Tarihin her döneminde devletler hem geleceklerine yön verebilmek adına, hem de diğer devletler ile arasındaki stratejik ve politik oyunları kazanabilmek için istihbarata ihtiyaç duymuşlardır. Osmanlı Devletinin, XX.. Yüzyılın başlarındaki bilgi ve istihbarat ihtiyacı İttihat ve Terakkinin önde gelen ismi Enver Paşa vesilesi ile kurulan Teşkilatı Mahsusa ile giderilmeye çalışılmıştır. Kurulan bu istihbarat teşkilatı basit bir istihbarat örgütü değildi. Teşkilatı Mahsusanın, 1914- 1918 yılları arasında cereyan eden I. Dünya Savaşında elde ettiği istihbaratı bilgiler ve sahada ki attığı adımlarda ki başarıları, benzerine nadir rastlanan iyi bir hücre sistemine sahip olması bağlıdır. İlk başlarda Balkanlardaki kargaşayı önlemek ve devlet düzenini yeniden tesis etmek için kurulan bu yapı, daha sonra bünyesine kattığı kişilerin katkısıyla daha aktif roller üstlenmiştir. Öyle ki Rusya, Balkanlar, Mısır, Trablusgarp ve İran gibi coğrafyalarda isyanların bastırılması ve kargaşanın önlenmesinde kilit rol oynamıştır.
Teşkilatı Mahsusa üyeleri arasında genelde 1907 yılında İttihat-ı Muhammedîye ve Mustafa Kemal tarafından kurulmuş olan Vatan ve Hürriyet Cemiyetinin bir araya gelerek kurduğu İttihat ve Terakki Cemiyetine mensup askerler görev almıştır. Enver Paşa’nın 1911 yılında seferberliğin ilan edildiği gün söylediği söz aslında Teşkilat-ı Mahsusanın kuruluş anıdır. “İster savaşa katılalım, ister katılmayalım ordularımızın ileride düşman topraklarındaki hareketlerini kolaylaştırmak için bir Teşkilat-ı Mahsusa kurulmalıdır. Bu teşkilat sayesinde silahlandırılacak çeteler savaş sırasında düşman topraklarına girecekler, düşmanın hareketi ve sayısı hakkında ordularımıza gerekli bilgiyi vereceklerdir.” İttihat ve Terakki Cemiyetinin önde gelen ismi olan Cemal Paşa’ya göre ise gizli örgüt 1913 yılında Balkan Savaşları sırasında kurulmuştur. Teşkilat-ı Mahsusa Enver Paşa’nın ve mesai arkadaşı Binbaşı Süleyman Askeri‘nin yönettiği ve İttihat Terakki Genel Merkezi’nin Batı Trakya ile ilgili kararlarını uygulamakla görevli bir örgütün büyüyüp gelişmesiyle oluşmuştur. Kuşçubaşı Selim Sami ve Eşref Kardeşler, Çerkez Reşit, Hüsrev Sami gibi isimlerin aktif olarak çalıştığı teşkilat, yakın tarihimizin en başta gelen gizemli bir örgütüdür. Teşkilatın en aktif isimleri Kuşçubaşı Eşref ve Yakup Cemil olmuştur. Hem Balkanlarda ve Orta Doğuda önemli görevler ifa eden Kuşçubaşı, Arabistan’da geniş kitlelerin güvenini kazanmayı başarmıştır. Arap aşiret lideri Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’ın 20 000 kişilik ordusuna emrinde bulunan 40 adamı ile saatlerce direnmeyi başarması Kuşçubaşı Eşrefin askeri bakımdan da yetenekli olduğunun göstergesidir.
Teşkilatı Mahsusa Teşkilatını diğer istihbarat örgütlerinde farklı kılan bu gün dahi çözülemeyen son derece başarılı bir şekilde gerçekleştirdiği hücresel yapılanmadır. Bu yapılanma ile hem kısa sürede bilgi sirkülasyonu gerçekleştirilmiş, hem de usta bir şekilde gizlenilmiştir. I. Dünya Savaşının oldukça hararetli geçtiği zamanlarda, Teşkilatı Mahsusa ile silahın çözemeyeceği sorunlar istihbarat ağı ile kolayca halledilmiştir. Osmanlıya karşı İtilaf Devletleri ile işbirliği yapan azınlık çetelerine karşı çetin mücadeleler veren Teşkilatı Mahsusa Balkanlarda bu azınlıklara karşı güçlü bir istihbarat ağı ile karşı koymuştur.
Teşkilatı Mahsusanın kuruluş amaçlarının başında tüm Müslümanları bir araya getirme ve Turan ülküsünü gerçekleştirme gelir. O dönemde milliyetçi görüşlerle zehirlenen ve itilaf Devletlerinin dolduruşuna gelen azınlıklara karşı Teşkilatı mahsusanın üstlendiği misyon son derece değerli, İslam alemi ve Türk dünyasının geleceği için önemliydi. Osmanlının yıkılışı engellenemese de, Teşkilatı Mahsusa tüm Müslüman ve Türklerin yekvücut olması gerektiğini, ancak bu yolla büyük bir Türk İslam medeniyeti olunabileceğini göstermiştir.
Teşkilatı Mahsusa üyeleri arasında genelde 1907 yılında İttihat-ı Muhammedîye ve Mustafa Kemal tarafından kurulmuş olan Vatan ve Hürriyet Cemiyetinin bir araya gelerek kurduğu İttihat ve Terakki Cemiyetine mensup askerler görev almıştır. Enver Paşa’nın 1911 yılında seferberliğin ilan edildiği gün söylediği söz aslında Teşkilat-ı Mahsusanın kuruluş anıdır. “İster savaşa katılalım, ister katılmayalım ordularımızın ileride düşman topraklarındaki hareketlerini kolaylaştırmak için bir Teşkilat-ı Mahsusa kurulmalıdır. Bu teşkilat sayesinde silahlandırılacak çeteler savaş sırasında düşman topraklarına girecekler, düşmanın hareketi ve sayısı hakkında ordularımıza gerekli bilgiyi vereceklerdir.” İttihat ve Terakki Cemiyetinin önde gelen ismi olan Cemal Paşa’ya göre ise gizli örgüt 1913 yılında Balkan Savaşları sırasında kurulmuştur. Teşkilat-ı Mahsusa Enver Paşa’nın ve mesai arkadaşı Binbaşı Süleyman Askeri‘nin yönettiği ve İttihat Terakki Genel Merkezi’nin Batı Trakya ile ilgili kararlarını uygulamakla görevli bir örgütün büyüyüp gelişmesiyle oluşmuştur. Kuşçubaşı Selim Sami ve Eşref Kardeşler, Çerkez Reşit, Hüsrev Sami gibi isimlerin aktif olarak çalıştığı teşkilat, yakın tarihimizin en başta gelen gizemli bir örgütüdür. Teşkilatın en aktif isimleri Kuşçubaşı Eşref ve Yakup Cemil olmuştur. Hem Balkanlarda ve Orta Doğuda önemli görevler ifa eden Kuşçubaşı, Arabistan’da geniş kitlelerin güvenini kazanmayı başarmıştır. Arap aşiret lideri Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’ın 20 000 kişilik ordusuna emrinde bulunan 40 adamı ile saatlerce direnmeyi başarması Kuşçubaşı Eşrefin askeri bakımdan da yetenekli olduğunun göstergesidir.
Teşkilatı Mahsusa Teşkilatını diğer istihbarat örgütlerinde farklı kılan bu gün dahi çözülemeyen son derece başarılı bir şekilde gerçekleştirdiği hücresel yapılanmadır. Bu yapılanma ile hem kısa sürede bilgi sirkülasyonu gerçekleştirilmiş, hem de usta bir şekilde gizlenilmiştir. I. Dünya Savaşının oldukça hararetli geçtiği zamanlarda, Teşkilatı Mahsusa ile silahın çözemeyeceği sorunlar istihbarat ağı ile kolayca halledilmiştir. Osmanlıya karşı İtilaf Devletleri ile işbirliği yapan azınlık çetelerine karşı çetin mücadeleler veren Teşkilatı Mahsusa Balkanlarda bu azınlıklara karşı güçlü bir istihbarat ağı ile karşı koymuştur.
Teşkilatı Mahsusanın kuruluş amaçlarının başında tüm Müslümanları bir araya getirme ve Turan ülküsünü gerçekleştirme gelir. O dönemde milliyetçi görüşlerle zehirlenen ve itilaf Devletlerinin dolduruşuna gelen azınlıklara karşı Teşkilatı mahsusanın üstlendiği misyon son derece değerli, İslam alemi ve Türk dünyasının geleceği için önemliydi. Osmanlının yıkılışı engellenemese de, Teşkilatı Mahsusa tüm Müslüman ve Türklerin yekvücut olması gerektiğini, ancak bu yolla büyük bir Türk İslam medeniyeti olunabileceğini göstermiştir.