Artık görüntü kirliliğinden bir şey değil. Depreme dayanıklı değil diye yıllar önce içinde oturan çalışanlarının dışarı çıkartıldığı PTT’nin Cumhuriyet Caddesi’ndeki lojmanlarından bahsediyorum. En az 30 çalışanın barındığı PTT’nin lojmanı bugün olmuş halen daha yıkılmadığı gibi akibeti de belli değil. Boş olduğu için de mezbelelik duruma gelmesi bir yana, sarhoşların da barınağı haline gelmiş, haber vereyim istedim. Sanki depreme dayanıklı değil diye yıkılması kararlaştırılan binanın kendiliğinden yıkılması isteniyor. Enkaz masrafından kaçıyor olsa gerek ki PTT, onca müdürü değişmesine rağmen binanın akibeti değişmiyor, yerinde duruyor. Sadece elbette ki bu konumda olan yıkılası ama bir türlü yıkılmayan kamu kurumu binası burası değil. Ali Ravi Caddesi üzerindeki İller Bankası’na ait bina da öyle. Hizmet binası olarak önceleri yapılan ve bina, yıllar olmuş boşaltılalı, halen daha yerlerinde duruyor, artık görüntü kirliliğinden başka bir şey değiller. O yüzden de tüm bu yaşananlar şaka gibi geliyor. Siz şaka mısınız demem de o yüzden. Evet, siz yoksa birer şaka mısınız? Bu benim son kararımdır!
İşte en sahici cirit sopası!
Sadece gürgen ağacından yapıldığını bildiğimiz ve genelde cirit yarışlarında rastladığımız cirit sopasının esasında düşmana karşı mızrak olarak kullanıldığını sanırım siz de yeni öğreniyorsunuzdur. Ben, hem oyun hem de savaş halinde savunma maksatlı kullanılan bu cirit sopasına ilk defa geçtiğimiz günlerde gittiğim Edremit Akçay’da rastladım. Kını olan, bir buçuk metre uzunluğunda bir cirit sopası. At kuyruğu kıllarının yeraldığı ve kurt dişleriyle de süslenen kını çıkartıldığında bir mızrak halini alan bu cirit sopası, belki günümüzde kullanılmıyor ama geçmişte sıklıkla kullanılan bir aletmiş. Erzurumlu tarihçi Ümit Topal’ın bugüne kadar muhafaza edip sakladığı ve bana gösterdiği cirit sopası bugün sanki de bir paha biçilmez antika. Kının üzerindeki aksesuarlar özellikle dikkatimi çekti. Kullanılan kurt dişleri gerçekmiş. Bir nevi totemmiş. Sahibine uğur getirsin diye kullanılan bir aksesuar. At kuyruğu da sopayı kullananın en sevdiği atının kıllarıymış. Aynı zamanda Dulkadiroğullarından olan Ümit Topal, Türklerin genelde kullandığı ve Türkistan’da oyun olarak kullanılan bu cirit sopasına adeta gözü gibi bakıyor.
An gelir bir fotoğraf karşısında ‘manas’ız kalır kelimeler!
Erzurum Teknik Üniversitesi’nde ki kampüste çimlerin üzerine salınmış öğrencileri görünce çekmiştim fotoğrafı. Bir çok öğretim üyesi ve Üniversite çalışanının da ilk defa rastladığı görüntü karşısında bir yazı kaleme almış ve ‘’Çimlerine uzanmış öğrencileri varsa o Üniversite Üniversitedir artık’’ demiştim. Genelde sempati ile karşılanan bu yazım üzerine Kırgızistan Manas Üniversitesi’nin rektörü değerli hocam Prof.Dr. Alpaslan Ceylan’dan bir mesaj aldım. Watsap’tan hocamın gönderdiği fotoğraflar karşısında ne yalan söyleyeyim çok mutlu oldum. Alpaslan hocam Üniversitesinin öğrencileriyle kampüsteki çimlerde oturmuş sohbet ediyor. Fotoğraf bana Ceylan hocanın 1 yılı aşkın bir süredir rektörlük yaptığı Üniversitede özellikle öğrencileri ile çok iyi bir uyum yakaladığını anlatıyordu. Çok hoş karelerdi bunlar. Mutluluğum bu yüzdendi.
Biz de isteriz, bize de söyleyin!
‘Dağların aslanı’ sevgili Hüseyin Öz hocam facebook’da paylaşmamış olsa kesinlikle haberim olmayacaktı bu çalışmadan. Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, kriz ortamı oluşturan pandemi sonrası yeni eğitim dönemi başlangıcı sebebiyle öğrencileri motive etmek maksadıyla ‘Öğretmenler çocuklar için söylüyor’ adlı bir etkinlik tertipledi. Etkinlik kapsamında Erzurum genelindeki müzik öğretmenleri, kendi yörelerine ait bir türküyü sazlar eşliğinde söylemeleri gerekiyordu. Her il kendi yöresinden bir parçayı seslendirirken Erzurum’a da kaynak kişisi Seyfettin Sığmaz ile Hulusi Seven’in ‘Kavurma koydum tasa’ türküsü düştü. Muzaffer Sarısözen ustanın yine repertuarımıza kazandırdığı bu parçayı çeşitli okullarımızın müzik öğretmenleri okudu. Farklı mekanlarda gerçekleşen çekimlerin de on numara beş yıldız olduğunu söylemeliyim. Bana iyi geldiğine göre, özellikle de kulağı iyi olan ve Kavurma Koydum tasa türküsünü sevenlere de dinlemeleri halinde iyi geleceğine kesinlikle eminim.
Youtube kanalında var bu video. En son baktığımda 20 bin 827’ydi izlenme sayısı. Oysa daha çok tıklanmayı hakeden bir video. Çok güzel bir senkronize çalışma olmuş ve şahsen ben bu görsel sınavdan hocalarımızın geçtiğini düşünüyorum. Yönetmenliğini Selçuk Yakışan’ın yaptığı ve Selçuk Yılmaz’ın da aranjesini gerçekleştirmiş olduğu bu parça ile Erzurum’da müzik öğretmenliği yapan hocalarımızın da alanlarında ne kadar iyi olduklarını gözlemledim. Bu kıymetli hocalarımızı birarada farklı konseptlerde de biz Erzurum seyircileriyle biraraya getirmesini de özellikle İl Müdürümüz Salih Kaygusuz’dan bekliyor ve istiyorum. İbrahim Erkal Dadaş Kültür ve Sanat Merkezi sahnesinde onları görmek ve de saz ekibiyle birlikte dinlemektir en büyük dileğim. Ses ve yorumlarıyla farkındalık oluşturan bu çalışmada yeralan Sevim İrmir, Elif Barışer, Seyhan Kutlu, Merve Erkan, Aslı Eda Çelik, Derya Severoğlu, Abdullah Coşkun, Ferdi İden, Selami Zengin ve Selçuk Yakışan’a bin teşekkür.
Artık tamirini değil, bizzat televizyonu yapıyor!
Yurdum insanı işte..
Önceki gün Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi’nin karşısındaki kaldırımda yürürken çektim bu fotoğrafı. Önceleri Gültekin Güngör ve kardeşine ait bir tamirhane idi burası, şimdi kime ait bilmiyorum ama tam vitrinde kartona yazılı ‘Televizyon Yapılır’ notu karşısında önce duraksadım. Televizyon tamiri yapılır yerine yanlışlıkla böyle yazılmış diye düşündüm ilk. Ama biraz daha içeride yine büyüklükte bir aynı duyuruyu görünce çekmeden edemedim. Artık işletme sahibi her kim ise tamiri filan bırakmış, bizzat televizyon imal ediyor demek ki! Benim de çoğu kez gerek radyomun ve gerekse o zamanlar fotoğraf makinelerinin yanında kullandığımız metz marka flaşların tamirini yaptığı bu yer belli ki çağ atlamış, artık bizzat ürünün kendisini yapıyor diye düşündüm. Ne diyelim, bu dev teknolojik gelişmeden ötürü Allah kolaylıklar versin.
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : İnsanları tanımak için onları sınamaktan korkma; Çünkü kaybedilmesi gerekenleri, en önce kaybetmelisin! (Seneca)
DUVARIN DİLİ : Gidersen şair olurum, kalırsan senin!
İşte en sahici cirit sopası!
Sadece gürgen ağacından yapıldığını bildiğimiz ve genelde cirit yarışlarında rastladığımız cirit sopasının esasında düşmana karşı mızrak olarak kullanıldığını sanırım siz de yeni öğreniyorsunuzdur. Ben, hem oyun hem de savaş halinde savunma maksatlı kullanılan bu cirit sopasına ilk defa geçtiğimiz günlerde gittiğim Edremit Akçay’da rastladım. Kını olan, bir buçuk metre uzunluğunda bir cirit sopası. At kuyruğu kıllarının yeraldığı ve kurt dişleriyle de süslenen kını çıkartıldığında bir mızrak halini alan bu cirit sopası, belki günümüzde kullanılmıyor ama geçmişte sıklıkla kullanılan bir aletmiş. Erzurumlu tarihçi Ümit Topal’ın bugüne kadar muhafaza edip sakladığı ve bana gösterdiği cirit sopası bugün sanki de bir paha biçilmez antika. Kının üzerindeki aksesuarlar özellikle dikkatimi çekti. Kullanılan kurt dişleri gerçekmiş. Bir nevi totemmiş. Sahibine uğur getirsin diye kullanılan bir aksesuar. At kuyruğu da sopayı kullananın en sevdiği atının kıllarıymış. Aynı zamanda Dulkadiroğullarından olan Ümit Topal, Türklerin genelde kullandığı ve Türkistan’da oyun olarak kullanılan bu cirit sopasına adeta gözü gibi bakıyor.
An gelir bir fotoğraf karşısında ‘manas’ız kalır kelimeler!
Erzurum Teknik Üniversitesi’nde ki kampüste çimlerin üzerine salınmış öğrencileri görünce çekmiştim fotoğrafı. Bir çok öğretim üyesi ve Üniversite çalışanının da ilk defa rastladığı görüntü karşısında bir yazı kaleme almış ve ‘’Çimlerine uzanmış öğrencileri varsa o Üniversite Üniversitedir artık’’ demiştim. Genelde sempati ile karşılanan bu yazım üzerine Kırgızistan Manas Üniversitesi’nin rektörü değerli hocam Prof.Dr. Alpaslan Ceylan’dan bir mesaj aldım. Watsap’tan hocamın gönderdiği fotoğraflar karşısında ne yalan söyleyeyim çok mutlu oldum. Alpaslan hocam Üniversitesinin öğrencileriyle kampüsteki çimlerde oturmuş sohbet ediyor. Fotoğraf bana Ceylan hocanın 1 yılı aşkın bir süredir rektörlük yaptığı Üniversitede özellikle öğrencileri ile çok iyi bir uyum yakaladığını anlatıyordu. Çok hoş karelerdi bunlar. Mutluluğum bu yüzdendi.
Biz de isteriz, bize de söyleyin!
‘Dağların aslanı’ sevgili Hüseyin Öz hocam facebook’da paylaşmamış olsa kesinlikle haberim olmayacaktı bu çalışmadan. Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, kriz ortamı oluşturan pandemi sonrası yeni eğitim dönemi başlangıcı sebebiyle öğrencileri motive etmek maksadıyla ‘Öğretmenler çocuklar için söylüyor’ adlı bir etkinlik tertipledi. Etkinlik kapsamında Erzurum genelindeki müzik öğretmenleri, kendi yörelerine ait bir türküyü sazlar eşliğinde söylemeleri gerekiyordu. Her il kendi yöresinden bir parçayı seslendirirken Erzurum’a da kaynak kişisi Seyfettin Sığmaz ile Hulusi Seven’in ‘Kavurma koydum tasa’ türküsü düştü. Muzaffer Sarısözen ustanın yine repertuarımıza kazandırdığı bu parçayı çeşitli okullarımızın müzik öğretmenleri okudu. Farklı mekanlarda gerçekleşen çekimlerin de on numara beş yıldız olduğunu söylemeliyim. Bana iyi geldiğine göre, özellikle de kulağı iyi olan ve Kavurma Koydum tasa türküsünü sevenlere de dinlemeleri halinde iyi geleceğine kesinlikle eminim.
Youtube kanalında var bu video. En son baktığımda 20 bin 827’ydi izlenme sayısı. Oysa daha çok tıklanmayı hakeden bir video. Çok güzel bir senkronize çalışma olmuş ve şahsen ben bu görsel sınavdan hocalarımızın geçtiğini düşünüyorum. Yönetmenliğini Selçuk Yakışan’ın yaptığı ve Selçuk Yılmaz’ın da aranjesini gerçekleştirmiş olduğu bu parça ile Erzurum’da müzik öğretmenliği yapan hocalarımızın da alanlarında ne kadar iyi olduklarını gözlemledim. Bu kıymetli hocalarımızı birarada farklı konseptlerde de biz Erzurum seyircileriyle biraraya getirmesini de özellikle İl Müdürümüz Salih Kaygusuz’dan bekliyor ve istiyorum. İbrahim Erkal Dadaş Kültür ve Sanat Merkezi sahnesinde onları görmek ve de saz ekibiyle birlikte dinlemektir en büyük dileğim. Ses ve yorumlarıyla farkındalık oluşturan bu çalışmada yeralan Sevim İrmir, Elif Barışer, Seyhan Kutlu, Merve Erkan, Aslı Eda Çelik, Derya Severoğlu, Abdullah Coşkun, Ferdi İden, Selami Zengin ve Selçuk Yakışan’a bin teşekkür.
Artık tamirini değil, bizzat televizyonu yapıyor!
Yurdum insanı işte..
Önceki gün Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi’nin karşısındaki kaldırımda yürürken çektim bu fotoğrafı. Önceleri Gültekin Güngör ve kardeşine ait bir tamirhane idi burası, şimdi kime ait bilmiyorum ama tam vitrinde kartona yazılı ‘Televizyon Yapılır’ notu karşısında önce duraksadım. Televizyon tamiri yapılır yerine yanlışlıkla böyle yazılmış diye düşündüm ilk. Ama biraz daha içeride yine büyüklükte bir aynı duyuruyu görünce çekmeden edemedim. Artık işletme sahibi her kim ise tamiri filan bırakmış, bizzat televizyon imal ediyor demek ki! Benim de çoğu kez gerek radyomun ve gerekse o zamanlar fotoğraf makinelerinin yanında kullandığımız metz marka flaşların tamirini yaptığı bu yer belli ki çağ atlamış, artık bizzat ürünün kendisini yapıyor diye düşündüm. Ne diyelim, bu dev teknolojik gelişmeden ötürü Allah kolaylıklar versin.
TUTTUĞUM BABA SÖZLER : İnsanları tanımak için onları sınamaktan korkma; Çünkü kaybedilmesi gerekenleri, en önce kaybetmelisin! (Seneca)
DUVARIN DİLİ : Gidersen şair olurum, kalırsan senin!