Bilim insanı çok değerli bir dostum, iki gün önce sosyal medya üzerinden dikkat çekici bir tasarruf çağrısı yaptı:
Suyu dikkatli ve çok ekonomik kullanın, yoksa virüsle savaşımız sekteye uğrayabilir! Birkaç ay sonra yaz sıcakları bastırınca temizlik ve hijyen açısından çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz!..
O tasarruf çağrısının içeriğinde Hacettepe Üniversitesi Hidrojeoloji Bölümü’nün 25 Mart 2020 tarihli bülteninden alıntılara yer verilmişti:
“Bugünlerde Covid-19 ile mücadele ediyoruz. Kişisel hijyen çok önemli. Fakat su israfı çok yüksek. Bugün İstanbul, Ankara ve İzmir’deki barajların doluluk oranları sırası ile %65, %70 ve %75 dolaylarında. Önceki yıllara oranla kurak bir kış geçirdik ve yazın da yağışların düşük olabileceği ihtimalini göz önüne aldığımızda, bugün gereksiz yere tükettiğimiz suya yazın çok ihtiyaç duyacağımız gerçeğiyle yüzleşiriz!
Virüs salgınının ne zaman biteceğini tam olarak bilemiyoruz. Yazın suyumuz olmazsa sabunun da bir anlamı kalmayacak. Dolayısıyla virüs ile mücadelemizde su tasarrufu da son derece önemli !”
***
Savaşların yerle bir ettiği 1918’in ve 1944’ün dünyasını çoğumuz bilmiyoruz; bununla birlikte neredeyse hepimiz, yaşarken ilk kez bu çapta büyük bir küresel tehditle, bu çapta bir yıkımla karşılaşıyoruz.
Filmler falan halt etmiş, o derece! Zaten görüyorsunuz.
Hani 19 haberlerinde bir yandan çayımızı yudumlarken dinlemeye alışık olduğumuz gibi Gazze’de, Bağdat’ta, Myanmar’da, Bağdat’ta, Halep’te değil; inanması güç ama bu defa New York’ta, Londra’da, Berlin’de, İstanbul’da aynı gün içinde ilk kez bu kadar insanın can verdiğine tanık oluyoruz. Ertesi gün daha fazlası…
Grafiğin pik yapmasını, yataylaşmasını, inişe geçmesini bekliyoruz.
Her yerin acısı aynıymış aslında, bir taraftan da bunu öğreniyoruz…
İlk kez bu kadar uzun süre okullarımızdan, işlerimizden kopuyoruz…
İlk kez bu kadar uzun süre evde zaman geçirmek zorunda kalıyoruz…
İlk kez dışarıdaki rengârenk baharı kaçırıyoruz…
Ve ilk kez bütün bir yaz mevsimi de evlerimizde, yine tecrit durumunda geçirmek zorunda kalabiliriz; yeterince dikkatli ve yaratıcı davranmazsak ne yazık ki öyle bir ihtimal de var!
Öte yandan biz uzmanların önerdiği her şeyi yapsak bile -ki yapmak zorundayız- Koronavirüs’ü alt etmeye çalışan laboratuvarların sözcüleri ‘Aşının geliştirilmesi 5-6 ayı bulabilir’ diyorlar.
Şu günlerde tüm dünyayı sevince boğacak bir sürpriz yaşamazsak demek ki en erken eylül ya da ekim ayı gibi insanlar Koronavirüs aşısı yaptırabilecekler.
Bütün bu tablo içinde önümüzdeki haziran, temmuz, ağustos aylarını düşünün…
Gereksinim duyacağımız her şeyi; ama en başta muhtaç olduğumuz su miktarını bir düşünün…
Öyle havuzları, küvetleri doldurmayı çoktan geçtik; elimizi yüzümüzü yıkayabileceğimiz, banyo yapabileceğimiz kadar suyu düşünün…
Korkup paniğe kapılmayın…
Öfkelenmeyin de….
Kimse felaket tellallığı falan yapmıyor; bunun tam adı ‘krizi öngörme’ ve sonrası da ‘hayatta kalma becerisi’…
Akıllı davranırsak çıkış var:
Akıllı davranmanın üç hâli:
Önlem… Önlem… Önlem…
Bizi hayatta tutacak, kısa süre sonra her şeye yeniden başlamamıza yetecek şey, işte bu!
Daha açığı:
Tasarruf… Tasarruf… Tasarruf…
Bugünden başlayarak ‘hayat memat meselesi’ sayacağımız su tasarrufu ve çok akıllıca yürütülecek besin yönetimi…
Haklısınız, insanı bunaltan şeyler bunlar. Üstelik zaten canımız burumuzda. O halde durun şimdi…
Önce derin bir nefes alın…
Ve şimdi de lütfen iki paragraf yukarıya dönün ve Hacettepe Üniversitesi Hidrojeoloji Bölümü’nün o kalın siyah puntolarla yazılmış bültenini bir defa daha okuyun!
Sizden beklenenler basit, mümkün, uygulanabilir şeyler.
Lütfen yapın!
Suyu dikkatli ve çok ekonomik kullanın, yoksa virüsle savaşımız sekteye uğrayabilir! Birkaç ay sonra yaz sıcakları bastırınca temizlik ve hijyen açısından çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz!..
O tasarruf çağrısının içeriğinde Hacettepe Üniversitesi Hidrojeoloji Bölümü’nün 25 Mart 2020 tarihli bülteninden alıntılara yer verilmişti:
“Bugünlerde Covid-19 ile mücadele ediyoruz. Kişisel hijyen çok önemli. Fakat su israfı çok yüksek. Bugün İstanbul, Ankara ve İzmir’deki barajların doluluk oranları sırası ile %65, %70 ve %75 dolaylarında. Önceki yıllara oranla kurak bir kış geçirdik ve yazın da yağışların düşük olabileceği ihtimalini göz önüne aldığımızda, bugün gereksiz yere tükettiğimiz suya yazın çok ihtiyaç duyacağımız gerçeğiyle yüzleşiriz!
Virüs salgınının ne zaman biteceğini tam olarak bilemiyoruz. Yazın suyumuz olmazsa sabunun da bir anlamı kalmayacak. Dolayısıyla virüs ile mücadelemizde su tasarrufu da son derece önemli !”
***
Savaşların yerle bir ettiği 1918’in ve 1944’ün dünyasını çoğumuz bilmiyoruz; bununla birlikte neredeyse hepimiz, yaşarken ilk kez bu çapta büyük bir küresel tehditle, bu çapta bir yıkımla karşılaşıyoruz.
Filmler falan halt etmiş, o derece! Zaten görüyorsunuz.
Hani 19 haberlerinde bir yandan çayımızı yudumlarken dinlemeye alışık olduğumuz gibi Gazze’de, Bağdat’ta, Myanmar’da, Bağdat’ta, Halep’te değil; inanması güç ama bu defa New York’ta, Londra’da, Berlin’de, İstanbul’da aynı gün içinde ilk kez bu kadar insanın can verdiğine tanık oluyoruz. Ertesi gün daha fazlası…
Grafiğin pik yapmasını, yataylaşmasını, inişe geçmesini bekliyoruz.
Her yerin acısı aynıymış aslında, bir taraftan da bunu öğreniyoruz…
İlk kez bu kadar uzun süre okullarımızdan, işlerimizden kopuyoruz…
İlk kez bu kadar uzun süre evde zaman geçirmek zorunda kalıyoruz…
İlk kez dışarıdaki rengârenk baharı kaçırıyoruz…
Ve ilk kez bütün bir yaz mevsimi de evlerimizde, yine tecrit durumunda geçirmek zorunda kalabiliriz; yeterince dikkatli ve yaratıcı davranmazsak ne yazık ki öyle bir ihtimal de var!
Öte yandan biz uzmanların önerdiği her şeyi yapsak bile -ki yapmak zorundayız- Koronavirüs’ü alt etmeye çalışan laboratuvarların sözcüleri ‘Aşının geliştirilmesi 5-6 ayı bulabilir’ diyorlar.
Şu günlerde tüm dünyayı sevince boğacak bir sürpriz yaşamazsak demek ki en erken eylül ya da ekim ayı gibi insanlar Koronavirüs aşısı yaptırabilecekler.
Bütün bu tablo içinde önümüzdeki haziran, temmuz, ağustos aylarını düşünün…
Gereksinim duyacağımız her şeyi; ama en başta muhtaç olduğumuz su miktarını bir düşünün…
Öyle havuzları, küvetleri doldurmayı çoktan geçtik; elimizi yüzümüzü yıkayabileceğimiz, banyo yapabileceğimiz kadar suyu düşünün…
Korkup paniğe kapılmayın…
Öfkelenmeyin de….
Kimse felaket tellallığı falan yapmıyor; bunun tam adı ‘krizi öngörme’ ve sonrası da ‘hayatta kalma becerisi’…
Akıllı davranırsak çıkış var:
Akıllı davranmanın üç hâli:
Önlem… Önlem… Önlem…
Bizi hayatta tutacak, kısa süre sonra her şeye yeniden başlamamıza yetecek şey, işte bu!
Daha açığı:
Tasarruf… Tasarruf… Tasarruf…
Bugünden başlayarak ‘hayat memat meselesi’ sayacağımız su tasarrufu ve çok akıllıca yürütülecek besin yönetimi…
Haklısınız, insanı bunaltan şeyler bunlar. Üstelik zaten canımız burumuzda. O halde durun şimdi…
Önce derin bir nefes alın…
Ve şimdi de lütfen iki paragraf yukarıya dönün ve Hacettepe Üniversitesi Hidrojeoloji Bölümü’nün o kalın siyah puntolarla yazılmış bültenini bir defa daha okuyun!
Sizden beklenenler basit, mümkün, uygulanabilir şeyler.
Lütfen yapın!