Bu konuda sayısız haber yapıp sayısız makaleler yazdık. Yeşilçam’ın ünlü senaristi Sefa Önal’ın 1973 yapımı, “Asiye nasıl kurtulur” filminin adı gibi bizde “Erzurum nasıl kurtulur” diye formüller ürettik durduk.
Ancak biz bunları konuştukça sanki bu kent gün geçtikte kaybetmeye mahkûm kaldı. Ülkenin karanlık günlerinin ardından Hükümetin açıkladığı ‘cazibe merkezleri teşvik paketi’ bizi hiç mi hiç heyecanlandırmadı!
“Kötü günler yaşıyoruz, belki zamanlama hatası var” diye düşünüyorsanız hayır, aslında tam da sırası. Vatandaşın moralinin bir hayli bozuk olduğu günlerde açıklanan bu paket, Doğu’ya can suyu gibi gelmeliydi. Hele hele ekonomik kaybın her geçen gün kendini hissettirdiği, sermaye göçünün yaşandığı Erzurum, Ağrı ve Kars’ta herkesin açıklanan teşvik programına kulak kabartması lazımdı. Fakat beklenen ilgi olmadı.
Bu illerdeki yöneticiler sık sık konuya dikkat çekseler de onların söylemleri hep yabancı yatırımcı üzerinden taban buluyor.
Erzurum’a yabancı yatırımcıların müracaat ettiğini bizzat Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’den önceki gün gazetemiz baskı tesislerini ziyareti sırasında dinledik.
Hiç itirazımız yok yabancı sermayenin gelmesine. Ben bu konuda hep Dedeman Oteli örnek gösteririm. Eğer Palandöken’e Dedeman Otelcilik zamanında yatırım yapmasaydı Erzurum’da kış turizmi hayat bulamazdı. Dedeman Otelin ismi bile diğer yatırımcıları kayak merkezine çekmişti…
Yabancı yatırımcıya kapılarımızı sonuna kadar açalım ancak yerel iş dünyasını da göz ardı etmeyelim. Bugün Gaziantep kendi ekonomisini oluşturduysa bunun temelinde yerel sermayenin güçlenmesi vardır.
Çıkarılan teşviklerin ana temeli o şehri harekete geçirip, kalıcı yatırımlar oluşturmak değil midir? Erzurum, her teşvik döneminde gelip teşvik bittikten sonra tasını tarağını toplayıp gidenleri çok gördü.
Asla ‘yabancı yatırımcı gelmesin’ demiyoruz. Elbette olsun ancak sadece umudumuzu yabancı yatırımcıya da bağlamayalım.
Şu ana kadar kendi iş adamlarımızı elimizde tutamadık bari geride kalanlara sahip çıkalım. Zira şehir olarak ömrümüz hep bir kurtarıcı beklemekle geçti. Eğer bu son şansıda yabancı iş adamlarının gelmesine bağlarsak bilinsin ki gelen bir gün gider, biz yine çarık ve çoraplarımızla kalırız…
Eğer bir kişi olmuyorsa sermaye sahipleri bir araya gelip proje üretmelidir.
Doğduğumuz yerde doyalım diyorsak birleşmeye ve bu kentlere sahip çıkmaya mecburuz…
Ancak biz bunları konuştukça sanki bu kent gün geçtikte kaybetmeye mahkûm kaldı. Ülkenin karanlık günlerinin ardından Hükümetin açıkladığı ‘cazibe merkezleri teşvik paketi’ bizi hiç mi hiç heyecanlandırmadı!
“Kötü günler yaşıyoruz, belki zamanlama hatası var” diye düşünüyorsanız hayır, aslında tam da sırası. Vatandaşın moralinin bir hayli bozuk olduğu günlerde açıklanan bu paket, Doğu’ya can suyu gibi gelmeliydi. Hele hele ekonomik kaybın her geçen gün kendini hissettirdiği, sermaye göçünün yaşandığı Erzurum, Ağrı ve Kars’ta herkesin açıklanan teşvik programına kulak kabartması lazımdı. Fakat beklenen ilgi olmadı.
Bu illerdeki yöneticiler sık sık konuya dikkat çekseler de onların söylemleri hep yabancı yatırımcı üzerinden taban buluyor.
Erzurum’a yabancı yatırımcıların müracaat ettiğini bizzat Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen’den önceki gün gazetemiz baskı tesislerini ziyareti sırasında dinledik.
Hiç itirazımız yok yabancı sermayenin gelmesine. Ben bu konuda hep Dedeman Oteli örnek gösteririm. Eğer Palandöken’e Dedeman Otelcilik zamanında yatırım yapmasaydı Erzurum’da kış turizmi hayat bulamazdı. Dedeman Otelin ismi bile diğer yatırımcıları kayak merkezine çekmişti…
Yabancı yatırımcıya kapılarımızı sonuna kadar açalım ancak yerel iş dünyasını da göz ardı etmeyelim. Bugün Gaziantep kendi ekonomisini oluşturduysa bunun temelinde yerel sermayenin güçlenmesi vardır.
Çıkarılan teşviklerin ana temeli o şehri harekete geçirip, kalıcı yatırımlar oluşturmak değil midir? Erzurum, her teşvik döneminde gelip teşvik bittikten sonra tasını tarağını toplayıp gidenleri çok gördü.
Asla ‘yabancı yatırımcı gelmesin’ demiyoruz. Elbette olsun ancak sadece umudumuzu yabancı yatırımcıya da bağlamayalım.
Şu ana kadar kendi iş adamlarımızı elimizde tutamadık bari geride kalanlara sahip çıkalım. Zira şehir olarak ömrümüz hep bir kurtarıcı beklemekle geçti. Eğer bu son şansıda yabancı iş adamlarının gelmesine bağlarsak bilinsin ki gelen bir gün gider, biz yine çarık ve çoraplarımızla kalırız…
Eğer bir kişi olmuyorsa sermaye sahipleri bir araya gelip proje üretmelidir.
Doğduğumuz yerde doyalım diyorsak birleşmeye ve bu kentlere sahip çıkmaya mecburuz…