Recep Akdağ sadece kendi değil, bir tarih de Vançelik’e yazdırmış!
Başbakan Yardımcısı olan Recep Akdağ sadece Türkiye’nin en uzun süreli Sağlık Bakanı olarak tarihe geçmemiş, kendi şehri olan Erzurum’un İl Sağlık Müdürü Serhat Vançelik’e de tarih yazdırmış. 1940 yılında Dr.Salim Cimilli ile başlayan İl Sağlık Müdürlüğü görevinde en fazla koltukta oturan da ilginçtir, Serhat Vançelik olmuş. Kuşkusuz Vançelik’in bir yıl içinde 3 müdürün değişebildiği İl Sağlık Müdürlüğü gibi bir kurumda bu kadar süre kalması da gerek siyasi irade ve gerekse o Akdağ’dan kaynaklansa gerek. Akdağ da memnun ki Serhat Vançelik’in tam 10 yıl gibi uzun bir süre görevde kalmasını sağlamış. 1940 yılından bu yana Erzurum’da tam 28 Sağlık Müdürü görev almış. Serhat Vançelik 2007 yılında koltuğu Ali Daşdan’dan almış ve o gün bugündür de İl Müdür. Görünen o ki, Bakan Akdağ iyi de etmiş. Onca yılın Basın emekçisiyim, ilk defa bu kadar süre görevde kalmasına rağmen eleştirilmeyen bir il müdürünü görüyor, tanıyorum. Zaten tanımaz-etmez beni. Babamın oğlu değil, hakkında hiç kötü bir şey duymuşluğum bir isim değildir Vançelik. Aynı zamanda Profesör de olan 49 yaşındaki Serhat Vançelik, yeni Bakanın uygulamaya koyacağı sistemde de İl Müdürlüğü için en kuvvetli aday. Gerçi Halk Sağlığı’nın sevilen Müdürü Dr. Mahmut Uçar da anladığım kadarıyla İl Müdürlüğü’nü istiyor ama inanıyorum ki olmasa da Vançelik olursa bundan hiç rahatsızlık duymaz. İşte ben böyle adamları seviyor ve buradan da kendi adıma kamuoyuna duyurmayı görev sayıyorum.
--
Seni tanıdığıma memnun oldum Çırçırlı Zühtü!
GEÇMİŞİMİZ ZENGİNLİĞİMİZDİR
Geçmiş toz gibidir, üfle gitsin demiş adamın biri. Hadi ordan, hadi ordan! Geçmiş bizim zenginliğimizdir. Atamızdır, babamızdır, anamızdır. Ben Oscar Wilde’ciyim. O, hiç kimsenin geçmişini satın alacak kadar zengin olmadığını, olamayacağını söyler. Mesela geçmişimden olan Zühtü Akbaba ismi benim için önemli bir isimdir, akrabam gibidir. Profesyonelliğe ilk adım attığında Erzurumspor’un antrenörü değildir sadece Zühtü Akbaba. Aynı zamanda Erzurum’un eski bıçkın delikanlılarından, meşhur boksörlerindendir. ‘Çırçırlı Zühtü’ diye nam salmıştır,İsim yapmıştır, iz bırakmıştır. Klasik bir laf olacak ama, bir adamdır o, ama çok adamdır. Onca yaşamışlığına rağmen Dadaş doğmuş, Dadaş kalmıştır. Benim için Alvarlı Efe Hazretleri, İbrahim Hakkı, Nefi, Cevat Dursunoğlu, Cemal Gürsel, Münir Demirci, Nurettin Topçu, Müftü Solakzade, Nafiz Kotan, Haydar Telhuner, Mehmet Nuri Yılmaz, Nihat Kabanlı, Nazif Kuran, İbrahim Erkal, Reyhani gibi marka isimler neyse Zühtü Akbaba da odur. O da Erzurum’un sembol isimlerinden biridir.
AHIM GİTTİ, VAHIM KALDI!
Adını çok duyardım, tanışmak yeni nasip oldu. Polat Otel’in Müdürlüğünü yapan Hami Akbaba’nın babası olan Zühtü Akbaba ile görüştüm hafta sonu. Uzun süredir İstanbul’da yaşıyor ve gerçek bir dadaş. 86 yaşına basmasına rağmen maşallah, hafıza yaşı 25! Denildiği gibi, son derece şık, bakımlı, tiril tiril! Helallık almaya geldim diyor ve ne kadar tanıdıkları varsa misafir etmiş Polat Otel’e, onlarla orada görüşüyor, hasret gideriyor. Bir arkadaşı onun için, ‘’Çırçırlı Zühtü eskiden yoldan geçerken biz kaldırım değiştirirdik. Dövmediği adam olmazdı. Böyle yiğit az gelmiştir’’ dedi. Zühtü ağabeye bunu sordum. Gerçekten de gençliğinde denildiği gibi ‘şergade’ miydi acaba? ‘’Ben yetim büyüdüm. Herkes benden korkardı, ben annemden’’ dedi, söylenenlerin doğru olduğunu belirtti. Artık ah’ının gittiğini, vah’ının kaldığını ifade ediyor. Tanımaktan mutluluk duyduğum adamlardan olan Zühtü Akbaba, şişman bir çocuğun pastayı sevdiği gibi seviyorum seni. Sağlıcakla kal güzel ağabey..
--
Gündem bahane, sohbet şahane!
Dün gibi hatırlarım ilk defa Belediye meclis toplantısına katıldığım günü. Tıfıl bir basın mensubuydum ve 1980’li yılların da başıydı. Arkadaşlarım yakından bilir. Rahmetli Nihat Kitapçı’nın belediye başkanlığı döneminde ilk defa izlediğim o meclis toplantısı başta olmak üzere izlediğim her meclis toplantısıyla ilgili çok haberim, çok hatıram vardır. Belki de ilk defa Mehmet Sekmen’in döneminde bir meclis toplantısına katıldım ve eskileri hatırladım. Ankara’da ki Erzurum Günleri sebebiyle Sekmen yoktu, meclise kadrolu vekili sevgili Eyüp Tavlaşoğlu başkanlık ediyordu. Her ne kadar izlemesi için basına ayrılan bölüm kötü olsa da salon ve toplantı ortamını çok değişmiş, gelişmiş gördüm. Gündem maddelerinin ekrana yansıtılması ve üyelerin bu ekrandan gündemi takip etmeleri çok ‘klas iş’ olmuş. Koltuklar o biçim, masalar on numara beş yıldız. Çay bardaklarının biri boşaldığında diğeri geliyor. Toplantı için bundan daha iyi bir ortam olamaz. Ancak. Dakika bir, gol bir! Önemli bir gündem görüşülüyor, özellikle arka sıralardaki meclis üyeleri habire birbirleriyle sohbette. Gündem maddesinden çok bu benim dikkatimi çekiyor ve onca ‘şamata’ya bir türlü aklım ermiyor. Acaba Sekmen başkanlık etse aynı muhabbetler olacak mı diye düşünmüyor değilim. Ve Eyüp Tavlaşoğlu, önündeki mikrofonu açıyor, o şamatacı üyeleri ikaz ediyor: Arkadaşlar lütfen sessiz olalım. Burada önemli konular konuşuluyor. Eğer sohbetinize devam edecekseniz lütfen dışarıya çıkın, orada edin. Ve anlıyorum ki salonlar değişiyor ama kafalar asla değişmiyor. Bir çocuk gibi azarlanan bazı meclis üyeleri ya susuyor, ya da dışarı çıkıyor! Katıldığım ilk toplantıda Dadaşkent’te tadilata uğrayan o imar maddesi değil, bozulan o üyeler bende iz bırakarak oradan ayrılıyorum.
--
Yönettiğin yerde oturmayacaksın!
Dadaşkent’te otururken o zaman şimdiki AK Parti Aziziye İlçe Başkanı Ensar Coşkun da Belediye Başkanıydı. Başkan Coşkun’un evi Yenişehir’deydi ve zaman zaman ona ‘’Sen Dadaşkent’i sevmiyorsun. Sevsen sen de Dadaşkent’te otururdun’’ der, şaka yollu takılırdım. Gerçi gülerdi falan ama bilirdim, bozulurdu da. Gerçi ben halen daha aynı kanaatteyim. Bir belediye başkanı idare ettiği bölgede oturmalı. Ama benimle aynı düşüncede olmayan biri var. O da Palandöken Belediye Başkanı Orhan Bulutlar. Önceki gün Yıldızkent’te yeni yaptırılan parkta görüştüğüm Bulutlar, aksi düşünce içerisinde. Bulutlar şöyle diyor: Bence bir belediye başkanı idare ettiği bölgede oturmasa iyi olur. Mesela benim ev belediyeme 100 metre uzaklıkta. Benimle görüşmek isteyenler belediyeye değil de eve gelmeyi, burada görüşmeyi tercih ediyor. Bu durumdan son derece rahatsız oluyorum. Keşke evim başka yerde olsaydı diyorum. Evim başka yerde olsa öyle bir şey olmayacak, hizmet de aksamayacak. Bulutlar ile görüşmemde iddialı bir şey daha söyledi, paylaşayım istiyorum. Doğu’da en fazla park yapan belediyenin kendileri olduğunu söyleyen Bulutlar’a göre ne kadar park yaparsan o park civarındaki evlerin fiyatları yüzde 30 artıyor!
--
Erzurum’un Bolu maçı gösterdi ki:
-Şu ana kadar alınan tek o Balıkesir galibiyeti tesadüftü ve aynı şartlarda Erzurum’un bir daha galip gelmesi mümkün müdür, sizi bilmem ama, bence değil!
-İlk golü atan taraf Erzurum olsaydı Bolu gene galip gelir miydi, bak her konuda sular seller gibi konuşan ben, işte ona bir şey diyemeyeceğim!
-Maçtaki pozisyonlara göre diyorum, 2-0 aslında iyi sonuç. Daha farklı bir mağlubiyet olabilir miydi, Evet, aras aktı, göz baktı. Buna da hoca şansı diyelim!
-Artık ligde eleştirilerin odağı haline gelen Kaya’nın yerine kupada kaleyi koruyan Hakan’a görev verseydi Özköylü yanlış mı yapmış olurdu, bence değil! En azından günü kurtarma adına değil!
-Özköylü’nün onayıyla onca oyuncu alınmış ama Bolu’nun on numarası İrfan Başaran gibi on numara bir oyuncu yok, sorgulanmaya değmez mi? Bence de kesin değer!
-Geçen yıl TFF ligine çıkan o takım bu takımı döver mi, bence dövemese de altta da kalmaz!
-Samsun’u, Gaziantep’i, Bolu’yu yenemeyen bu Erzurum acaba bu hafta sonu Adana’yı yener mi, sanmam dediğinizi duyar gibiyim!
-Turnikeler konusunda demediğinizi bırakmadığınız tüpçüyü bırakıp da biraz da bu işte sorumlu olan sorunlu idareciler hakkında ne zaman cümle kurmayı düşüneceksiniz, hem meraklarda hem de beklemelerdeyim!
-Elin oğluna sakın güvenme. Bugün seni tutarlar ama yarın yar başına geldi mi atarlar, aman dikkat edesin Müslüman!
--
Fatih’e teselli telefonu!
Geçen hafta içinde İzmir’de Ziraat Türkiye kupası maçında Altay ile BB Erzurumspor karşılaştı. Bilindiği gibi o maçta normal süre 0-0 bitince tur penaltılara kalmıştı. Penaltı atışlarında Erzurum 7 vuruşu da gole çevirirken Altay’dan bir oyuncu penaltıyı kaçırmış ve tur, mavi-beyazlı ekibin olmuştu. O maçta Altay adına penaltı vuruşundan yararlanamayan oyuncu Erzurumlu futbolseverlerin yakından tanıdığı Fatih Gül’den başkası değildi. Geçen sezon Erzurum’un TFF ligine çıkmasında büyük pay sahibi olan Fatih Gül, yeni takımı Altay adına attığı penaltı golle sonuçlanmayınca adeta yıkıldı. Özellikle İzmir’de ki sosyal medya Fatih’i eleştiri bombardımanına tuttu. Kuşkusuz Fatih Gül sebebiyle tur gitti ve ne yazık ki bu turun atlayışına sırf o sebeple de eski takımının idarecileri pek sevinmedi. BB Erzurumspor’un As Başkanlarından Zafer Aynalı, olay tam soğuduktan hemen sonra Fatih Gül’ü aradı ve geçmiş olsun dileğinde bulundu. Eski oyuncusunu teselli eden Zafer Aynalı, ‘’Doğrusu o penaltıyı senin kaçırdığına sevineceğimiz yerde üzüldük. Keşke senin attığın penaltı vuruşu gol olsaydı da başka bir oyuncunuz kaçırmış olsaydı. Senin adına çok üzüldük. Ama sorun etme. Futbolda böyle şeyler var ve bizde yaptığın gibi sen aldırış etme, oyununu oyna. Sana ve ekibine başarılar diliyorum’’ dedi. Ne yalan söyleyeyim, Fatih Gül’ü arayan ve teşekkür eden Zafer Aynalı’yı bu samimi duruşundan ötürü bir kez daha taktir ettim..
SEVDİĞİM BABA SÖZLER: Bir erkek bir kız için ağlıyorsa o erkek bir daha aşık olmaz! (Anonimdir)