Basında çıkan haberlerin gerçeği yansıtmadığını anlatan Gündoğdu;
Atatürk Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Fuat Gündoğdu, üniversite hastanesinde yılda yaklaşık 1 milyon kişiye tanı ve tedavi hizmeti verildiğini belirterek, bu konumuyla bölgesinin ve komşu ülkelerin referans hastanesi niteliğinde olduğunu, haberde iddia edilenin aksine gribal bir enfeksiyonun kanser diye nitelendirilerek buna yönelik bir tedavinin uygulanması söz konusu olmadığını söyledi.
İrfan TARAKÇIOĞLU-PUSULA
Atatürk Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Fuat Gündoğdu, Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof.Dr. Kemalettin Özden , Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Ali Şahin, yardımcıları Prof. Dr. Orhan Ateş, Prof. Dr. Habib Bilen ve Doç. Dr. Mine Çelik ile birlikte basın toplantısı düzenledi.
Basında çıkan “Grip Olduğu Öne Sürülen Bir Hastaya Kemoterapi Uygulandı” başlıklı haberle ilgili açıklamalarda bulunan Gündoğdu, hastaya yapılan tedavi ve sürecinde herhangi bir hata bulunmadığını, hasta şifa ile hastanemizden taburcu edildiğini ve haberde yazılanların gerçeği yansıtmadığını söyledi.
Süreci anlattı
Hastanın 10 Ocak 2015 tarihinde yüksek ateş, iştahsızlık, kilo kaybı şikâyetleriyle birkaç defa çeşitli hastanelere müracaat ettiğini anlatan Gündoğdu, şahsın, şikâyetlerinin devam etmesi üzerine Atatürk Üniversitesi İntaniye servisine yatırılarak takip ve tedavisine başlandığını bildirdi.
KBB Bölümü ve İç Hastalıkları Hematoloji bölümü tarafından yapılan konsültasyonlar ve diğer tetkikler neticesinde kan değerlerindeki anormallik nedeniyle hastaya biyopsi yapılması önerildiğini yapılan biyopsinin 27.03.2015 tarihli patoloji raporunda “Laboratuvar bulgusu olarak hipo albuminemi ve Hipegammaglobulienemi olması nedeniyle anjio ümminoblastik Tcell lenfoma ekartasyonu yapılamamıştır”. Bilgisini veren Gündoğdu, daha sonra şunları anlattı:
“Bu nedenle kolonalite çalışması eşliğinde moleküler korelasyon önerilmiştir. Bunun üzerine biyopsi Ankara Üniversitesi Patoloji Anabilim dalına alt tip tayini için bizzat hastanemiz tarafından gönderilmiştir. Daha sonra PET raporunda çeşitli lenf bezlerinde tutulum olduğu rapor edilmiştir. Hasta 20.05.2015 tarihinde yine yüksek ateş, halsizlik, koltuk altı ve boyun bölgesinde şişlik şikâyetleriyle hematoloji polikliniğine müracaat etmiş ve aynı servise yatırılmıştır. Hastanın 5 aydır devam eden hastalık hikâyesi, fizik muayene bulguları, laboratuvar, radyoloji (MR, BT, USG raporları) ve PET raporu ile patoloji raporu sonuçlarının değerlendirilmesi sonucunda hasta konu hakkında bilgilendirilerek bizzat kendisinin yazılı onayı alınmış ve tedaviye başlanmıştır. Hastanın genel durumunun da bozuk olması nedeniyle hastaya Lenfoma ve Vaskülit ile seyreden immünolojik-romatolojik hastalıkların tedavisinde kullanılan medikal tedavi uygulanmıştır. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji anabilim dalına gönderilen biyopsi sonucu 20.08.2015 tarihinde üniversite hastanemize rapor halinde iletilmiştir. Söz konusu raporda tüm bulgular öncelikle “Vaskülitle seyreden immünolojik- romatolojik kökenli hastalıkların lenf nodülünde gözlenen ikincil değişiklikler olduğunu desteklemektedir” denilerek üniversite hastanemiz patoloji raporuyla örtüşen ifadelere yer verilmiştir. Hastaya verilen kemoterapi ilaçları lenfoma hastalarında kullanıldığı gibi vaskülitle seyreden romatolojik ve immünolojik hastalıklarda da kullanılmaktadır. Bu tedavi ile hastanın şikayetleri düzelmiş ve hastalığı iyileşmiştir. Tedavi sürecinde kullanılan ilaçların yan etkisi olarak ortaya çıkan saç dökülmesi, bulantı, kusama gibi durumlar geçici olup tedavi sonrasında tamamen düzelmektedir. Kalıcı olumsuz bir etkiye yol açmadığı tıbben bilinmektedir.
Hastanemizde iyileşerek ayrıldı
Hastaya yapılan tedavide bir hata olmadığının açık olduğunu kaydeden Gündoğdu, “ şunları söyledi:
“Hasta şifa ile hastanemizden taburcu edilmiştir. Tedavi sonrası çekilen PET raporu, hastanın tedavi öncesinde çeşitli organlarında gözlemlenen büyüme ve bozulmanın düzeldiğini göstermiştir.
Özetle; Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi hekimleri tarafından hastanın tanısı için gerekli tüm işlemlerin ayrıntılı bir şekilde yapıldığı ve tedavisinin de doğru bir şekilde planlandığı ve uygulandığı anlaşılmaktadır.
Ancak şikâyetçi şahıs sağlığına kavuşmasının akabinde farklı nedenlerle olsa gerek bir suçlu arayışına girmiş ve Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığına hastanemiz çalışanları hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2015 yılına ait verilen görevsizlik kararı ile dosyanın üniversitemize gönderilmesine karar verilmiş, üniversitemize intikal eden dosya ile ilgili ivedilikle soruşturmacı tayin edilmiştir. Soruşturma kapsamında ilgili doktorların beyanları ve hastaya ait tüm tıbbi dokümanlar (tetkik ve tedaviye ilişkin rapor, tahlil ve radyoloji sonuçları) toplanmıştır. Bu bilgilerle birlikte dosya, üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması amacıyla Karadeniz teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne gönderilmiş ve elde edilen tüm bilgi ve belgeler ışığında KTÜ İç Hastalıkları Anabilim dalı (İmmünoloji-Romatoloji, Onkoloji ve Hematoloji) öğretim üyelerinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyeti tarafından değerlendirilmiştir. Bilirkişi raporunda “hastanın yatışından sonra klinik, laboratuvar ve patolojik bulgularla ilgili hekimler tarafından yapılan işlemlerde ve hastanın takip/tedavisinde görevi kötüye kullanma ile ilgili bir durumun söz konusunu olmadığı” belirtilmiştir.
Bilirkişi: Her şey usulüne uygun
18.07.2016 tarihinde soruşturmacı tarafından düzenlenen raporda “Üniversite hastanesi çalışanlarının hastanın tanısı için gerekli tüm işlemleri yaptığı, tedavinin uygun olduğu, çalışanların olayda herhangi bir kusurlarının bulunmadığı ve ceza soruşturması açılmasının gerekli olmadığı sonucuna varılmıştır.” şeklinde belirtilmiştir.
İnceleme dosyası hakkında söz konusu dosyayı üniversitemize gönderen Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığına 04.08.2016 tarihi itibarıyla bilgilendirme yapılarak, inceleme sonucu ceza soruşturması açılmasına gerek duyulmadığı bildirilmiştir. Bu süreçten iki yıl sonra hasta üniversitemize başvurarak dosyanın akıbeti hakkında bilgi almış akabinde ise Danıştay’ın ilgili dairesine itirazda bulunmuştur. Hukuki süreç devam etmekte olup yapılan iş ve işlemler titizlikle takip edilmektedir.
Yasal hakkımızı kullanacağız
Atatürk Üniversitesi 61 yıllık köklü bir üniversite olduğuna işaret eden Gündoğdu,
“ Üniversite hastanemizde ise yılda yaklaşık 1 milyon kişiye tanı ve tedavi hizmeti verilmektedir. Bu konumuyla bölgesinin ve komşu ülkelerin referans hastanesi niteliğindedir. Dolayısıyla söz konusu haberde iddia edilenin aksine gribal bir enfeksiyonun kanser diye nitelendirilerek buna yönelik bir tedavinin uygulanması söz konusu değildir. Ayrıca hem üniversite hastanemiz hem de diğer hastanelerde yapılan tetkiklerde hiçbir şekilde gribal enfeksiyon ibaresi yer almamaktadır.
Sonuç olarak bu olayda herhangi bir ihmal, dikkatsizlik veya usul hatası olmayıp, tıbbi açıdan hastaya son derece dikkatli ve özenle yaklaşılmış, tüm işlemler tıbbın gereklerine uygun şekilde yerine getirilmiştir. Gerçeklerle örtüşmeyen bu asılsız iddialarda bulunanlar hakkında üniversitemizin gerekli yasal haklarını kullanacağını kamuoyuna arz ederiz” diye konuştu.