İslam Tarihi’nde müstesna bir yeri olan ve pek çok alim sahabenin yetişmesinde vazife gören bir okuldur, Suffe Mektebi. Bu mektebin öğrenciler evi, ailesi, malı yani dünyayla onları meşgul edecek bir şeyleri bulunmayan sayıları 400-500 arasında değişen ve vakitlerinin tamamını Allah Resulü’nden (asm) ilim ve feyiz almakla geçiren sahabelerden teşekkül etmekteydi. Bunların eğitimleri Allah Resulü için o derece önemliydi ki, onların ihtiyaçlarını görmeyi kendi ailesinin ihtiyaçlarını görmekten üstün tutardı. Burada yetişen sahabeler daha sonra İslam’ı öğretmek için başka kabilelere öğretmen olarak gönderilirdi. İşte Ebu Hureyre (ra) gibi bütün hayatını ilme adayan bir dahi sahabe bu mektebin talebesidir.
Ashâb-ı Suffe, dinin membaına en yakın, Rasûlullâh’ın (asm) meclisine en müdavim insanlardı. Bu yüzden yetişmeleri daha hızlı oluyordu. Muallimleri başta Hazret-i Peygamber (asm) olmak üzere Übey bin Kâ’b, İbn-i Mes’ûd, Muâz bin Cebel ve Ubâde bin Sâmit gibi âlim sahabelerdi.
Ehl-i Suffe, yüksek seviyede ve âdeta hızlandırılmış bir eğitim görmekteydiler. Nitekim en çok hadîs-i şerîf rivâyet eden sahabeler umumiyetle onlar içinden çıkmıştır. Ebu Hureyre’ye (ra) “Neden bu kadar çok hadis naklediyorsun?” diye soranlara:
“Benim, fazla hadis rivayet edişim garipsenmesin! Çünkü Muhacir kardeşlerimiz çarşıdaki, pazardaki ticaretleriyle, Ensar kardeşlerimiz de tarlalardaki, bahçelerdeki ziraatlarıyla meşgul bulundukları sırada Ebu Hûreyre, Peygamberin (a.s.m.) mübarek nasihatlarını hıfzediyordu." şeklinde cevap veriyordu.
Saadet Asrından
İbn Abbas (r.a.)’tan rivayete göre dedi ki:
Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurdu:
“İzâ zülzilet Kur’ân’ın yarısına denktir. Kul hüvallâhü ehad Kur’ân’ın üçte birine denktir. Kul yâ eyyuhe’l-kâfirûn da Kur’ân’ın dörtte birine denktir.” [Tirmizî, V, 166]
***
Esved b. Yezîd (rh.a.)’ten rivayet edilmiştir:
“Âişe’ye: ‘Peygamber (s.a.) evinde ne yapardı?’ diye soruldu. O da: ‘Ailesinin ev işleriyle uğraşırdı. Namaz vakti gelince de namaz (kılmak için mescid)e giderdi’ dedi.”[Buhârî, Ezan 44, Nefakât 8, Edeb 40]
Ashâb-ı Suffe, dinin membaına en yakın, Rasûlullâh’ın (asm) meclisine en müdavim insanlardı. Bu yüzden yetişmeleri daha hızlı oluyordu. Muallimleri başta Hazret-i Peygamber (asm) olmak üzere Übey bin Kâ’b, İbn-i Mes’ûd, Muâz bin Cebel ve Ubâde bin Sâmit gibi âlim sahabelerdi.
Ehl-i Suffe, yüksek seviyede ve âdeta hızlandırılmış bir eğitim görmekteydiler. Nitekim en çok hadîs-i şerîf rivâyet eden sahabeler umumiyetle onlar içinden çıkmıştır. Ebu Hureyre’ye (ra) “Neden bu kadar çok hadis naklediyorsun?” diye soranlara:
“Benim, fazla hadis rivayet edişim garipsenmesin! Çünkü Muhacir kardeşlerimiz çarşıdaki, pazardaki ticaretleriyle, Ensar kardeşlerimiz de tarlalardaki, bahçelerdeki ziraatlarıyla meşgul bulundukları sırada Ebu Hûreyre, Peygamberin (a.s.m.) mübarek nasihatlarını hıfzediyordu." şeklinde cevap veriyordu.
Saadet Asrından
İbn Abbas (r.a.)’tan rivayete göre dedi ki:
Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurdu:
“İzâ zülzilet Kur’ân’ın yarısına denktir. Kul hüvallâhü ehad Kur’ân’ın üçte birine denktir. Kul yâ eyyuhe’l-kâfirûn da Kur’ân’ın dörtte birine denktir.” [Tirmizî, V, 166]
***
Esved b. Yezîd (rh.a.)’ten rivayet edilmiştir:
“Âişe’ye: ‘Peygamber (s.a.) evinde ne yapardı?’ diye soruldu. O da: ‘Ailesinin ev işleriyle uğraşırdı. Namaz vakti gelince de namaz (kılmak için mescid)e giderdi’ dedi.”[Buhârî, Ezan 44, Nefakât 8, Edeb 40]