“Türk milletinin karakteri yüksektir; Türk milleti çalışkandır; Türk milleti zekidir.” Derken milletin dününü bildiğinden, üzerine örtülü ölü toprağını biran önce üzerinden atması gerektiğinden demle bu söylemi gerçekleştirmiştir.
Evet, bizim geçmişimizde bu başarılar var ve geleceğimizde de aynı şeyleri yapabilme kudreti genlerimizde vardır.
Yine Aybüke Can’ın derlemesine dönerek devam edelim; “İslam medeniyeti; bugün bile kullanılan modern ilim metodlarının, Müslümanlar tarafından bilinçli olarak kullanılmasıyla ortaya çıkan, parlak bir medeniyet sarayıdır. "İlmin ilk şartı şüphedir", diyen bu ışıklı medeniyetin mimarları, bugün bile düşündücü ve hayranlık uyandırıcı bilimin anahtarlarını keşfetmişlerdir. Tekniğin ve bilimin bu kadar geliştiği çağımızda, sıfırın keşfi, kağıdın icadı, astronominin bugünkü postülatları olan dünya ve gök cisimleriyle ilgili temel prensipler vs., oldukça önemli buluşlardır. Bugünün bilim ve teknolojisi, kendisini orta zaman İslam medeniyetinin ektiği tohumlara borçludur. Dr. Sigrid Hunke, "Avrupa'nın Üzerine Doğan İslam Güneşi" eserinde şunları yazar:
"Frederik, Albertus Magnus, Roger Bacon, Leonardo da Vinci, Francis Bacon ve Galile gibi mütefekkirler silsilesi, birinci halkayı teşkil eder. Başlangıç mı? Yoksa İslam fikir dünyasından buraya uzanan zincirin bir halkası mı?
Zira, Albertus Magnus, Roger Bacon ve Leonardo dahi, doğrudan doğruya Müslümanların omuzlarına dayanırlar. İslam ilmi, ayrıca 'Sicilya Sarayı'ndan, bilhassa II. Frederik vasıtasıyla onlara ulaşır."
Daha 1000 yıllarında, yani Kopernik'ten 500 sene önce, İslam bilgini El-Biruni(973-1048) tarafından; "gündüz ve gece değişikliği"nin; diğer gezegenler gibi Dünya'nın, Güneş etrafında dönmesiyle meydana geldiği ortaya atılmıştı.
Bu görüşün, değil o devirde İncil tarafından hoş karşılanması ve Avrupa'nın anlaması; 500 yıl sonra Kopernik bile bu ilmi tezi cesaretle savunamamıştır.
Müslümanlar, hiçbir dogmatizme sapmadan, özgürce ve cesaretle ilmî çalışmalarını sürdürdüler. H. G. Wells, "Kısa Dünya Tarihi"in de bunu şöyle ifade eder:
"(Müslümanlar), yapabilecekleri keşiflerin, kendilerine ne büyük faydalar sağlayacağını ve insanların hayatında ne kadar kapsamlı etkiler yapacağını başlangıçta anlamışlardı. Metal sanayii ve teknik aletler alanlarında, son derece değerli keşifler yaptılar.
Metal karışımları ve boyaları keşfettiler. Damıtma, esans çıkarma ve optik camlar yapma usullerini keşfettiler."
Denizcilik bilgini İbn Macid'e ait pusula. KAĞIT, MATBAACILIK VE PUSULA Asırlarca denizcilere, donanmalara kılavuzluk eden ve onları "belirsizlik"ten kurtaran pusula, hiç şüphesiz ki, Müslümanların icadıdır. Medeniyetler tarihi araştırmacıları,
Çinliler'in ilk önce mıknatıs ibresinin kuzeyi gösterdiğini bildiklerini kaydetmekle beraber; pusulanın deniz yolculuğunda kullanılmasını ve pusula aletini, ilk defa Müslümanlar'dan öğrendiklerini bildirmektedirler. Yani, tüm dünya denizcileri gibi Çinliler de bu aleti, Müslüman denizcilerle olan ticarî münasebetleri esnasında öğrenmişlerdir.
Evet, bizim geçmişimizde bu başarılar var ve geleceğimizde de aynı şeyleri yapabilme kudreti genlerimizde vardır.
Yine Aybüke Can’ın derlemesine dönerek devam edelim; “İslam medeniyeti; bugün bile kullanılan modern ilim metodlarının, Müslümanlar tarafından bilinçli olarak kullanılmasıyla ortaya çıkan, parlak bir medeniyet sarayıdır. "İlmin ilk şartı şüphedir", diyen bu ışıklı medeniyetin mimarları, bugün bile düşündücü ve hayranlık uyandırıcı bilimin anahtarlarını keşfetmişlerdir. Tekniğin ve bilimin bu kadar geliştiği çağımızda, sıfırın keşfi, kağıdın icadı, astronominin bugünkü postülatları olan dünya ve gök cisimleriyle ilgili temel prensipler vs., oldukça önemli buluşlardır. Bugünün bilim ve teknolojisi, kendisini orta zaman İslam medeniyetinin ektiği tohumlara borçludur. Dr. Sigrid Hunke, "Avrupa'nın Üzerine Doğan İslam Güneşi" eserinde şunları yazar:
"Frederik, Albertus Magnus, Roger Bacon, Leonardo da Vinci, Francis Bacon ve Galile gibi mütefekkirler silsilesi, birinci halkayı teşkil eder. Başlangıç mı? Yoksa İslam fikir dünyasından buraya uzanan zincirin bir halkası mı?
Zira, Albertus Magnus, Roger Bacon ve Leonardo dahi, doğrudan doğruya Müslümanların omuzlarına dayanırlar. İslam ilmi, ayrıca 'Sicilya Sarayı'ndan, bilhassa II. Frederik vasıtasıyla onlara ulaşır."
Daha 1000 yıllarında, yani Kopernik'ten 500 sene önce, İslam bilgini El-Biruni(973-1048) tarafından; "gündüz ve gece değişikliği"nin; diğer gezegenler gibi Dünya'nın, Güneş etrafında dönmesiyle meydana geldiği ortaya atılmıştı.
Bu görüşün, değil o devirde İncil tarafından hoş karşılanması ve Avrupa'nın anlaması; 500 yıl sonra Kopernik bile bu ilmi tezi cesaretle savunamamıştır.
Müslümanlar, hiçbir dogmatizme sapmadan, özgürce ve cesaretle ilmî çalışmalarını sürdürdüler. H. G. Wells, "Kısa Dünya Tarihi"in de bunu şöyle ifade eder:
"(Müslümanlar), yapabilecekleri keşiflerin, kendilerine ne büyük faydalar sağlayacağını ve insanların hayatında ne kadar kapsamlı etkiler yapacağını başlangıçta anlamışlardı. Metal sanayii ve teknik aletler alanlarında, son derece değerli keşifler yaptılar.
Metal karışımları ve boyaları keşfettiler. Damıtma, esans çıkarma ve optik camlar yapma usullerini keşfettiler."
Denizcilik bilgini İbn Macid'e ait pusula. KAĞIT, MATBAACILIK VE PUSULA Asırlarca denizcilere, donanmalara kılavuzluk eden ve onları "belirsizlik"ten kurtaran pusula, hiç şüphesiz ki, Müslümanların icadıdır. Medeniyetler tarihi araştırmacıları,
Çinliler'in ilk önce mıknatıs ibresinin kuzeyi gösterdiğini bildiklerini kaydetmekle beraber; pusulanın deniz yolculuğunda kullanılmasını ve pusula aletini, ilk defa Müslümanlar'dan öğrendiklerini bildirmektedirler. Yani, tüm dünya denizcileri gibi Çinliler de bu aleti, Müslüman denizcilerle olan ticarî münasebetleri esnasında öğrenmişlerdir.