Bulut ve ben kardeşiz…
Onun yağmurları ve benim gözyaşlarım…
Nasıl da benzerler birbirlerine!
Ne bulutun ne de benim…
Elimizden değildir rahmetimiz.
Göründüğü yerden ortaya çıkmaz acılarımız.
Ne onun pamuk bedeninden…
Ne de benim gözlerimden akmaz yağmurumuz.
Yüreğimizden süzüle süzüle iner hüzünler.
Asıl ayrılık yaşartır gönlümüzü ya...
Göz çukurlarımız aşikar eyler işi.
Ve habbe toprak altında kalınca çaresiz…
Bulutun kalbinden o şefkat iner.
İkimizin de aklı çalışmaz bu işe…
Ne zaman yağacağımızdan ikimizinde haberi olmaz.
Akıl hep bir adım gerisinden gelir gözyaşlarının.
Bilsek tedbirli bulunsak diye geçer aklımızdan…
Lakin kalbimiz hep erken davranır…
Akıtır aklımıza uğramadan yüreğinde birikenleri!
Bulutun toprağa karışmaya meyli olmasa…
Sicim sicim inmezdi zahir.
Ve gönlümün seninle işi bulunmasa…
Nerden bulacaktı bu akla ziyan hıçkırıkları.
Yağmur ve gözyaşları kaybettikleri sevgilinin peşinden şarıl şarıl yürürler…
Gözleri kördür onların…
Yollarını kaybede kaybede bulurlar.
Döne döne arayıp dururlar…
Türlü hüzünler arasından sevinçlerini!
Ve ikisinin de emeli yeniden kendilerine ulaşmaktır…
Bu uzun yolu çıktıkları yere dönmek için kat ederler.
Hayatlarını sevgiliye infak ederler…
Çamurlanır, yere çakılınca pak olan rahmet…
Kirlenir, Sevgili’nin Beyt’im dediği gönül…
Çünkü ikisinin de her yanı çamura belenir.
Yağmur toprağın kalbine sızar ki, habbeye ışık götürsün…
Ve gönül sonsuz saadeti için çamurdan bir mapusa rıza gösterir.
Daralınca her ikisi…
Ayrılık bir derin uğultuyla esince başlarında…
Pınarları sızdırmaya başlar.
İkisi de hüzünlerini akıtmaktan gayrısına güç yetiremezler!
Bulut, tohum için çamura razı…
Gönül, Aşk ile hüzne meftun…
Aktıkça şaşanların, aklına şaşarlar.
İki kardeştir onlar…
Yağmur ve gözyaşı!
İkisi de sevgilinin hasretine sonuna kadar ağlamaya hazır…
İkisi de kendilerinden eser kalmayıncaya değin tükenmeye hasret!
Onun yağmurları ve benim gözyaşlarım…
Nasıl da benzerler birbirlerine!
Ne bulutun ne de benim…
Elimizden değildir rahmetimiz.
Göründüğü yerden ortaya çıkmaz acılarımız.
Ne onun pamuk bedeninden…
Ne de benim gözlerimden akmaz yağmurumuz.
Yüreğimizden süzüle süzüle iner hüzünler.
Asıl ayrılık yaşartır gönlümüzü ya...
Göz çukurlarımız aşikar eyler işi.
Ve habbe toprak altında kalınca çaresiz…
Bulutun kalbinden o şefkat iner.
İkimizin de aklı çalışmaz bu işe…
Ne zaman yağacağımızdan ikimizinde haberi olmaz.
Akıl hep bir adım gerisinden gelir gözyaşlarının.
Bilsek tedbirli bulunsak diye geçer aklımızdan…
Lakin kalbimiz hep erken davranır…
Akıtır aklımıza uğramadan yüreğinde birikenleri!
Bulutun toprağa karışmaya meyli olmasa…
Sicim sicim inmezdi zahir.
Ve gönlümün seninle işi bulunmasa…
Nerden bulacaktı bu akla ziyan hıçkırıkları.
Yağmur ve gözyaşları kaybettikleri sevgilinin peşinden şarıl şarıl yürürler…
Gözleri kördür onların…
Yollarını kaybede kaybede bulurlar.
Döne döne arayıp dururlar…
Türlü hüzünler arasından sevinçlerini!
Ve ikisinin de emeli yeniden kendilerine ulaşmaktır…
Bu uzun yolu çıktıkları yere dönmek için kat ederler.
Hayatlarını sevgiliye infak ederler…
Çamurlanır, yere çakılınca pak olan rahmet…
Kirlenir, Sevgili’nin Beyt’im dediği gönül…
Çünkü ikisinin de her yanı çamura belenir.
Yağmur toprağın kalbine sızar ki, habbeye ışık götürsün…
Ve gönül sonsuz saadeti için çamurdan bir mapusa rıza gösterir.
Daralınca her ikisi…
Ayrılık bir derin uğultuyla esince başlarında…
Pınarları sızdırmaya başlar.
İkisi de hüzünlerini akıtmaktan gayrısına güç yetiremezler!
Bulut, tohum için çamura razı…
Gönül, Aşk ile hüzne meftun…
Aktıkça şaşanların, aklına şaşarlar.
İki kardeştir onlar…
Yağmur ve gözyaşı!
İkisi de sevgilinin hasretine sonuna kadar ağlamaya hazır…
İkisi de kendilerinden eser kalmayıncaya değin tükenmeye hasret!