Bazı istisnalar dışında Türk Sineması’nın adeta beynimize çivi çakar gibi yerleştirdiği tiplemeler, bugünde çirkin örnekler üzerinden genelleyerek millet üzerinde ağır bir fırtına estiriliyor. Bunun sanat, sinema, siyasi çevreler ve entelektüel çevrelerin argümanı olması bir gerçeği hatırlatıyor.
Bu gerçek, 80 yıl boyunca milletin beynine kazınmak istenen din adamı tiplemesi ile dini çevreler üzerinde dışlayıcı, baskıcı ve ötekileştiren propaganda aygıtına dönüşüyor. Sinemada işlenen ve bir kesimin yaşam biçiminde canlı olan arketipler (ilk örnek) yeni olaylar ile kin ve nefrete varan karalamaya dönüşmektedir. Doç. Dr. Yemen’in “… din adamları, “büyü, muska, üfürme, nazar” gibi uygulamalarla ilişkilendirilmiş bir konumdadırlar.” tespiti gelişen ruh halini göstermektedir.
(Yılanların Öcü (1962), Kuma (1974), Sürü (1978), Kibar Feyzo (1978), Hazal (1979), Davaro (1981), Züğürt Ağa (1985)). En çok izlenen, hatta ödüllü ama sahtekar imam tipini beyne kazıyan yapımlardır. Yeşil Çam’ın bu alanda başarılı olduğunu söylemeliyiz.
“Din adamları temsillerinde dikkat çeken üçüncü konu ise haksız işleyen düzenin destekleyicileri olmalarıdır. Bu yerleşik sistem koruyuculuğu, filmlerin mekânı olan köylerde daha çok görülmektedir. Köylüleri “kul” olarak gören feodal sistem aktörü ağa veya resmî sistemin temsilcisi muhtarın haksız işlerinin en büyük destekçisi din adamı olmaktadır. Böylelikle hak ve adaletin dinî referans gücü de zayıflamaktadır. (Yılanların Öcü (1962), Kibar Feyzo (1978), Hazal (1979), Züğürt Ağa (1985)).” (Doç. İ.Y)
Kaldı ki, Türk toplum yapısında feodalite yoktur! Köy veya kırsalda böyle bir düzene rastlamak zordur. Türk milletinde ‘ağa’lık unvanı vermeyle gerçekleşmektedir.
Halit Refiğ’lere ihtiyacımız var!
“1960-2000 yıllarını kapsayan dönemde yukarıda özetlemeye çalıştığımız “dışlanmış” ve “daraltılmış” din adamı tiplemesinin belki tek istisnası, Halit Refiğ tarafından perdeye taşınmıştır. Refiğ tarafından yönetilen Kurtar Beni (1987) filmi, bir mahalle imamıyla fahişelik yaparak geçimini sağlayan bir kadının aşkını anlatmaktadır. Kadın bir gün kendisini günahlarından kurtarması için Allah’a dua etmek amacıyla bir camiye gider ve imam ile tanışarak gerçek kimliğini gizler. İmam ile aralarındaki ilişki önce yakın arkadaşlığa ve sonra da aşka dönüşür. İmam gerçeği öğrenmesine rağmen kadınla evlenir. Fakat tepkilere dayanamayarak imamlığı bırakır ve başka bir semte taşınmak zorunda kalır.
Din adamı olarak bir imamı kent hayatında ve farklı bir duygusal ilişki içerisinde temsil etmesine rağmen film, Türk sinemasında din adamı olgusunun hangi özellikleriyle imaja dönüştüğünü göstermektedir: Kurtar Beni’yi yaptığımızda, ben bu filme reaksiyonun daha çok muhafazakâr dinî çevrelerden geleceğini sanıyordum. Çünkü bir fahişeyle evlenen, evlenmek için imamlığı bırakan bir adam var. Hayır, tam tersine muhafazakâr çevrelerden çok büyük destek geldi. En büyük muhalefet ilerici kesimlerden geldi. Çünkü onlar, vicdansız, din sömürücü imamlara alışmışlar. Burada vicdanı ağır basan, içinde kötülük olmayan, iyilik yapmaya çalışan bir imamla karşılaşınca dinsiz takımı filmden epey rahatsız oldu (Türk, 2000: 364).
(Kaynak:Türk Sinemasında Din Adamı Tiplemelerine Tarihsel Bir Yaklaşım Denemesi/ Kastamonu Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü, Kastamonu, Türkiye/Doç.Dr. İbrahim Yemen/ https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/424286)
Bu gerçek, 80 yıl boyunca milletin beynine kazınmak istenen din adamı tiplemesi ile dini çevreler üzerinde dışlayıcı, baskıcı ve ötekileştiren propaganda aygıtına dönüşüyor. Sinemada işlenen ve bir kesimin yaşam biçiminde canlı olan arketipler (ilk örnek) yeni olaylar ile kin ve nefrete varan karalamaya dönüşmektedir. Doç. Dr. Yemen’in “… din adamları, “büyü, muska, üfürme, nazar” gibi uygulamalarla ilişkilendirilmiş bir konumdadırlar.” tespiti gelişen ruh halini göstermektedir.
(Yılanların Öcü (1962), Kuma (1974), Sürü (1978), Kibar Feyzo (1978), Hazal (1979), Davaro (1981), Züğürt Ağa (1985)). En çok izlenen, hatta ödüllü ama sahtekar imam tipini beyne kazıyan yapımlardır. Yeşil Çam’ın bu alanda başarılı olduğunu söylemeliyiz.
“Din adamları temsillerinde dikkat çeken üçüncü konu ise haksız işleyen düzenin destekleyicileri olmalarıdır. Bu yerleşik sistem koruyuculuğu, filmlerin mekânı olan köylerde daha çok görülmektedir. Köylüleri “kul” olarak gören feodal sistem aktörü ağa veya resmî sistemin temsilcisi muhtarın haksız işlerinin en büyük destekçisi din adamı olmaktadır. Böylelikle hak ve adaletin dinî referans gücü de zayıflamaktadır. (Yılanların Öcü (1962), Kibar Feyzo (1978), Hazal (1979), Züğürt Ağa (1985)).” (Doç. İ.Y)
Kaldı ki, Türk toplum yapısında feodalite yoktur! Köy veya kırsalda böyle bir düzene rastlamak zordur. Türk milletinde ‘ağa’lık unvanı vermeyle gerçekleşmektedir.
Halit Refiğ’lere ihtiyacımız var!
“1960-2000 yıllarını kapsayan dönemde yukarıda özetlemeye çalıştığımız “dışlanmış” ve “daraltılmış” din adamı tiplemesinin belki tek istisnası, Halit Refiğ tarafından perdeye taşınmıştır. Refiğ tarafından yönetilen Kurtar Beni (1987) filmi, bir mahalle imamıyla fahişelik yaparak geçimini sağlayan bir kadının aşkını anlatmaktadır. Kadın bir gün kendisini günahlarından kurtarması için Allah’a dua etmek amacıyla bir camiye gider ve imam ile tanışarak gerçek kimliğini gizler. İmam ile aralarındaki ilişki önce yakın arkadaşlığa ve sonra da aşka dönüşür. İmam gerçeği öğrenmesine rağmen kadınla evlenir. Fakat tepkilere dayanamayarak imamlığı bırakır ve başka bir semte taşınmak zorunda kalır.
Din adamı olarak bir imamı kent hayatında ve farklı bir duygusal ilişki içerisinde temsil etmesine rağmen film, Türk sinemasında din adamı olgusunun hangi özellikleriyle imaja dönüştüğünü göstermektedir: Kurtar Beni’yi yaptığımızda, ben bu filme reaksiyonun daha çok muhafazakâr dinî çevrelerden geleceğini sanıyordum. Çünkü bir fahişeyle evlenen, evlenmek için imamlığı bırakan bir adam var. Hayır, tam tersine muhafazakâr çevrelerden çok büyük destek geldi. En büyük muhalefet ilerici kesimlerden geldi. Çünkü onlar, vicdansız, din sömürücü imamlara alışmışlar. Burada vicdanı ağır basan, içinde kötülük olmayan, iyilik yapmaya çalışan bir imamla karşılaşınca dinsiz takımı filmden epey rahatsız oldu (Türk, 2000: 364).
(Kaynak:Türk Sinemasında Din Adamı Tiplemelerine Tarihsel Bir Yaklaşım Denemesi/ Kastamonu Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü, Kastamonu, Türkiye/Doç.Dr. İbrahim Yemen/ https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/424286)