
Üç gün sonra, 16 Ekim’de, ‘Dünya Gıda Günü’ kutlanacak.
Artık kutlanacak mı, idrak mi edilecek, yoksa içinde bulunduğumuz ürkütücü durumun otopsisi mi yapılacak, onu tam kestiremiyoruz.
Ama o gün eğer yaptıklarıyla anıtlaşmış çok özel birini yâd edeceksek o kişi kesinlikle ‘Tarhana Osman’ olmalı.
***
Gerçek adı Osman Nuri Koçtürk’tü.
Namı diğer Tarhana Osman…
İnternette herhangi bir arama motoruna adını yazdığınızda 1 milyon 880 bin küsür sonuç çıkıyor karşınıza. Onların en az 1 milyon 879 bini kaynak gösterilmeden birbirinden ‘aşırılmış’ kopya metinler. Benim son yoklamamdan bu güne o sayı artmış da olabilir.
Ve o uzantıların neredeyse hepsinde aşağıdaki gerçek hikâye farklı anlatımlarla işleniyor:
“Tarhana Osman, Amerika’nın süt tozuna, margarinine, cüce buğdayına isyan eden ve tereyağımızı, zeytin yağımızı, tarhanamızı uluslararası arenada yüksek sesle savunan belki de ilk Türk’tür…”
***
25 Haziran 1918’de İzmir-Karşıyaka’da doğan Osman Nuri Koçtürk, Ankara Üniversitesi Veteriner Hekimliği Fakültesi’nden 1943 yılında mezun oldu. Orduda görev yaptı. ABD’ye gönderildi ve Missouri Üniversitesi Beslenme Kürsüsü’nde akademik çalışmalarda bulundu.
1953’te yurda dönerek Askeri Biyoloji Enstitüsü kimyagerliğine atandı. Askeri Veteriner Akademisi Biyokimya Kürsüsü Başasistanlığı görevlerinde bulundu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Kürsüsü’nde önce uzman, sonra da gıda kontrolü ve hijyen servisi doçenti oldu.
1956’da Et ve Balık Kurumu’nda Merkez Laboratuvarları Müdürü ve Teknoloji Geliştirme Müdürü olarak görev yaptı.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Kürsüsü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.
Özetle; grafiği hep yükselen bir kariyer ve o kariyerin altında yatan idealizm…
***
Aslında o, bilim insanı olmasının çok ilerisinde bir modern Don Kişot gibiydi. O kimliğiyle de başlangıçta üç şeye karşı açık savaş ilan etti:
Türkiye'de doğal üretilmiş sütümüzün tüketilmesi yerine Amerika'dan yardım adıyla gelen sonra da ithal edilmeye başlanan miyadı dolmuş süt tozuna karşı çıktı... ABD'nin kendi ülkesindeki üretim artıklarını, tüketilemeyecek kadar kötü olan gıdaları bizim ülkemize sokmasını eleştirdi. Osman Nuri Koçtürk, süt tozu, içerisinde kanser yapabilen 'aflatoksin' mantarını ortaya çıkardı ve yıllar sonra yasaklanmasını sağladı.
Türkiye'deki tereyağını ve zeytinyağını savundu. ABD, süt tozu gibi yine “yardım” adı altında Türkiye’ye çok ucuza soya yağı satınca yerli tereyağı-zeytinyağı pazarımız zarara uğradı. Tüketilen sert yağın miktarı, arttıkça kalp ve damar hastalıklarına neden oluyordu. Hidrojenlenmiş yağların kullanılmasıyla ortaya çıkan bu sağlık sorunları sonucunda ABD’de, tüketimde büyük azalmalar olmuştu. Amerikalılarda; İtalyanlar ve Fransızlar gibi sıvı yağ kullanmaya başladı. ABD kendi ülkesinde kullanmadığı katı yağları Türkiye’ye layık görmüştü. Katı yağlar Türkiye'ye dayatılarak sokuldu. O, margarinlere karşı hep bizim tereyağımızı ve zeytinyağımızı savundu...
Nobel ödülü sahibi ABD'li Norman E. Borlaug, ‘Yeşil Devrim’ akımı kamuflajı altında Rockefeller Vakfı ile birlikte buğdayın genlerini değiştirerek cüce buğday üretimini, bu yolla da -güya- tarımsal verimi arttırmayı savunuyordu. Henüz kimyasal gübrelerin ortaya çıkmadığı, toprakların tarım ilaçlarıyla zehirlenmediği zamanlardı. Osman Nuri Koçtürk, cüce buğdayın büyük bir yalan olduğunu; bu buğdayların toprak ve insan sağlığını tehlikeye sokacağını söyledi. Dahası bunu dünyada dile getiren belki de ilk otoriteydi. Türkiye’nin bu tür maceralara girmesiyle tarımının yok edileceğini, toprak ve insan sağlığının büyük tehlikelere atılacağını savundu.
Ama asıl mesajı dünyayaydı elbette. Hem de gerçek bir proaktivite örneğiyle…
Cesurca savaşımını beslenme, tarım ve adı o günlerde henüz konmamış diyetetik sahasında yedi düvele karşı sürdürdü.
***
Mücadelesinin son aşamasında sürekli insan beslenmesi ile ilgili yazılar, makaleler yazdı. Radyo konuşmaları yaptı. İthal gıda ürünlerine karşı ülke kaynaklarının değerlendirilmesini savundu.
Tarhana, yüzyıllardır Anadolu’nun geleneksel ürünüdür ve tarhananın besleyici yönünü bilimsel boyutta yine ilk o araştırdı. Halka doğal ve geleneksel yollarla üretilmiş tarhanadan vazgeçilmemesi gerektiğini anlattı.
Halktan yana olup birilerinin çıkarlarına dokunduğu için çok tepki çekti, saldırıya uğradı, hatta Amerikalıların CIA’i bile onu hedef aldı. Hakkında çok etkili bir dezenformasyon ve karalama kampanyası gerçekleştirildi.
Yıldı mı, geri adım attı mı?
Hayır elbette!
Bundandır işte adı Tarhana Osman olarak halkın belleğinde kazındı.
Bugün de rahmetle anılıyor.
***
Onunla ilgili bir ilginç not da şudur:
12 Eylül 1980 darbesinden sonra 62 yaşındaki o efsane vatansever Tarhana Osman -intikam amaçlı olsa gerek- bir süre gözetim altında tutuldu, horlandı ve işkence gördü. Bu durum, ‘Bizde hiçbir iyilik cezasız kalmaz’ sözünün ayrı bir tecellisi oldu.
Doç. Dr. Osman Nuri Koçtürk, 4 Nisan 1994’te Ankara’da yaşama veda etti.
Öldüğünde, istisnasız her biri zorlukla ve insanüstü mücadelelerle dolu 76 yılı geride bırakmış ve bir kez bile baş eğmemiş onurlu bir vatandaştı.
***
Evet, ne demiştik?
Üç gün sonra ‘Dünya Gıda Günü’…
Bakalım o gün neler ve kimler konuşulacak?
Artık kutlanacak mı, idrak mi edilecek, yoksa içinde bulunduğumuz ürkütücü durumun otopsisi mi yapılacak, onu tam kestiremiyoruz.
Ama o gün eğer yaptıklarıyla anıtlaşmış çok özel birini yâd edeceksek o kişi kesinlikle ‘Tarhana Osman’ olmalı.
***
Gerçek adı Osman Nuri Koçtürk’tü.
Namı diğer Tarhana Osman…
İnternette herhangi bir arama motoruna adını yazdığınızda 1 milyon 880 bin küsür sonuç çıkıyor karşınıza. Onların en az 1 milyon 879 bini kaynak gösterilmeden birbirinden ‘aşırılmış’ kopya metinler. Benim son yoklamamdan bu güne o sayı artmış da olabilir.
Ve o uzantıların neredeyse hepsinde aşağıdaki gerçek hikâye farklı anlatımlarla işleniyor:
“Tarhana Osman, Amerika’nın süt tozuna, margarinine, cüce buğdayına isyan eden ve tereyağımızı, zeytin yağımızı, tarhanamızı uluslararası arenada yüksek sesle savunan belki de ilk Türk’tür…”
***
25 Haziran 1918’de İzmir-Karşıyaka’da doğan Osman Nuri Koçtürk, Ankara Üniversitesi Veteriner Hekimliği Fakültesi’nden 1943 yılında mezun oldu. Orduda görev yaptı. ABD’ye gönderildi ve Missouri Üniversitesi Beslenme Kürsüsü’nde akademik çalışmalarda bulundu.
1953’te yurda dönerek Askeri Biyoloji Enstitüsü kimyagerliğine atandı. Askeri Veteriner Akademisi Biyokimya Kürsüsü Başasistanlığı görevlerinde bulundu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Kürsüsü’nde önce uzman, sonra da gıda kontrolü ve hijyen servisi doçenti oldu.
1956’da Et ve Balık Kurumu’nda Merkez Laboratuvarları Müdürü ve Teknoloji Geliştirme Müdürü olarak görev yaptı.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Kürsüsü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.
Özetle; grafiği hep yükselen bir kariyer ve o kariyerin altında yatan idealizm…
***
Aslında o, bilim insanı olmasının çok ilerisinde bir modern Don Kişot gibiydi. O kimliğiyle de başlangıçta üç şeye karşı açık savaş ilan etti:
- Tarhana Osman’ın ilk isyanı, Amerikan süt tozunaydı:
Türkiye'de doğal üretilmiş sütümüzün tüketilmesi yerine Amerika'dan yardım adıyla gelen sonra da ithal edilmeye başlanan miyadı dolmuş süt tozuna karşı çıktı... ABD'nin kendi ülkesindeki üretim artıklarını, tüketilemeyecek kadar kötü olan gıdaları bizim ülkemize sokmasını eleştirdi. Osman Nuri Koçtürk, süt tozu, içerisinde kanser yapabilen 'aflatoksin' mantarını ortaya çıkardı ve yıllar sonra yasaklanmasını sağladı.
- Onun ikinci isyanı Amerikan margarinine karşıydı:
Türkiye'deki tereyağını ve zeytinyağını savundu. ABD, süt tozu gibi yine “yardım” adı altında Türkiye’ye çok ucuza soya yağı satınca yerli tereyağı-zeytinyağı pazarımız zarara uğradı. Tüketilen sert yağın miktarı, arttıkça kalp ve damar hastalıklarına neden oluyordu. Hidrojenlenmiş yağların kullanılmasıyla ortaya çıkan bu sağlık sorunları sonucunda ABD’de, tüketimde büyük azalmalar olmuştu. Amerikalılarda; İtalyanlar ve Fransızlar gibi sıvı yağ kullanmaya başladı. ABD kendi ülkesinde kullanmadığı katı yağları Türkiye’ye layık görmüştü. Katı yağlar Türkiye'ye dayatılarak sokuldu. O, margarinlere karşı hep bizim tereyağımızı ve zeytinyağımızı savundu...
- Üçüncü isyanını Amerikan cüce buğdayına karşı başlattı Tarhana Osman:
Nobel ödülü sahibi ABD'li Norman E. Borlaug, ‘Yeşil Devrim’ akımı kamuflajı altında Rockefeller Vakfı ile birlikte buğdayın genlerini değiştirerek cüce buğday üretimini, bu yolla da -güya- tarımsal verimi arttırmayı savunuyordu. Henüz kimyasal gübrelerin ortaya çıkmadığı, toprakların tarım ilaçlarıyla zehirlenmediği zamanlardı. Osman Nuri Koçtürk, cüce buğdayın büyük bir yalan olduğunu; bu buğdayların toprak ve insan sağlığını tehlikeye sokacağını söyledi. Dahası bunu dünyada dile getiren belki de ilk otoriteydi. Türkiye’nin bu tür maceralara girmesiyle tarımının yok edileceğini, toprak ve insan sağlığının büyük tehlikelere atılacağını savundu.
Ama asıl mesajı dünyayaydı elbette. Hem de gerçek bir proaktivite örneğiyle…
- Onun isyanı, hiç kuşkusuz emperyalizmin vicdansız aşağılamalara ve Anadolu’yu sömürme planlarına da bir karşı duruştu.
Cesurca savaşımını beslenme, tarım ve adı o günlerde henüz konmamış diyetetik sahasında yedi düvele karşı sürdürdü.
***
Mücadelesinin son aşamasında sürekli insan beslenmesi ile ilgili yazılar, makaleler yazdı. Radyo konuşmaları yaptı. İthal gıda ürünlerine karşı ülke kaynaklarının değerlendirilmesini savundu.
Tarhana, yüzyıllardır Anadolu’nun geleneksel ürünüdür ve tarhananın besleyici yönünü bilimsel boyutta yine ilk o araştırdı. Halka doğal ve geleneksel yollarla üretilmiş tarhanadan vazgeçilmemesi gerektiğini anlattı.
Halktan yana olup birilerinin çıkarlarına dokunduğu için çok tepki çekti, saldırıya uğradı, hatta Amerikalıların CIA’i bile onu hedef aldı. Hakkında çok etkili bir dezenformasyon ve karalama kampanyası gerçekleştirildi.
Yıldı mı, geri adım attı mı?
Hayır elbette!
Bundandır işte adı Tarhana Osman olarak halkın belleğinde kazındı.
Bugün de rahmetle anılıyor.
***
Onunla ilgili bir ilginç not da şudur:
12 Eylül 1980 darbesinden sonra 62 yaşındaki o efsane vatansever Tarhana Osman -intikam amaçlı olsa gerek- bir süre gözetim altında tutuldu, horlandı ve işkence gördü. Bu durum, ‘Bizde hiçbir iyilik cezasız kalmaz’ sözünün ayrı bir tecellisi oldu.
Doç. Dr. Osman Nuri Koçtürk, 4 Nisan 1994’te Ankara’da yaşama veda etti.
Öldüğünde, istisnasız her biri zorlukla ve insanüstü mücadelelerle dolu 76 yılı geride bırakmış ve bir kez bile baş eğmemiş onurlu bir vatandaştı.
***
Evet, ne demiştik?
Üç gün sonra ‘Dünya Gıda Günü’…
Bakalım o gün neler ve kimler konuşulacak?