Allah, ‘kün /ol’ emrini verdi; gördüğün, görmediğin şu âleme, ‘ol emri’ ‘can’ oldu.
Sen ben… Her şey, ‘ol’ emriyiz; can’ız! İnsan, hayvan ve bitki; dünya, ay, güneş, gezegenler, samanyolu, ilerisi, daha ilerisi, her ne varsa, hepsi ‘ol emri’dir, hepsi çeşitli mertebelere sahip can’dır...
Yoğu, ‘ol emri’ ile var eden, varı can eden, âlemleri varlık (can) ile dolduran, Yaratıcının kendi ilmi, kendi iradesi ve kudretidir.
Peki, varlık yokluğun koynundan ne kadar sürede çıktı?
Kuran, cevabı şu ayetle vermektedir:
“Allah gökleri ve yeri altı günde yarattı…" (A'raf 54)
Allah, yaratığı varlıklar için mekânlar tespit etti ve onları altı yönden, -doğu, batı, güney, kuzey, üst ve alt-, perdeledi. Mekânlar birer evse, bu altı yön evin duvarları, tabanı ve altıdır. Varlıklar, bulundukları mekânda bu yönler arasında hareket ederek, fıtratlarına uygun bir hayat yaşayıp ölürler.
Allah’ın Zât’ı mekândan, zamandan ve yönlerden münezzehtir; fakat o, aynı zamanda her varlığın yanı başındadır. İnsan, melek, cin, hayvan, bitki… Kimse Onu göremez, o ise yarattığı her bir varlığı görür, işitir, hâllerini bilir ve ihtiyaçlarını giderir. (İnsanın ürettikleri, icatları, hiçbiri insana ulaşamaz, insanı tanıyamaz, fakat insan ya bizzat ya da sıfatlarıyla onların her birinde hazır ve nazırdır.)
Allah insanı kendini ve Rabbini bilecek kapasiteye sahip üstün bir varlık olarak yarattı. Ne var ki insan altı yönü kapalı bir evde hapistir. Yönlerin etkisinden kurtulup -bir yönde olmayan-, Rabbine kavuşmak için nasıl bir yol bulabilir?
Evet; insan altı yöndeki perdeleri yırtmadan Rabbine yakınlaşamaz!
İyi de insan sağı, solu, altı, üstü, önü, arkayı nasıl ortadan kaldırabilir?
Bu zor işi kolaylaştıracak 7’nci bir yol vardır…
O yolu tanıtmadan önce senin Hakk’a ulaşmana engel olan perdeleri biraz daha netleştirelim:
Sağdaki birinci perde topraktır; kazanç kapısıdır, altını gümüşü, evi barkı, malı mülkü ondan elde edersin. Ancak bunlar canın Hakk’a ulaşmasına manidir.
Soldaki ikinci perde bitkilerdir; buğday, arpa, çavdar, her nevi hububat, sebze, meyve bu perdeden ele geçer. Ancak canın Hakk’a ulaşmasına bunlar da manidir.
Arkadaki üçüncü perde hayvanlardır; koyun, inek, at, eşek, kedi, köpek, kuş, balık… Bu perdeden de o varlıklara ulaşırsın. Ancak canın Hakk’a ulaşmasına her birinin çıkardığı engeller vardır.
Öndeki dördüncü perde ise insanlardır; erkek kadın, genç ihtiyar… Bu perde de kopamadığın aile ve sosyal çevredir; onlar olmadan ayakta kalamazsın. Ancak canın Hakk’a ulaşmasına bu perdedeki faaliyetler de manidir.
Alttaki beşinci perde ana-babadır; her insan bir anne ve babadan bitmiştir, kök onlardır, herkes onların dalı budağıdır. Ancak bunlar da canın Hakk’a ulaşmasına manidir.
Üstteki altıncı perde ise ailedir; oğul kız, onlar da canı ele geçirmiştir. Haliyle aile fertleri de canın Hakk’a ulaşmasına engel sayılmıştır.
Bu altı perde insanı meşgul eder, insanın, ‘benim! benim!’ deyip de derin hislerle bağlandığı bu perdeler, aynı zamanda kişinin kibrinin, gururunun ve gafletinin kaynağıdır.
Şimdi sen yegâne kurtuluş yolu olan ‘tevhidi hayat’ istiyorsan 7’nci Yol’u, sırat-ı müstakim yolunu, keşfetmenin peşinde olmalısın.
Bu yol, gönül yoludur; bu kapı, gönül kapısıdır.
Allah, 7’nci yolu, kendisine ulaşalım diye canımıza koymuştur.
Nefis perdelerini yırtanlar, 7’nci yolun nurlarına erişip Hakk’a vasıl olmaktadırlar.
Sevgimizi, perdelerden çekip neyimiz varsa sahibine, gönlümüzün efendisine, Rabbe, canımızla beraber vermeliyiz ki gönlü benim dediklerimizin esaretinden kurtarıp Hakk’a yönelebilelim.
Şunu iyice anlamalıyız: Mümin gövde adamı değil, gönül adamıdır!
Gönle koşup orada hayatımızı ‘tevhidi hayat’ etmeliyiz.
Sadece Onu sevmeliyiz, Ona kul olmalıyız, kulluk görevlerimizi gönül mabedinde sevinçle yerine getirmeliyiz...
Sen ben… Her şey, ‘ol’ emriyiz; can’ız! İnsan, hayvan ve bitki; dünya, ay, güneş, gezegenler, samanyolu, ilerisi, daha ilerisi, her ne varsa, hepsi ‘ol emri’dir, hepsi çeşitli mertebelere sahip can’dır...
Yoğu, ‘ol emri’ ile var eden, varı can eden, âlemleri varlık (can) ile dolduran, Yaratıcının kendi ilmi, kendi iradesi ve kudretidir.
Peki, varlık yokluğun koynundan ne kadar sürede çıktı?
Kuran, cevabı şu ayetle vermektedir:
“Allah gökleri ve yeri altı günde yarattı…" (A'raf 54)
Allah, yaratığı varlıklar için mekânlar tespit etti ve onları altı yönden, -doğu, batı, güney, kuzey, üst ve alt-, perdeledi. Mekânlar birer evse, bu altı yön evin duvarları, tabanı ve altıdır. Varlıklar, bulundukları mekânda bu yönler arasında hareket ederek, fıtratlarına uygun bir hayat yaşayıp ölürler.
Allah’ın Zât’ı mekândan, zamandan ve yönlerden münezzehtir; fakat o, aynı zamanda her varlığın yanı başındadır. İnsan, melek, cin, hayvan, bitki… Kimse Onu göremez, o ise yarattığı her bir varlığı görür, işitir, hâllerini bilir ve ihtiyaçlarını giderir. (İnsanın ürettikleri, icatları, hiçbiri insana ulaşamaz, insanı tanıyamaz, fakat insan ya bizzat ya da sıfatlarıyla onların her birinde hazır ve nazırdır.)
Allah insanı kendini ve Rabbini bilecek kapasiteye sahip üstün bir varlık olarak yarattı. Ne var ki insan altı yönü kapalı bir evde hapistir. Yönlerin etkisinden kurtulup -bir yönde olmayan-, Rabbine kavuşmak için nasıl bir yol bulabilir?
Evet; insan altı yöndeki perdeleri yırtmadan Rabbine yakınlaşamaz!
İyi de insan sağı, solu, altı, üstü, önü, arkayı nasıl ortadan kaldırabilir?
Bu zor işi kolaylaştıracak 7’nci bir yol vardır…
O yolu tanıtmadan önce senin Hakk’a ulaşmana engel olan perdeleri biraz daha netleştirelim:
Sağdaki birinci perde topraktır; kazanç kapısıdır, altını gümüşü, evi barkı, malı mülkü ondan elde edersin. Ancak bunlar canın Hakk’a ulaşmasına manidir.
Soldaki ikinci perde bitkilerdir; buğday, arpa, çavdar, her nevi hububat, sebze, meyve bu perdeden ele geçer. Ancak canın Hakk’a ulaşmasına bunlar da manidir.
Arkadaki üçüncü perde hayvanlardır; koyun, inek, at, eşek, kedi, köpek, kuş, balık… Bu perdeden de o varlıklara ulaşırsın. Ancak canın Hakk’a ulaşmasına her birinin çıkardığı engeller vardır.
Öndeki dördüncü perde ise insanlardır; erkek kadın, genç ihtiyar… Bu perde de kopamadığın aile ve sosyal çevredir; onlar olmadan ayakta kalamazsın. Ancak canın Hakk’a ulaşmasına bu perdedeki faaliyetler de manidir.
Alttaki beşinci perde ana-babadır; her insan bir anne ve babadan bitmiştir, kök onlardır, herkes onların dalı budağıdır. Ancak bunlar da canın Hakk’a ulaşmasına manidir.
Üstteki altıncı perde ise ailedir; oğul kız, onlar da canı ele geçirmiştir. Haliyle aile fertleri de canın Hakk’a ulaşmasına engel sayılmıştır.
Bu altı perde insanı meşgul eder, insanın, ‘benim! benim!’ deyip de derin hislerle bağlandığı bu perdeler, aynı zamanda kişinin kibrinin, gururunun ve gafletinin kaynağıdır.
Şimdi sen yegâne kurtuluş yolu olan ‘tevhidi hayat’ istiyorsan 7’nci Yol’u, sırat-ı müstakim yolunu, keşfetmenin peşinde olmalısın.
Bu yol, gönül yoludur; bu kapı, gönül kapısıdır.
Allah, 7’nci yolu, kendisine ulaşalım diye canımıza koymuştur.
Nefis perdelerini yırtanlar, 7’nci yolun nurlarına erişip Hakk’a vasıl olmaktadırlar.
Sevgimizi, perdelerden çekip neyimiz varsa sahibine, gönlümüzün efendisine, Rabbe, canımızla beraber vermeliyiz ki gönlü benim dediklerimizin esaretinden kurtarıp Hakk’a yönelebilelim.
Şunu iyice anlamalıyız: Mümin gövde adamı değil, gönül adamıdır!
Gönle koşup orada hayatımızı ‘tevhidi hayat’ etmeliyiz.
Sadece Onu sevmeliyiz, Ona kul olmalıyız, kulluk görevlerimizi gönül mabedinde sevinçle yerine getirmeliyiz...