyla ve keremiyle büyük değişim hareketini bugün de hedefine ulaştırsın.