Zor dönemlerde faaliyete geçen yabancı devletler, kendilerine yakın olan topluluğu belirlediler. Artık iş, bu topluluğu himaye altına almaya kalıyordu. Her devlet belirlediği topluluğunun okullarına karşılıksız olarak para, kitap, araç-gereç ve öğretmen yardımında bulunuyordu.
Himaye konusunda önemli olan nokta ise azınlıkların da himaye altına girmek için büyük heves göstermeleriydi. Böylece yabancı devlet tüccarlarına tanınan kapitüler haklardan, ticari serbestiden yararlanarak rahatlıkla alışveriş imkanına, vergi ve gümrük indirimine kavuşacaklar üstelik Osmanlı Devleti’nin de denetiminden kurtulmuş olacaklardı.
Yrd. Doç. Dr. İlknur Haydaroğlu “Böylece azınlık okulları, yabancı devletlerin himayesine girmiş, maddi manevi aldıkları yardımlarla sayıca artmaya başlamışlardı. En önemlisi de himayesinde olduğu devletin politikası doğrultusunda, Osmanlı Devleti’nin aleyhine siyasi faaliyetlere de başlamış oluyorlardı. Bu gelişmeler sonucu, cemaat okulları dışında yabancı devletlerin sahneye çıkmasıyla, elçilik okullarını da aşan bir “yabancı okul” kavramı doğmuştu. Bunda, çoktan başlamış ve büyük yol katetmiş olan milliyetçilik hareketleri ve yabancı devletlerin sürekli etkin propagandaları etkili olmuştu. Verilen tüm hakların suiistimal edilmesiyle sağlanan serbestinin esnekliği ile, önceleri çeşitli şekillerde Cemaat Okullarına etki eden Fransa, İngiltere, Amerika, İtalya gibi devletler, yasal dayanaktan yoksun, denetimden uzak kendi öğretim kurumlarını açmaya başladılar.”
Haydaroğlu, makalesinde “Sınırsız ve sorunsuz bir şekilde başlayan bu çoğalma 1700’lü yıllarda atağa geçmiş 1840’lı yıllarda son derece hızlanmış 1850’li ve 1860’lı yıllarda oldukça büyük boyutlara ulaşmıştı. (Osmanlı toprakları üzerinde yaklaşık 1600 civarında, azınlık, misyoner ve yabancı devlet okulu vardır). Bu artış ve yayılma, siyasi faaliyetlerin de artmasına neden olmuştu. Okul sayısıyla orantılı olarak artan siyasi faaliyetler, Osmanlı Devleti’nin aleyhine, oldukça tehlikeli boyutlarda idi ve denetimden uzaktı.”
Yayılmaya ve çoğalmaya en çarpıcı örnekler, Amerikan okullarının sayısında ve açıldıkları yerlerin özelliğinde görülmektedir. 1904 yılında Osmanlı toprakları üzerinde 465 Amerikalı Protestan misyonerlerine ait okul ve 1907’de de Amerika Devleti’ne ait 400 okul bulunmaktadır. Bu okulların yaygın olduğu yerler, büyük bir çoğunlukla Osmanlı Devleti’ne ait Orta Doğu topraklarında Doğu Anadolu’da, Güneydoğu Anadolu’da ve İstanbul’dadır”.
Üstelik bu, diğer yabancı devletler için de geçerlidir. Onların da yayılma alanı aynı yerlerdir ki bu da okulların, eğitimin yanında siyasi amaçlı birer kurum olarak da hizmet amaçladıklarının bir belirtisidir. Yoksa 1917 yılında yalnızca İstanbul’da bulunan “83” İngiliz okulu, 1910 yılında Beyrut’ta (Osmanlı toprağı iken) “44” Rus okulu, 1894 yılında Elazığ’da “83” (1894 yılında Elazığ’ın küçüklüğü düşünülürse okul sayısının korkunçluğu anlaşılabilir) Protestan okulu, yine 1894’te Bitlis’te “22”, Diyarbakır’da “22”, Erzurum’da “24” Protestan Okulu ve yalnızca Latin misyonerlerin 700’ü aşkın okul açmaları başka nasıl açıklanabilir.”
Her ne kadar denetim yapıldığı öne sürülecek olsa da FETÖ okulları da aynı biçimde içeriden çıban olarak karşımıza çıkmıştı. Denetlenmedikleri, FETÖ okullarındaki özel yapıların açığa çıkmasıyla belgelendi. Demek ki tarihten ders alamamışız!
O gün başlayan tehlike, Türk toprakları üzerinde kurulan Hınçak, Taşnak, ASALA, PKK terör örgütleridir.
Himaye konusunda önemli olan nokta ise azınlıkların da himaye altına girmek için büyük heves göstermeleriydi. Böylece yabancı devlet tüccarlarına tanınan kapitüler haklardan, ticari serbestiden yararlanarak rahatlıkla alışveriş imkanına, vergi ve gümrük indirimine kavuşacaklar üstelik Osmanlı Devleti’nin de denetiminden kurtulmuş olacaklardı.
Yrd. Doç. Dr. İlknur Haydaroğlu “Böylece azınlık okulları, yabancı devletlerin himayesine girmiş, maddi manevi aldıkları yardımlarla sayıca artmaya başlamışlardı. En önemlisi de himayesinde olduğu devletin politikası doğrultusunda, Osmanlı Devleti’nin aleyhine siyasi faaliyetlere de başlamış oluyorlardı. Bu gelişmeler sonucu, cemaat okulları dışında yabancı devletlerin sahneye çıkmasıyla, elçilik okullarını da aşan bir “yabancı okul” kavramı doğmuştu. Bunda, çoktan başlamış ve büyük yol katetmiş olan milliyetçilik hareketleri ve yabancı devletlerin sürekli etkin propagandaları etkili olmuştu. Verilen tüm hakların suiistimal edilmesiyle sağlanan serbestinin esnekliği ile, önceleri çeşitli şekillerde Cemaat Okullarına etki eden Fransa, İngiltere, Amerika, İtalya gibi devletler, yasal dayanaktan yoksun, denetimden uzak kendi öğretim kurumlarını açmaya başladılar.”
Haydaroğlu, makalesinde “Sınırsız ve sorunsuz bir şekilde başlayan bu çoğalma 1700’lü yıllarda atağa geçmiş 1840’lı yıllarda son derece hızlanmış 1850’li ve 1860’lı yıllarda oldukça büyük boyutlara ulaşmıştı. (Osmanlı toprakları üzerinde yaklaşık 1600 civarında, azınlık, misyoner ve yabancı devlet okulu vardır). Bu artış ve yayılma, siyasi faaliyetlerin de artmasına neden olmuştu. Okul sayısıyla orantılı olarak artan siyasi faaliyetler, Osmanlı Devleti’nin aleyhine, oldukça tehlikeli boyutlarda idi ve denetimden uzaktı.”
Yayılmaya ve çoğalmaya en çarpıcı örnekler, Amerikan okullarının sayısında ve açıldıkları yerlerin özelliğinde görülmektedir. 1904 yılında Osmanlı toprakları üzerinde 465 Amerikalı Protestan misyonerlerine ait okul ve 1907’de de Amerika Devleti’ne ait 400 okul bulunmaktadır. Bu okulların yaygın olduğu yerler, büyük bir çoğunlukla Osmanlı Devleti’ne ait Orta Doğu topraklarında Doğu Anadolu’da, Güneydoğu Anadolu’da ve İstanbul’dadır”.
Üstelik bu, diğer yabancı devletler için de geçerlidir. Onların da yayılma alanı aynı yerlerdir ki bu da okulların, eğitimin yanında siyasi amaçlı birer kurum olarak da hizmet amaçladıklarının bir belirtisidir. Yoksa 1917 yılında yalnızca İstanbul’da bulunan “83” İngiliz okulu, 1910 yılında Beyrut’ta (Osmanlı toprağı iken) “44” Rus okulu, 1894 yılında Elazığ’da “83” (1894 yılında Elazığ’ın küçüklüğü düşünülürse okul sayısının korkunçluğu anlaşılabilir) Protestan okulu, yine 1894’te Bitlis’te “22”, Diyarbakır’da “22”, Erzurum’da “24” Protestan Okulu ve yalnızca Latin misyonerlerin 700’ü aşkın okul açmaları başka nasıl açıklanabilir.”
Her ne kadar denetim yapıldığı öne sürülecek olsa da FETÖ okulları da aynı biçimde içeriden çıban olarak karşımıza çıkmıştı. Denetlenmedikleri, FETÖ okullarındaki özel yapıların açığa çıkmasıyla belgelendi. Demek ki tarihten ders alamamışız!
O gün başlayan tehlike, Türk toprakları üzerinde kurulan Hınçak, Taşnak, ASALA, PKK terör örgütleridir.