Sovyetler Birliği döneminde, 77 yıl önce Ahıska'dan sürgün edilen ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla, Ukrayna'dan kafileler halinde Türkiye’ye getirilerek Erzincan ve Bitlis’e yerleştirilen Ahıska Türkleri, yaşadıkları acıyı unutamıyorlar. Büyüklerinin vatan hasreti ile öldüğünü dile getiren Ahıska Türkleri, sürgünde yaşadıklarını anlattılar.
Sovyetler Birliğince 14 Kasım 1944'de, Gürcistan'ın Ahıska bölgesinden sürgün edilen Ahıska Türkleri son olarak yaşadıkları Ukrayna'dan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla Aralık 2015'te Türkiye'ye getirilmeye başlandı. Kafileler halinde Türkiye'ye getirilen ailelerden bir bölümü Erzincan'ın Üzümlü ilçesindeki 4 mahallede kendileri için yaptırılan TOKİ konutlarına yerleştirildi.
Ukrayna'dan sadece kişisel eşyasını getirebilen Ahıska Türkleri'nin yerleştirildikleri evlerdeki tüm eşyası ve diğer ihtiyaçları devlet tarafından karşılandı. İlçedeki TOKİ konutlarında ikamet eden 595 aileden oluşan 2 bin 730 Ahıska Türkü, huzur içinde yaşadıkları öz vatanlarında gelenek ve göreneklerini de sürdürüyor. Türkiye'de yaşayanlarla birçok geleneği örtüşen Ahıska Türkleri, yıllardır ayrı kaldıkları vatanlarında gelenek görenekleri eşliğinde yaşamanın ve ibadetlerini de rahatlıkla yapmanın mutluluğunu yaşıyor.
Sürgünün tanığı Fatime nine, o yılları gözyaşı içinde anlattı
Sürgün yıllarını unutamayan ve bu acı olaya 14 yaşında tanıklık eden 91 yaşındaki 5 çocuk annesi Fatime Ahmet, sürgün yıllarını gözyaşları içinde anlattı.Fatime Ahmet, 1944'te köylerine gelen Sovyetler Birliği askerlerinin iki saat içerisinde köyü terk etmelerini istediğini, askerlerin kendilerini evlerinden çıkartıp bir alanda toplayıp ardından tren istasyonuna götürdüğünü söyledi.
Bindirildikleri vagonlarda yaklaşık bir ay trenle yolculuk yaptıklarını aktaran Ahmet, "Sürgün yıllarında bir ay trenle yol geldik, ölülerimizi suya attılar, onlara sahip çıkamadık. 6 yıl önce vatanımıza geldik, Allah razı olsun bize sahip çıktılar. Şimdiye kadar sahibimiz yoktu, şimdi sahip çıkanımız var." dedi.
- "Sürgün soğuk kış vaktindeydi, trende açlıktan, susuzluktan ölen çok olmuş"
73 yaşındaki Kahraman Sefer ise Özbekistan'da doğup büyüdüğünü belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sürgün yıllarında bir gece askerler gelmiş, 2 saat izin vermişler ve büyüklerimizi evlerinden çıkarmışlar. O zaman 'Sizi farklı yere götüreceğiz, Almanlar geliyor, sizi buradan çıkartacağız, yine geri geleceksiniz.' diye büyüklerimizi kandırmışlar. O zaman erkeklerin hepsi savaşta, kadınlar, yaşlılar ve çocuklar köyde kalmış. Herkesi bir alana toplamışlar, arabalarla götürüp yük trenlerine yüklemişler. Sürgün soğuk kış vaktindeydi, trende açlıktan, susuzluktan ölen çok olmuş. Ölenleri trenden aşağı atıyorlarmış. Gömmeye bile izin vermiyorlarmış. Çok milletimiz yolda kırılmış."
Sürgün sonrası ailesinin Özbekistan'a yerleştiğini ve yiyecek bulamadıkları için zor günler geçirdiklerini söyleyen Sefer, Ukrayna'dayken seslerini duyan Erdoğan'a teşekkür ederek, "Cumhurbaşkanımız Erdoğan sesimizi işitti, bizleri Ukrayna'dan alıp Türkiye'ye getirdi. Adetlerimizi, geleneklerimizi, düğünlerimizi aynı şekilde burada devam ettiriyoruz. Allah'a şükür evlerimiz var, Allah Türk devletinden razı olsun, bize güzel evler verdi." dedi.
- "Babam 'vatanım' deyip ağlaya ağlaya öldü, Türkiye'miz var olsun"
Üzümlü ilçesindeki Ahıska Türkü aileler, sürgünde yaşamını yitiren yakınları için mevlit okutup gelenek ve göreneklerine uygun şekilde şerbet ikram edilip yemekler dağıttı.
Kur'an-ı Kerim ve Mevlid-i Şerif okuyup sürgünde vefat eden yakınlarını andıklarını söyleyen Anise Muhammedli, "Babam 'Vatanım' deyip ağlaya ağlaya öldü. Onlar bu günleri göremedi, bize bu günü gösterenlere Allah uzun ömür versin. Türkiye'miz var olsun." dedi.
Artık dünyanın birçok yerinde tanındıklarını ve gururla Türk olduklarını söylediklerini aktaran Muhammedli, "Orta Asya'da 'Türk'üz' diyemiyorduk, Türk'üz diye bize her şey diyorlardı. Orada da dilimizi, dinimizi, namusumuzu yitirmedik. Biz Müslümanız, Türk'üz, bu Türkiye'nin vatandaşıyız. Kız alıp veriyoruz, ama Özbekistan'da, Ukrayna'da kızımızı vermiyorduk." ifadesini kullandı.
Yaşadıkları acıları hafızalarından silemiyorlar
Sovyetler Birliğince 14 Kasım 1944'de Gürcistan'ın Ahıska bölgesinden sürgün edilen Ahıska Türkü ailelerinden 72'si, 5 yıl önce getirildikleri Ahlat'ta yaşamlarını sürdürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla Ukrayna'dan getirilerek Ahlat'a yerleştirilen Ahıska Türkleri, yıllarca süren sürgünlerin ardından vatanlarında olmanın mutluluğunu yaşıyor.
Sovyetler Birliği tarafından 77 yıl önce 14 Kasım günü vatanlarından sürülen Ahıska Türkleri, sürgündeyken çektikleri eziyetler ile yaşadıkları zor ve acı günleri hafızalarından silemiyor.
Çok aç susuz kaldık
4 yaşındayken ailesiyle sürgüne gönderilen 81 yaşındaki 10 çocuk annesi Simizar Mehmetoğlu, sürgünde aç, susuz ve çıplak kaldıklarını söyledi. Okula gidemediğini, annesine doyamadığını, askerler götürdüğü için babasını ise bir daha görmediğini anlatan Mehmetoğlu, şöyle konuştu:
"Babamın rengi neydi, büyük mü küçük mü, güzel mi, çirkin miydi? Bilmem. Ayakta, bedende yok. Her şeyi urba edip giyindik. 6 yıl Özbekistan'da bir kırık emeğe hizmet ettim. Kapılarını süpürdük, hayvanlarına ot taşıdık. Anneme yardım edip ot biçtik. Çamurlu su içtim. Böbreklerimde taş oldu. Hala onun acısını yaşıyorum. İlk önce Özbekistan'a sürgün edildiğimizde ben ve kardeşlerim körpeydik. Trenle gittik. Bir ay trenle götürdüler. Trende kim bir şey derse onu suya atıyorlardı. Su ve yemek yok. Aç ve sahipsiz trende bir ay gezdik. Çok zorluk gördük. Şimdi anlatınca gördüğüm zorluklardan dolayı beni titreme tutuyor. Özbekistan'a körpe girdim yaşlı çıktım. Anne ve baba yok. 40 yıl Özbekistan'da yetim yaşadık."
Özbekistan'ın ardından Ukrayna'ya geçtiklerini, oradan da Cumhurbaşkanı'nın talimatıyla ülkeye getirildiklerini anımsatan Mehmetoğlu, "Bize yardımcı olanlardan Allah razı olsun, onlara cennet kapıları açılsın. Allah onları düşmanlardan ve kem gözlerden korusun. Bize çok güzel baktılar. Sürgünde yemek ve su konusunda çok zorluk gördük. Bir ay boyunca kar ve tipide trende yolculuk yaptık. Ölenleri trenden atıyorlardı." dedi.
Sürgünde doğan, 65 yaşındaki 4 çocuk annesi Saniye Binali ise sürgün döneminde çok acı günler gördüğünü belirterek, şöyle devam etti:
"Şimdi anlatınca etlerim titredi. Doğduğum Özbekistan'da iyi yaşadık. 10'uncu sınıfa kadar okudum. Orada evlendim ve 4 çocuk doğurdum. 1989 yılında Fergana olayları çıkınca bize çok eziyet ettiler. Oradan Ukrayna, Azerbaycan ve Rusya'ya gittik. En sonunda Ukrayna'ya döndüm. Daha sonra Türkiye'ye geldik. 4 çocukla çok azap çektim. Benim gibi kaç kişi var. Çocuklar birbirinin ağzından ekmek alıp yiyordu. Ekmek yok yiyesin, su yok içesin. Allah Cumhurbaşkanımızdan razı olsun. Allah ona uzun ömür versin. Yardım ederek bize bu günleri gösterdi. Bize kimliğimizi verdi. Ondan memnunuz. Cumhurbaşkanımız bir tanedir. Allah başımızdan eksik etmesin. Ev ve yardım verdiler, iş de veriyorlar. Patates ve domates tarlasına gidiyorum, el işi yapıyorum ve kurslara katılıyorum. Nerede iş varsa gidiyoruz. Ahıska Türkü işten kaçmaz."
65 yaşındaki Hamza Kehvan da Özbekistan'da yaşarken oradan sürgün edildiklerini vurgulayarak, "Oradan Rusya'ya gittik. Milletimiz 9 ülkeye düştü. Allah Sayın Cumhurbaşkanımızdan razı olsun. Bize sahip çıktı. 72 aileyi buraya getirdiler. Türkiye'ye geldik. Allah razı olsun çektiğimiz zorlukların hepsini unutturdular." dedi.
61 yaşındaki Yaşar Hüseyin de buradan artık gitmeyeceklerini, Türkiye'yi sevdiklerini ve sevmeye devam edeceklerini söyledi. Hüseyin, "Torunlarımız burada okuyor. Her şey çok güzel. Verdikleri evin içinde her şey vardı. İş konusunda biraz sıkıntımız var. Savaş veya ne olursa olsun Türküz ve savaşa da gideriz. Güvenlik korucusu iki oğlum da gider. Yiyip içiyoruz, Türkiye'de rahatız. Vatanımızdan geldik bir yere gitmeyi düşünmüyoruz. Allah'a şükürler olsun." diye konuştu.AA
Sovyetler Birliğince 14 Kasım 1944'de, Gürcistan'ın Ahıska bölgesinden sürgün edilen Ahıska Türkleri son olarak yaşadıkları Ukrayna'dan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla Aralık 2015'te Türkiye'ye getirilmeye başlandı. Kafileler halinde Türkiye'ye getirilen ailelerden bir bölümü Erzincan'ın Üzümlü ilçesindeki 4 mahallede kendileri için yaptırılan TOKİ konutlarına yerleştirildi.
Ukrayna'dan sadece kişisel eşyasını getirebilen Ahıska Türkleri'nin yerleştirildikleri evlerdeki tüm eşyası ve diğer ihtiyaçları devlet tarafından karşılandı. İlçedeki TOKİ konutlarında ikamet eden 595 aileden oluşan 2 bin 730 Ahıska Türkü, huzur içinde yaşadıkları öz vatanlarında gelenek ve göreneklerini de sürdürüyor. Türkiye'de yaşayanlarla birçok geleneği örtüşen Ahıska Türkleri, yıllardır ayrı kaldıkları vatanlarında gelenek görenekleri eşliğinde yaşamanın ve ibadetlerini de rahatlıkla yapmanın mutluluğunu yaşıyor.
Sürgünün tanığı Fatime nine, o yılları gözyaşı içinde anlattı
Sürgün yıllarını unutamayan ve bu acı olaya 14 yaşında tanıklık eden 91 yaşındaki 5 çocuk annesi Fatime Ahmet, sürgün yıllarını gözyaşları içinde anlattı.Fatime Ahmet, 1944'te köylerine gelen Sovyetler Birliği askerlerinin iki saat içerisinde köyü terk etmelerini istediğini, askerlerin kendilerini evlerinden çıkartıp bir alanda toplayıp ardından tren istasyonuna götürdüğünü söyledi.
Bindirildikleri vagonlarda yaklaşık bir ay trenle yolculuk yaptıklarını aktaran Ahmet, "Sürgün yıllarında bir ay trenle yol geldik, ölülerimizi suya attılar, onlara sahip çıkamadık. 6 yıl önce vatanımıza geldik, Allah razı olsun bize sahip çıktılar. Şimdiye kadar sahibimiz yoktu, şimdi sahip çıkanımız var." dedi.
- "Sürgün soğuk kış vaktindeydi, trende açlıktan, susuzluktan ölen çok olmuş"
73 yaşındaki Kahraman Sefer ise Özbekistan'da doğup büyüdüğünü belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sürgün yıllarında bir gece askerler gelmiş, 2 saat izin vermişler ve büyüklerimizi evlerinden çıkarmışlar. O zaman 'Sizi farklı yere götüreceğiz, Almanlar geliyor, sizi buradan çıkartacağız, yine geri geleceksiniz.' diye büyüklerimizi kandırmışlar. O zaman erkeklerin hepsi savaşta, kadınlar, yaşlılar ve çocuklar köyde kalmış. Herkesi bir alana toplamışlar, arabalarla götürüp yük trenlerine yüklemişler. Sürgün soğuk kış vaktindeydi, trende açlıktan, susuzluktan ölen çok olmuş. Ölenleri trenden aşağı atıyorlarmış. Gömmeye bile izin vermiyorlarmış. Çok milletimiz yolda kırılmış."
Sürgün sonrası ailesinin Özbekistan'a yerleştiğini ve yiyecek bulamadıkları için zor günler geçirdiklerini söyleyen Sefer, Ukrayna'dayken seslerini duyan Erdoğan'a teşekkür ederek, "Cumhurbaşkanımız Erdoğan sesimizi işitti, bizleri Ukrayna'dan alıp Türkiye'ye getirdi. Adetlerimizi, geleneklerimizi, düğünlerimizi aynı şekilde burada devam ettiriyoruz. Allah'a şükür evlerimiz var, Allah Türk devletinden razı olsun, bize güzel evler verdi." dedi.
- "Babam 'vatanım' deyip ağlaya ağlaya öldü, Türkiye'miz var olsun"
Üzümlü ilçesindeki Ahıska Türkü aileler, sürgünde yaşamını yitiren yakınları için mevlit okutup gelenek ve göreneklerine uygun şekilde şerbet ikram edilip yemekler dağıttı.
Kur'an-ı Kerim ve Mevlid-i Şerif okuyup sürgünde vefat eden yakınlarını andıklarını söyleyen Anise Muhammedli, "Babam 'Vatanım' deyip ağlaya ağlaya öldü. Onlar bu günleri göremedi, bize bu günü gösterenlere Allah uzun ömür versin. Türkiye'miz var olsun." dedi.
Artık dünyanın birçok yerinde tanındıklarını ve gururla Türk olduklarını söylediklerini aktaran Muhammedli, "Orta Asya'da 'Türk'üz' diyemiyorduk, Türk'üz diye bize her şey diyorlardı. Orada da dilimizi, dinimizi, namusumuzu yitirmedik. Biz Müslümanız, Türk'üz, bu Türkiye'nin vatandaşıyız. Kız alıp veriyoruz, ama Özbekistan'da, Ukrayna'da kızımızı vermiyorduk." ifadesini kullandı.
Yaşadıkları acıları hafızalarından silemiyorlar
Sovyetler Birliğince 14 Kasım 1944'de Gürcistan'ın Ahıska bölgesinden sürgün edilen Ahıska Türkü ailelerinden 72'si, 5 yıl önce getirildikleri Ahlat'ta yaşamlarını sürdürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatıyla Ukrayna'dan getirilerek Ahlat'a yerleştirilen Ahıska Türkleri, yıllarca süren sürgünlerin ardından vatanlarında olmanın mutluluğunu yaşıyor.
Sovyetler Birliği tarafından 77 yıl önce 14 Kasım günü vatanlarından sürülen Ahıska Türkleri, sürgündeyken çektikleri eziyetler ile yaşadıkları zor ve acı günleri hafızalarından silemiyor.
Çok aç susuz kaldık
4 yaşındayken ailesiyle sürgüne gönderilen 81 yaşındaki 10 çocuk annesi Simizar Mehmetoğlu, sürgünde aç, susuz ve çıplak kaldıklarını söyledi. Okula gidemediğini, annesine doyamadığını, askerler götürdüğü için babasını ise bir daha görmediğini anlatan Mehmetoğlu, şöyle konuştu:
"Babamın rengi neydi, büyük mü küçük mü, güzel mi, çirkin miydi? Bilmem. Ayakta, bedende yok. Her şeyi urba edip giyindik. 6 yıl Özbekistan'da bir kırık emeğe hizmet ettim. Kapılarını süpürdük, hayvanlarına ot taşıdık. Anneme yardım edip ot biçtik. Çamurlu su içtim. Böbreklerimde taş oldu. Hala onun acısını yaşıyorum. İlk önce Özbekistan'a sürgün edildiğimizde ben ve kardeşlerim körpeydik. Trenle gittik. Bir ay trenle götürdüler. Trende kim bir şey derse onu suya atıyorlardı. Su ve yemek yok. Aç ve sahipsiz trende bir ay gezdik. Çok zorluk gördük. Şimdi anlatınca gördüğüm zorluklardan dolayı beni titreme tutuyor. Özbekistan'a körpe girdim yaşlı çıktım. Anne ve baba yok. 40 yıl Özbekistan'da yetim yaşadık."
Özbekistan'ın ardından Ukrayna'ya geçtiklerini, oradan da Cumhurbaşkanı'nın talimatıyla ülkeye getirildiklerini anımsatan Mehmetoğlu, "Bize yardımcı olanlardan Allah razı olsun, onlara cennet kapıları açılsın. Allah onları düşmanlardan ve kem gözlerden korusun. Bize çok güzel baktılar. Sürgünde yemek ve su konusunda çok zorluk gördük. Bir ay boyunca kar ve tipide trende yolculuk yaptık. Ölenleri trenden atıyorlardı." dedi.
Sürgünde doğan, 65 yaşındaki 4 çocuk annesi Saniye Binali ise sürgün döneminde çok acı günler gördüğünü belirterek, şöyle devam etti:
"Şimdi anlatınca etlerim titredi. Doğduğum Özbekistan'da iyi yaşadık. 10'uncu sınıfa kadar okudum. Orada evlendim ve 4 çocuk doğurdum. 1989 yılında Fergana olayları çıkınca bize çok eziyet ettiler. Oradan Ukrayna, Azerbaycan ve Rusya'ya gittik. En sonunda Ukrayna'ya döndüm. Daha sonra Türkiye'ye geldik. 4 çocukla çok azap çektim. Benim gibi kaç kişi var. Çocuklar birbirinin ağzından ekmek alıp yiyordu. Ekmek yok yiyesin, su yok içesin. Allah Cumhurbaşkanımızdan razı olsun. Allah ona uzun ömür versin. Yardım ederek bize bu günleri gösterdi. Bize kimliğimizi verdi. Ondan memnunuz. Cumhurbaşkanımız bir tanedir. Allah başımızdan eksik etmesin. Ev ve yardım verdiler, iş de veriyorlar. Patates ve domates tarlasına gidiyorum, el işi yapıyorum ve kurslara katılıyorum. Nerede iş varsa gidiyoruz. Ahıska Türkü işten kaçmaz."
65 yaşındaki Hamza Kehvan da Özbekistan'da yaşarken oradan sürgün edildiklerini vurgulayarak, "Oradan Rusya'ya gittik. Milletimiz 9 ülkeye düştü. Allah Sayın Cumhurbaşkanımızdan razı olsun. Bize sahip çıktı. 72 aileyi buraya getirdiler. Türkiye'ye geldik. Allah razı olsun çektiğimiz zorlukların hepsini unutturdular." dedi.
61 yaşındaki Yaşar Hüseyin de buradan artık gitmeyeceklerini, Türkiye'yi sevdiklerini ve sevmeye devam edeceklerini söyledi. Hüseyin, "Torunlarımız burada okuyor. Her şey çok güzel. Verdikleri evin içinde her şey vardı. İş konusunda biraz sıkıntımız var. Savaş veya ne olursa olsun Türküz ve savaşa da gideriz. Güvenlik korucusu iki oğlum da gider. Yiyip içiyoruz, Türkiye'de rahatız. Vatanımızdan geldik bir yere gitmeyi düşünmüyoruz. Allah'a şükürler olsun." diye konuştu.AA