Osmanlı’nın en zor yıllarında, demiryolu gibi stratejik unsuru etkin kullanan Çarlık Rusya’sı, geniş insan kaynağı, üstün askeri gücüne rağmen Türk Ordularını kesin yenilgiye uğratamadı. Kendileri de büyük kayıplar yaşarken, çöküş sürecinde olan Osmanlı bu süreçten ağır yara aldı. 93 harbini en iyi bilmesi gereken Erzurum halkıdır. Nene Hatun’un bayraklaştığı, Aziziye tabyalarında kanla tarih yazıldığı savaş işte o savaştır.
“1877 Eylülünde Rus-Rumen kuvvetlerinin Plevne’ye karşı ortaklaşa giriştikleri saldırılar ise her defasında sonuçsuz kaldı. Bu müdafaa İstanbul’da memnuniyetle karşılandı ve Sultan II. Abdülhamid kendisi için aldığı “gazi” unvanını Plevne kahramanı Osman Paşa ve Doğu Anadolu cephesi kumandanı Ahmed Muhtar Paşa’ya da verdi. Bu arada 15 Ekim’de Tuna ordusunun kumandanlığına Süleyman Paşa getirildi.
Tuna cephesindeki muharebeler bu şekilde devam ederken Doğu Anadolu’da da Kars, Doğubayazıt ve Ardahan’a doğru üç koldan ilerleyen Ruslar 30 Nisan’da Doğubayazıt’ı ele geçirdiler. General Melikof’un idare ettiği kuvvetler de şiddetli mücadelelerden sonra Ardahan’a girdiler. Buradan da Erzurum üzerine yürüyen Ruslar 15 Temmuz’da mağlûp edilerek sınır dışına atıldılar. Fakat General Lazarof kumandasında ağustosta yeniden saldırıya geçen Ruslar 18 Kasım’da Kars’ı ele geçirdiler. Bunun üzerine daha uygun bir savunma için Erzurum’a çekilen Osmanlı kuvvetleri Aziziye tabyalarında Nene Hatun’un ahaliyi teşvikiyle büyük bir mukavemet örneği ortaya koydular.
Diğer taraftan Plevne’de takılıp kalan Ruslar, 40.000 kişilik Osmanlı askerine karşılık Rusya’dan yeni kuvvetler getirterek mevcudu 125.000’e çıkardılar. Ağır kış şartlarının yanı sıra yiyecek hususunda da büyük bir sıkıntı içerisinde bulunan Plevne müdafileri, Grandük Nikola’nın teslim olma teklifini reddetmekle birlikte zamanın aleyhlerine cereyan ettiğine kani olarak bir yarma harekâtı ile düşman çemberini aşmak istediler. Bu maksatla 10 Aralık 1877 tarihinde kuvvetlerini ikiye ayıran Osman Paşa, birinci grup düşman mevzilerini ele geçirinceye kadar ikinci grubun bu taarruzu himaye etmesi ve daha sonra onların da ileri çıkarak düşman çemberinin birlikte aşılmasını öngören bir planı uygulamaya karar verdi. Birinci grubun başında harekete geçen Osman Paşa Rus mevzilerini ele geçirmişse de planın farkına varan düşmanın müdahalesi ikinci grubun mevzilerinden çıkmalarına imkân vermedi. Bu durum karşısında yoğun bir ateş altında kalan Osman Paşa geri çekilmek isterken atının vurulup kendisinin de yaralanması üzerine teslime mecbur oldu.
Plevne’nin düşmesinden sonra Sırbistan da Osmanlı Devleti’ne karşı savaş ilân etti ve Rus kuvvetleri Edirne üzerine yürümeye başladı. İstihkâmları mükemmel olan Edirne, Plevne gibi Ruslar’a uzun süre karşı koyacak bir başka müdafaa mevkii olabilecek durumda iken Vali Eyüp Paşa mühimmat depolarını tahrip ederek geri çekilince şehir 20 Ocak 1878 tarihinde düşmana teslim oldu. Bu gelişmeler üzerine Bâbıâli, mütareke için savaşın başından beri tarafsızlıklarını devam ettiren Avrupa devletlerinin ara buluculuğunu istediyse de hiçbirisi olumlu bir cevap vermedi. Neticede Sultan II. Abdülhamid bizzat Rus çarından mütareke talebinde bulundu. Bu arada Meclis-i Meb‘ûsan’da da bu mağlûbiyetin sebepleri üzerinde şiddetli tartışmalar cereyan ediyordu. Öte yandan, Rus ordularının bu ilerleyişi karşısında ne yapılması gerektiğini tesbit için Yıldız’da padişahın da katıldığı bir fevkalâde meclis toplandı. Fakat burada devletin içerisinde bulunduğu buhrana çare olabilecek herhangi bir karar alınamadığı gibi meclis üyelerinden bazılarının yenilginin sorumlusu olarak padişahı göstermek hususunda ısrarları üzerine II. Abdülhamid önce toplantıyı terketti, daha sonra da Meclis-i Meb‘ûsan’ı kapattı.”
“1877 Eylülünde Rus-Rumen kuvvetlerinin Plevne’ye karşı ortaklaşa giriştikleri saldırılar ise her defasında sonuçsuz kaldı. Bu müdafaa İstanbul’da memnuniyetle karşılandı ve Sultan II. Abdülhamid kendisi için aldığı “gazi” unvanını Plevne kahramanı Osman Paşa ve Doğu Anadolu cephesi kumandanı Ahmed Muhtar Paşa’ya da verdi. Bu arada 15 Ekim’de Tuna ordusunun kumandanlığına Süleyman Paşa getirildi.
Tuna cephesindeki muharebeler bu şekilde devam ederken Doğu Anadolu’da da Kars, Doğubayazıt ve Ardahan’a doğru üç koldan ilerleyen Ruslar 30 Nisan’da Doğubayazıt’ı ele geçirdiler. General Melikof’un idare ettiği kuvvetler de şiddetli mücadelelerden sonra Ardahan’a girdiler. Buradan da Erzurum üzerine yürüyen Ruslar 15 Temmuz’da mağlûp edilerek sınır dışına atıldılar. Fakat General Lazarof kumandasında ağustosta yeniden saldırıya geçen Ruslar 18 Kasım’da Kars’ı ele geçirdiler. Bunun üzerine daha uygun bir savunma için Erzurum’a çekilen Osmanlı kuvvetleri Aziziye tabyalarında Nene Hatun’un ahaliyi teşvikiyle büyük bir mukavemet örneği ortaya koydular.
Diğer taraftan Plevne’de takılıp kalan Ruslar, 40.000 kişilik Osmanlı askerine karşılık Rusya’dan yeni kuvvetler getirterek mevcudu 125.000’e çıkardılar. Ağır kış şartlarının yanı sıra yiyecek hususunda da büyük bir sıkıntı içerisinde bulunan Plevne müdafileri, Grandük Nikola’nın teslim olma teklifini reddetmekle birlikte zamanın aleyhlerine cereyan ettiğine kani olarak bir yarma harekâtı ile düşman çemberini aşmak istediler. Bu maksatla 10 Aralık 1877 tarihinde kuvvetlerini ikiye ayıran Osman Paşa, birinci grup düşman mevzilerini ele geçirinceye kadar ikinci grubun bu taarruzu himaye etmesi ve daha sonra onların da ileri çıkarak düşman çemberinin birlikte aşılmasını öngören bir planı uygulamaya karar verdi. Birinci grubun başında harekete geçen Osman Paşa Rus mevzilerini ele geçirmişse de planın farkına varan düşmanın müdahalesi ikinci grubun mevzilerinden çıkmalarına imkân vermedi. Bu durum karşısında yoğun bir ateş altında kalan Osman Paşa geri çekilmek isterken atının vurulup kendisinin de yaralanması üzerine teslime mecbur oldu.
Plevne’nin düşmesinden sonra Sırbistan da Osmanlı Devleti’ne karşı savaş ilân etti ve Rus kuvvetleri Edirne üzerine yürümeye başladı. İstihkâmları mükemmel olan Edirne, Plevne gibi Ruslar’a uzun süre karşı koyacak bir başka müdafaa mevkii olabilecek durumda iken Vali Eyüp Paşa mühimmat depolarını tahrip ederek geri çekilince şehir 20 Ocak 1878 tarihinde düşmana teslim oldu. Bu gelişmeler üzerine Bâbıâli, mütareke için savaşın başından beri tarafsızlıklarını devam ettiren Avrupa devletlerinin ara buluculuğunu istediyse de hiçbirisi olumlu bir cevap vermedi. Neticede Sultan II. Abdülhamid bizzat Rus çarından mütareke talebinde bulundu. Bu arada Meclis-i Meb‘ûsan’da da bu mağlûbiyetin sebepleri üzerinde şiddetli tartışmalar cereyan ediyordu. Öte yandan, Rus ordularının bu ilerleyişi karşısında ne yapılması gerektiğini tesbit için Yıldız’da padişahın da katıldığı bir fevkalâde meclis toplandı. Fakat burada devletin içerisinde bulunduğu buhrana çare olabilecek herhangi bir karar alınamadığı gibi meclis üyelerinden bazılarının yenilginin sorumlusu olarak padişahı göstermek hususunda ısrarları üzerine II. Abdülhamid önce toplantıyı terketti, daha sonra da Meclis-i Meb‘ûsan’ı kapattı.”