Hemşehri hocalarımla gurur duydum..
Geçen senelerden aldığım bir lezzet olsa gerek, bu yıl bu Ramazan’da da Fox tv’deki hemşehrimiz Fatih Savaş’ın sahur proğramını izliyorum. İstanbul imsakına kadar yayında olan proğram ne zaman bitiyor, ben de o zaman oruca niyet edip yatıyor! Başka diğer kanallarda kim var, ne var, umursamıyorum bile. Sade formatı ile bizim hane halkının da vazgeçemediği proğramlardan olan Fatih Savaş ile sahur proğramı, konuklarıyla da bana göre bu Ramazanın en çok izlenenidir. Adını ilk defa işinsanı Mustafa Koç’un cenazesinde kamuoyuna duyuran Fatih Savaş hocanın Erzurumlu olduğunu öğrendiğimde programa ilgim bir kat daha arttı. Anlı sanlı ilahiyatçılar kadar sıradan cami imamlarına da yer verilen bir proğram oldu Fatih hocanın proğramı. Çıkan konuklarından biri de Erzurumlu Dr.Erkan Aydın idi.
***
Erzurum muhabbetinin de sıklıkla yapıldığı bu proğramda Dr.Erkan Aydın’ın özellikle ahlak ve nimet konularındaki açıklamaları geceye damga vurdu. Birlik ve beraberlik vurgusunu yaptığı konuşmasında özellikle Cumhuriyetin bir nimet olduğunu, sıkı sıkıya sarılmamız gerektiğini anlatan Aydın, ''Cumhuriyete nimettir, fazilettir. Fatih hocam, seninle ben, eğer Narman ilçesinin bir köyünden çıkmış ve buralara kadar gelmişsek bu Cumhuriyetin neticesidir. Bazen soruyorlar ya. Cumhuriyet nedir diye. Cumhuriyet sensin, Cumhuriyet bizzat benim. İşte Cumhuriyet biziz’’ diye konuştu. Aydın’ın bu açıklamalarına çok sayıda tebrik mesajı geldi. Benim de bu açıklaması ile Aydın hoca gönlümde taht kurdu, bundan sonra yakın takibimde olacaktır.
Buhar kazanı arıza yaptı, devasa fabrika ölüm sessizliğine büründü..
İşe ara, işçiye çıkış!
Özellikle Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde son yıllarda kurulan tekstil atölyeleri sayesinde istihdama çok önemli katkılar sağlandı. İrili-ufaklı tesislerin çoğu da Aziziye bölgesinde. 5 bine yakın kişinin çalıştığı söylenen tesisler, kısmen işsizliğe çare oldu görünüyor. Aralarında Erzurumlu ünlü televizyoncu Acun Ilıcalı’ın da ortak olduğu bu fabrikalarda genelde de İstanbul’a ürün sevkiyatı yapılıyor. Burada üretilen giyim ürünleri İstanbul’a gidiyor, oradan da tüm yurda ve bunun yanısıra yurt dışına ihraç ediliyor. LC Waikiki gibi bir çok marka kuruluşa ürün yetiştiren firmalardan biri de PİRLEPE tekstil fabrikasıydı. İlk etapta 60’a yakın çalışanın bulunduğu ve maskenin yanında etek gibi bayan giyim eşyası üretimi yapan tesis, adeta nazara geldi.
Birinci Organize sanayi bölgesindeki devasa fabrika, buhar kazanının arıza yapması sebebiyle işe ara verdi. Bu beklenmedik gelişme sebebiyle çalışanlara bir süreliğine izin verildi. Milyonlarca lira para harcanarak getirilen makineler, arıza sebebiyle boş yatıyor. İnsanın içini acıtan ve bir türlü de giderilemeyen teknik arızadan dolayı boşaltılan fabrikayı gezdim, çok üzüldüm. Oysa böylesine bir tesisisin değil bir ay, bir dakika bile boş durmaması gerekiyor. İki önemli tekstil firması sahibinin ortaklığındaki fabrikanın Ramazan sonrası yeniden üretime geçmesi ve çalışan işçi sayısının da artması bekleniyor. Genel müdürlüğünü İlker Özkara’nın yaptığı fabrikadaki arızdnın giderilmesi için sadece tesis sahipleri ve çalışanları değil, 1.Organize Sanayi Bölge yöneticileri de seferber olmuş durumda.
Palandöken ve Yakutiye ilçe kaymakamlarımızdan ricamızdır..
Uzak durmayın, biraz yakına gelin!
Bazı şeyler var, ben mi abartıyorum, kafaya takıyorum, bilemiyorum. Gerçekten bilemiyorum. İlçe satatüsüne kavuştuktan sonra özellikle Yakutiye ve Palandöken’e kaç kaymakam geldi geçti, kaymakamlıklarda çalışanları dışında sanmam ki bir bilen ola. Bir tek Sebahattin Öztürk valimin döneminde Şenol Esmer’i Palandöken Kaymakamı olarak hatırlıyorum, başka da kimseyi hatırlamıyorum. Hele bugün Palandöken ve de benim yaşadığım Yakutiye’de kaymakamlar gelsin parmağını gözüme batırsın, tanımam vallahi. Acaba biz mi çok ilgisiziz yoksa bu iki ilçemize gelen kaymakamlar mı bizi çok önemsemiyor, anlamıyorum. Hayır, bunu bir anlasam daha da kafaya takmayacak, sorun etmeyecek ve dahi yazı konusu da yapmayacağım . Bazen acaba sadece ben mi tanımıyorum, adlarını bilmiyorum, resimlerine rastlamamışım diye düşünmüyor da değilim.
***
Ama biliyorum ki Erzurum’da görev yapan ben gibi çoğu gazeteci meslektaşımızın da bu kaymakamları tanıdığına inanmıyorum. Bazen sahadaki arkadaşlara da soruyorum. Tanıyormusunuz, adları ne diye. Vallahi bilmiyorlar. Gazeteci arkadaşları geçtim, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin de çok tanıdığını sanmıyorum. Kesin onlar da tanımıyordur. Hiç mi bir kaymakam öne çıkmaz aklım havsalam almıyor. Rahatsız da olmuyorlar galiba bu kaymakamlarımız. Bir gelirken bir de giderken görüşülen, tanışılan kaymakamlarımızın olduğu gerçeğinden hareket ederekten diyorum ki, gelin bu işe bir son verin değerli kaymakamlarım. Biraz daha yakınımıza gelin, uzak durmayın öyle. İlla ki tanımak istiyoruz. Yöneticimizi tanımak bizim hakkımız olsa gerek. Basında yeralmak çok da kötü bir şey değil, az biraz bir şeyler yapın da basında görünün, sizleri ancak öyle tanıma imkanımız olsun. Başka türlü belli ki sizi tanıyacağımız da yok.
Doktorumun yazdığı son kitabının ismini ben koydum..
Adı benim tadı hocamın!
Özellikle 20 yaş altı gençler bilmez ama Nörolog Dr.Mehmet Yavuz, Erzurumluların yakından tanıdığı bir isimdir. Araştırma ve SSK Hastanelerinde çalıştıktan sonra 10 yılı aşkın bir süredir İstanbul’a giden Dr.Mehmet Yavuz, nöroloji alanındaki ününe burada da ün katmayı başardı. Türkiye’de parmakla gösterirken doktorlardan olan Dr.Mehmet Yavuz, farklı ve son gelişmiş teknolojik tedavi uygulamalarının konulduğu REEM Nöropsikiyatri kliniği ile adını tüm Türkiye’ye duyurmayı da başaran bir isimdir. Akanındaki uzmanlığının yanısıra sosyal yönü ve kitaplarıyla da popüler olan Dr.Mehmet Yavuz, bir çok kitaba da imza attı, tıp dünyasına katkı sağladı. Bu kitaplardan biri de yolda. Konu yine beyin ve beyinin sırları ile ilgili. Bir çok soruya yanıt aranan kitapta merak edilen bir çok soru da cevabını buluyor. ‘’Ben bilmem beyin bilir’ isimli kitabı ile yakında okurları ile buluşacak olan Dr.Mehmet Yavuz’a başarılar dilerken, isim babası olduğum kitabının Erzurum’da da Kitapsarayı’ndaki raflarda yeralacağı bilgisini vereyim istedim.
Bize böyle gelin işte!
İstanbul Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Vakfı olarak resmen bilinen ama Kadıköy Erzurumlular Vakfı olarak tanınan vakıf, şahsen benim de öteden beri dikkate aldığım, saygınlığından zerre kuşku duymadığım ve de çevresine örnek olacak, rol model bir vakıf olduğuna inandığım bir kuruluştur. Özellikle Kadıköy’de ki dadaşların baba ocağı olan vakıfta zaman zaman güzel etkinlikler oluyor, bu da basın yolu ile paylaşılıyor, ne olup bitiğinden biz de ancak bu şekilde haberdar oluyoruz. En son bir iftar yemeği düzenlenmiş. En güzeli, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’in da katıldığı iftar yemeğine iştirak edilen katılımcılar, vakfın değerini de ortaya koyuyor olması. Bir çok tanıdığın katıldığını gözlemlediğim iftar yemeğinde Vakıf başkanı Murat Şahsuvaroğlu da bir konuşma yapmış. Bir defa konuşma bayağı uzun olmuş, bunu bir daha yapmamalı genç başkan. Çünkü iftar yemeğinde o kadar konuşulmaz. Her neyse. Başkan ilginçtir, yüksek hızlı trenden bahsetmiş. Erzurum’a da gelsin demiş. Bakıyorum, iki gündür gündemde bu var. Konuşmasının bayağı bir gündem olduğunu görüyorum. O yüzden de diyorum ki Murat başkan günaydın. Tamam, geleceksen böyle gel. Daha önce neredeydin? Erzurum’un onca sorunu var, şimdi mi aklınıza geldi bu konulara girmek. Bizler sizlerden hele de böyle kolu uzun, iş dünyasından önemli isimlerin Erzurum’un daha bir çok problemi var, onlara da ara ara değinseniz. Kaldı ki yüksek hızlı tren konuşulacak en son konulardandır. Bu benim s son kararımdır.
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Aza sahip olan değil, çok isteyen fakirdir! (Sokrates)
DUVARIN DİLİ : Ben istiyorum mutlu olmak. Hayat diyor ‘yav, he he!’!
Geçen senelerden aldığım bir lezzet olsa gerek, bu yıl bu Ramazan’da da Fox tv’deki hemşehrimiz Fatih Savaş’ın sahur proğramını izliyorum. İstanbul imsakına kadar yayında olan proğram ne zaman bitiyor, ben de o zaman oruca niyet edip yatıyor! Başka diğer kanallarda kim var, ne var, umursamıyorum bile. Sade formatı ile bizim hane halkının da vazgeçemediği proğramlardan olan Fatih Savaş ile sahur proğramı, konuklarıyla da bana göre bu Ramazanın en çok izlenenidir. Adını ilk defa işinsanı Mustafa Koç’un cenazesinde kamuoyuna duyuran Fatih Savaş hocanın Erzurumlu olduğunu öğrendiğimde programa ilgim bir kat daha arttı. Anlı sanlı ilahiyatçılar kadar sıradan cami imamlarına da yer verilen bir proğram oldu Fatih hocanın proğramı. Çıkan konuklarından biri de Erzurumlu Dr.Erkan Aydın idi.
***
Erzurum muhabbetinin de sıklıkla yapıldığı bu proğramda Dr.Erkan Aydın’ın özellikle ahlak ve nimet konularındaki açıklamaları geceye damga vurdu. Birlik ve beraberlik vurgusunu yaptığı konuşmasında özellikle Cumhuriyetin bir nimet olduğunu, sıkı sıkıya sarılmamız gerektiğini anlatan Aydın, ''Cumhuriyete nimettir, fazilettir. Fatih hocam, seninle ben, eğer Narman ilçesinin bir köyünden çıkmış ve buralara kadar gelmişsek bu Cumhuriyetin neticesidir. Bazen soruyorlar ya. Cumhuriyet nedir diye. Cumhuriyet sensin, Cumhuriyet bizzat benim. İşte Cumhuriyet biziz’’ diye konuştu. Aydın’ın bu açıklamalarına çok sayıda tebrik mesajı geldi. Benim de bu açıklaması ile Aydın hoca gönlümde taht kurdu, bundan sonra yakın takibimde olacaktır.
Buhar kazanı arıza yaptı, devasa fabrika ölüm sessizliğine büründü..
İşe ara, işçiye çıkış!
Özellikle Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde son yıllarda kurulan tekstil atölyeleri sayesinde istihdama çok önemli katkılar sağlandı. İrili-ufaklı tesislerin çoğu da Aziziye bölgesinde. 5 bine yakın kişinin çalıştığı söylenen tesisler, kısmen işsizliğe çare oldu görünüyor. Aralarında Erzurumlu ünlü televizyoncu Acun Ilıcalı’ın da ortak olduğu bu fabrikalarda genelde de İstanbul’a ürün sevkiyatı yapılıyor. Burada üretilen giyim ürünleri İstanbul’a gidiyor, oradan da tüm yurda ve bunun yanısıra yurt dışına ihraç ediliyor. LC Waikiki gibi bir çok marka kuruluşa ürün yetiştiren firmalardan biri de PİRLEPE tekstil fabrikasıydı. İlk etapta 60’a yakın çalışanın bulunduğu ve maskenin yanında etek gibi bayan giyim eşyası üretimi yapan tesis, adeta nazara geldi.
Birinci Organize sanayi bölgesindeki devasa fabrika, buhar kazanının arıza yapması sebebiyle işe ara verdi. Bu beklenmedik gelişme sebebiyle çalışanlara bir süreliğine izin verildi. Milyonlarca lira para harcanarak getirilen makineler, arıza sebebiyle boş yatıyor. İnsanın içini acıtan ve bir türlü de giderilemeyen teknik arızadan dolayı boşaltılan fabrikayı gezdim, çok üzüldüm. Oysa böylesine bir tesisisin değil bir ay, bir dakika bile boş durmaması gerekiyor. İki önemli tekstil firması sahibinin ortaklığındaki fabrikanın Ramazan sonrası yeniden üretime geçmesi ve çalışan işçi sayısının da artması bekleniyor. Genel müdürlüğünü İlker Özkara’nın yaptığı fabrikadaki arızdnın giderilmesi için sadece tesis sahipleri ve çalışanları değil, 1.Organize Sanayi Bölge yöneticileri de seferber olmuş durumda.
Palandöken ve Yakutiye ilçe kaymakamlarımızdan ricamızdır..
Uzak durmayın, biraz yakına gelin!
Bazı şeyler var, ben mi abartıyorum, kafaya takıyorum, bilemiyorum. Gerçekten bilemiyorum. İlçe satatüsüne kavuştuktan sonra özellikle Yakutiye ve Palandöken’e kaç kaymakam geldi geçti, kaymakamlıklarda çalışanları dışında sanmam ki bir bilen ola. Bir tek Sebahattin Öztürk valimin döneminde Şenol Esmer’i Palandöken Kaymakamı olarak hatırlıyorum, başka da kimseyi hatırlamıyorum. Hele bugün Palandöken ve de benim yaşadığım Yakutiye’de kaymakamlar gelsin parmağını gözüme batırsın, tanımam vallahi. Acaba biz mi çok ilgisiziz yoksa bu iki ilçemize gelen kaymakamlar mı bizi çok önemsemiyor, anlamıyorum. Hayır, bunu bir anlasam daha da kafaya takmayacak, sorun etmeyecek ve dahi yazı konusu da yapmayacağım . Bazen acaba sadece ben mi tanımıyorum, adlarını bilmiyorum, resimlerine rastlamamışım diye düşünmüyor da değilim.
***
Ama biliyorum ki Erzurum’da görev yapan ben gibi çoğu gazeteci meslektaşımızın da bu kaymakamları tanıdığına inanmıyorum. Bazen sahadaki arkadaşlara da soruyorum. Tanıyormusunuz, adları ne diye. Vallahi bilmiyorlar. Gazeteci arkadaşları geçtim, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin de çok tanıdığını sanmıyorum. Kesin onlar da tanımıyordur. Hiç mi bir kaymakam öne çıkmaz aklım havsalam almıyor. Rahatsız da olmuyorlar galiba bu kaymakamlarımız. Bir gelirken bir de giderken görüşülen, tanışılan kaymakamlarımızın olduğu gerçeğinden hareket ederekten diyorum ki, gelin bu işe bir son verin değerli kaymakamlarım. Biraz daha yakınımıza gelin, uzak durmayın öyle. İlla ki tanımak istiyoruz. Yöneticimizi tanımak bizim hakkımız olsa gerek. Basında yeralmak çok da kötü bir şey değil, az biraz bir şeyler yapın da basında görünün, sizleri ancak öyle tanıma imkanımız olsun. Başka türlü belli ki sizi tanıyacağımız da yok.
Doktorumun yazdığı son kitabının ismini ben koydum..
Adı benim tadı hocamın!
Özellikle 20 yaş altı gençler bilmez ama Nörolog Dr.Mehmet Yavuz, Erzurumluların yakından tanıdığı bir isimdir. Araştırma ve SSK Hastanelerinde çalıştıktan sonra 10 yılı aşkın bir süredir İstanbul’a giden Dr.Mehmet Yavuz, nöroloji alanındaki ününe burada da ün katmayı başardı. Türkiye’de parmakla gösterirken doktorlardan olan Dr.Mehmet Yavuz, farklı ve son gelişmiş teknolojik tedavi uygulamalarının konulduğu REEM Nöropsikiyatri kliniği ile adını tüm Türkiye’ye duyurmayı da başaran bir isimdir. Akanındaki uzmanlığının yanısıra sosyal yönü ve kitaplarıyla da popüler olan Dr.Mehmet Yavuz, bir çok kitaba da imza attı, tıp dünyasına katkı sağladı. Bu kitaplardan biri de yolda. Konu yine beyin ve beyinin sırları ile ilgili. Bir çok soruya yanıt aranan kitapta merak edilen bir çok soru da cevabını buluyor. ‘’Ben bilmem beyin bilir’ isimli kitabı ile yakında okurları ile buluşacak olan Dr.Mehmet Yavuz’a başarılar dilerken, isim babası olduğum kitabının Erzurum’da da Kitapsarayı’ndaki raflarda yeralacağı bilgisini vereyim istedim.
Bize böyle gelin işte!
İstanbul Erzurumlular Kültür ve Dayanışma Vakfı olarak resmen bilinen ama Kadıköy Erzurumlular Vakfı olarak tanınan vakıf, şahsen benim de öteden beri dikkate aldığım, saygınlığından zerre kuşku duymadığım ve de çevresine örnek olacak, rol model bir vakıf olduğuna inandığım bir kuruluştur. Özellikle Kadıköy’de ki dadaşların baba ocağı olan vakıfta zaman zaman güzel etkinlikler oluyor, bu da basın yolu ile paylaşılıyor, ne olup bitiğinden biz de ancak bu şekilde haberdar oluyoruz. En son bir iftar yemeği düzenlenmiş. En güzeli, Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’in da katıldığı iftar yemeğine iştirak edilen katılımcılar, vakfın değerini de ortaya koyuyor olması. Bir çok tanıdığın katıldığını gözlemlediğim iftar yemeğinde Vakıf başkanı Murat Şahsuvaroğlu da bir konuşma yapmış. Bir defa konuşma bayağı uzun olmuş, bunu bir daha yapmamalı genç başkan. Çünkü iftar yemeğinde o kadar konuşulmaz. Her neyse. Başkan ilginçtir, yüksek hızlı trenden bahsetmiş. Erzurum’a da gelsin demiş. Bakıyorum, iki gündür gündemde bu var. Konuşmasının bayağı bir gündem olduğunu görüyorum. O yüzden de diyorum ki Murat başkan günaydın. Tamam, geleceksen böyle gel. Daha önce neredeydin? Erzurum’un onca sorunu var, şimdi mi aklınıza geldi bu konulara girmek. Bizler sizlerden hele de böyle kolu uzun, iş dünyasından önemli isimlerin Erzurum’un daha bir çok problemi var, onlara da ara ara değinseniz. Kaldı ki yüksek hızlı tren konuşulacak en son konulardandır. Bu benim s son kararımdır.
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : Aza sahip olan değil, çok isteyen fakirdir! (Sokrates)
DUVARIN DİLİ : Ben istiyorum mutlu olmak. Hayat diyor ‘yav, he he!’!