Resimlerimiz diyorsun…
Karlı çıkmış!
Oysa biz onları sıcak bir ağustos öğleden sonrasında çektirmiştik.
Resimlerimizi hasret karlandırdı biliyorsun…
Puslandırdı ayrılık onları!
Zaten resimlerimizi karlandırmaya kışın gücü yetmezdi…
Biz sıkıca sokulurduk birbirimize…
Karlar çeker giderdi!
Hem resimlerimizi sarartan da sonbahar değildi…
Kendimizi ayrılığın kollarında zorlu bir son bahara hapseden ikimizdik!
Gözyaşlarımızı yanaklarımızda kara kış dondurdu diyorsun!
İki kere yalan söylüyorsun…
Birincisi; kış hiç kara değildi…
İkincisi; bizim gözyaşlarımızı zemheri dondurmadı…
Evet, gözyaşlarımızın üzerine karların yağdığı yalan değil…
Zamanın üzerinden geçip geçip onları dondurduğu da…
Lakin kara olan bizim kendimiz için yazdığımız ayrılıktı…
Bizim ayrılığımız, bizim olmayan zamanlarda gözyaşlarımızı dondurdu…
İşte bu doğru!
Yolları kapatmasaydı kar…
Daha kolay aşılsaydı dağlar…
Hasretin türküsünü çığırmasaydı rüzgar…
Ve sen gamzelerime dokunabilseydin doluşmadan yaşlar…
Diyorsun ya, leblerinden sürünerek çıkıyor ya, marazlar…
Ben kalbimden üşüyorum!
Yok, bizi donduran değildi soğuklar…
Üşüten, titreten olmadı hiç kar…
Sen hasreti bir kenara yazıp dururken…
Ben silemedim!
Senin sözlerinin üzerini kapatınca kar…
Ellerim üşür diye el süremedim…
Bilemedim ki, üşüten kar değildir…
Yakarak donduran hasretidir aşkın…
Bilemedim!
Artık kışı, karı, kapanan yolları…
Çaresiz kanat vuran göçmen kuşları…
Dökülen yaprakları, solan gülzarı…
Sevdanın başına dert türlü nazları…
Bırak da bir kenara…
Geliver gayrı…
Açalım karlanan fotoğrafları…
Silkeleyelim gamzelerimize dolan karları…
Dinsin hasret yelleri…
Erisin ayrılık buzları…
Ve biz lapa lapa mutluluk olalım!
Karlı çıkmış!
Oysa biz onları sıcak bir ağustos öğleden sonrasında çektirmiştik.
Resimlerimizi hasret karlandırdı biliyorsun…
Puslandırdı ayrılık onları!
Zaten resimlerimizi karlandırmaya kışın gücü yetmezdi…
Biz sıkıca sokulurduk birbirimize…
Karlar çeker giderdi!
Hem resimlerimizi sarartan da sonbahar değildi…
Kendimizi ayrılığın kollarında zorlu bir son bahara hapseden ikimizdik!
Gözyaşlarımızı yanaklarımızda kara kış dondurdu diyorsun!
İki kere yalan söylüyorsun…
Birincisi; kış hiç kara değildi…
İkincisi; bizim gözyaşlarımızı zemheri dondurmadı…
Evet, gözyaşlarımızın üzerine karların yağdığı yalan değil…
Zamanın üzerinden geçip geçip onları dondurduğu da…
Lakin kara olan bizim kendimiz için yazdığımız ayrılıktı…
Bizim ayrılığımız, bizim olmayan zamanlarda gözyaşlarımızı dondurdu…
İşte bu doğru!
Yolları kapatmasaydı kar…
Daha kolay aşılsaydı dağlar…
Hasretin türküsünü çığırmasaydı rüzgar…
Ve sen gamzelerime dokunabilseydin doluşmadan yaşlar…
Diyorsun ya, leblerinden sürünerek çıkıyor ya, marazlar…
Ben kalbimden üşüyorum!
Yok, bizi donduran değildi soğuklar…
Üşüten, titreten olmadı hiç kar…
Sen hasreti bir kenara yazıp dururken…
Ben silemedim!
Senin sözlerinin üzerini kapatınca kar…
Ellerim üşür diye el süremedim…
Bilemedim ki, üşüten kar değildir…
Yakarak donduran hasretidir aşkın…
Bilemedim!
Artık kışı, karı, kapanan yolları…
Çaresiz kanat vuran göçmen kuşları…
Dökülen yaprakları, solan gülzarı…
Sevdanın başına dert türlü nazları…
Bırak da bir kenara…
Geliver gayrı…
Açalım karlanan fotoğrafları…
Silkeleyelim gamzelerimize dolan karları…
Dinsin hasret yelleri…
Erisin ayrılık buzları…
Ve biz lapa lapa mutluluk olalım!