Osmanlı Devleti’nin Ermeni tehcirine dair resmi yazışmaları, İstanbul hükümetinin tehcir nedeniyle güzergâhtaki illere tehcir için ayırdığı bütçeler ve Suriye’de yerleştirildikleri bölgeler ayrıntıları ile mevcut. Yabancı misyon temsilcilerinin tehcire dair canlı takipleri ile ülkelerine geçtikleri notlar net! İstanbul’un işgali sırasında İngilizlerin tehcire dair belge bulmak için yaptıkları tüm çalışmalar ve böyle bir emareye rastlayamamaları biliniyor.
Mesele ne öyleyse?
Konunun bir yönü, Türk Cumhuriyeti’nin uzun yıllar ‘Batı’ya dair ısrar ve inatla müttefiklik umuduyla yaklaşmış olmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri Batı ve özellikle ABD’nin aslında hiçte dostane bakmadıklarını, Türkiye’nin kontrol altında ve yönlendirilebilir olmasının ötesinde bir önem taşımamaktadır.
Türkiye, Batı’nın düşmanlıklarını çeşitli olaylarda net olarak gördü. Batıyı Kore’de kurtaran Türkler, Komünizm gelecek körüklemesiyle NATO içerisine alınarak görünürde ödüllendirildi. ABD’nin çirkin yüzüyle önce Adnan Menderes karşılaştı. ABD gezisi fiyaskoyla sonuçlandı. Menderes, yüzünü Sovyetler Birliğine döner gibi yapınca da bu adımını idam edilerek ödedi.
1969 yılında Süleyman Demirel, ‘haşhaş’ ekmeyin talimatına “Yahu bizim Afyon isminde ilimiz var” cevabını verince 1972 muhtırasıyla iktidarını kaybedeceğini biliyordu. Fırat ve Dicle üzerine baraj kurma kararı ABD’den “Baraj kurmanıza kesinlikle izin veremeyiz” cevabı alınmıştı. Baraj projesi bir kuruşluk kredi bulamadı. Demirel’in GAP projesi tamamen yerli kaynaklarla yürütüldü.
1974’de, soykırıma uğrayan Kıbrıs Türkü’nün imdadına koştuk diye ambargolar ile terbiye edildik. 2003 yılında başımıza çuval geçirdiler. Suriye’de Garnizon Terör Devleti için binlerce tır silah desteğini terör örgütüne sağladılar. Libya’da olduğumuz için AB olup üzerimize geldiler.
60 yılı bulan AB maceramız kapıdan beklemeden öteye gitmedi.
Alında batı Türkleri istemiyordu. Batı’ya göre Türklerin Asya (Türkistan) bozkırlarına gönderilmesi gerekiyordu.
Yüzleşmeler nedeniyle Türk Devleti ve iktidarlar gerçekle yüzleştikçe çarpıldılar.
Cumhurbaşkanlığı korumaları için dahi tabanca satmayan Batı’nın bu çirkin yüzünü gördükçe kendimize döndük, döndükçe güçlendik.
Bugün savunma sanayinde yüzde 70’i aşan yerlilik oranıyla kendi yağımızla kavrulmaktayız.
Bu hal içerisinde; geçmiş dönemlerde Ermeni Soykırım Tasarılarını hazırlayan Biden, ABD Başkanı olarak “Genosid” yani soykırım ifadesini kullandı.
Murat Bardakçı, yazısını “Biden’in söyleyeceklerinin bilmemnemize kadar yolu var!” ifadesiyle yazıyı noktalayalım.
Mesele ne öyleyse?
Konunun bir yönü, Türk Cumhuriyeti’nin uzun yıllar ‘Batı’ya dair ısrar ve inatla müttefiklik umuduyla yaklaşmış olmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri Batı ve özellikle ABD’nin aslında hiçte dostane bakmadıklarını, Türkiye’nin kontrol altında ve yönlendirilebilir olmasının ötesinde bir önem taşımamaktadır.
Türkiye, Batı’nın düşmanlıklarını çeşitli olaylarda net olarak gördü. Batıyı Kore’de kurtaran Türkler, Komünizm gelecek körüklemesiyle NATO içerisine alınarak görünürde ödüllendirildi. ABD’nin çirkin yüzüyle önce Adnan Menderes karşılaştı. ABD gezisi fiyaskoyla sonuçlandı. Menderes, yüzünü Sovyetler Birliğine döner gibi yapınca da bu adımını idam edilerek ödedi.
1969 yılında Süleyman Demirel, ‘haşhaş’ ekmeyin talimatına “Yahu bizim Afyon isminde ilimiz var” cevabını verince 1972 muhtırasıyla iktidarını kaybedeceğini biliyordu. Fırat ve Dicle üzerine baraj kurma kararı ABD’den “Baraj kurmanıza kesinlikle izin veremeyiz” cevabı alınmıştı. Baraj projesi bir kuruşluk kredi bulamadı. Demirel’in GAP projesi tamamen yerli kaynaklarla yürütüldü.
1974’de, soykırıma uğrayan Kıbrıs Türkü’nün imdadına koştuk diye ambargolar ile terbiye edildik. 2003 yılında başımıza çuval geçirdiler. Suriye’de Garnizon Terör Devleti için binlerce tır silah desteğini terör örgütüne sağladılar. Libya’da olduğumuz için AB olup üzerimize geldiler.
60 yılı bulan AB maceramız kapıdan beklemeden öteye gitmedi.
Alında batı Türkleri istemiyordu. Batı’ya göre Türklerin Asya (Türkistan) bozkırlarına gönderilmesi gerekiyordu.
Yüzleşmeler nedeniyle Türk Devleti ve iktidarlar gerçekle yüzleştikçe çarpıldılar.
Cumhurbaşkanlığı korumaları için dahi tabanca satmayan Batı’nın bu çirkin yüzünü gördükçe kendimize döndük, döndükçe güçlendik.
Bugün savunma sanayinde yüzde 70’i aşan yerlilik oranıyla kendi yağımızla kavrulmaktayız.
Bu hal içerisinde; geçmiş dönemlerde Ermeni Soykırım Tasarılarını hazırlayan Biden, ABD Başkanı olarak “Genosid” yani soykırım ifadesini kullandı.
Murat Bardakçı, yazısını “Biden’in söyleyeceklerinin bilmemnemize kadar yolu var!” ifadesiyle yazıyı noktalayalım.