Kızanlar olacaktır, biliyorum ama farklı pencereden bakanlara ışık tutabilir diye yazmaya devam etmek istiyorum! Türkiye, 2000’lere kadar BATI Vesayeti altındaydı. İktidarlar; askeri darbe, iç çatışma (sağ – sol ve Alevi – Sünni), PKK terörü ile terbiye edilirdi.
2000’ler sonrası ilk anda anlaşılmayan, batıyla uyumlu görünüm sergileyen Recep Tayyip Erdoğan iktidarı vardı. Batıyla ciddi uyum vardı. Bir TL, 1 dolara eş olmaya çok yakında. Erdoğan, adım adım giderken Küreselcilerin adamlarını temizlemeye başlayınca BATI’yı kızdırdı. Yere göğe sığdırılamayan Erdoğan imajının yerini, “Diktatör”, “Sultan” gibi sıfatlar aldı.
Günümüz Türkiye’sinde nehirler yatağını buluyor! Türkiye, savunma sanayiinde dünyayı şaşırtan bir hızla en etkili, en çok istenilen savunma sanayi araçlarını (SİHA, ANKA, KIZILELMA, İnsansız deniz unsurları, her neviden silah, füze, kör edici büyük güce sahip ‘KORAL’ gibi) üretmeye başladı.
Bütün siyasi oyunlara rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hala milletin en sevdiği siyasi ve seçimlerde galibiyete çok yakın. ABD başta olmak üzere küresel şirketlerin desteklediği sivil (bazı partiler), STK’lar Türk milleti nazarında yok hükmündeler.
Yani Erdoğan hala dimdik ayakta ve güç yetirilemiyor.
Son çareleri, sıkça başvurulan yöntem, Türkiye’yi uluslararası alanda zora sokacak temelsiz iftiralar. Türk Ordusuna atılan ve sözde siyasilerin sahip çıktığı iftiralar, kara para ve uyuşturucu iftirası ki bir muhalefet liderine yakışmadığını söylemeliyiz.
Her yolda tıkanıyorlar, her darbe vurmak istediklerinde Erdoğan’ın güçlendiği görülüyor.
Türkiye, batının tüm baskılarına rağmen Ukrayna - Rusya arasında denge politikasından vaz geçmedi. Dünya tahıl kıtlığını çözen isim olarak Erdoğan, dünyanın mazlumlarının duasını alıyor. Doğalgaz sorunu yaşamayan ülkeyiz. Üstüne üstlük BATI’nın harami gibi el koyduğu Rus sermayesi rotasını Türkiye’ye çevirmiş bulunuyor.
Güvenilir Türkiye, Körfez sermayesini de çekiyor.
Suudi Arabistan 5 milyar dolar, Katar’ın ise 20 milyar doların üzerinde parayı Merkez Bankasına aktardığını biliyoruz.
CFR kıdemli uzmanlarından Brad Setser, bu akışı aşırı rahatsızlıkla ve kıskançlıkla izliyor. Attığı tivitlerde;
@Brad_Setser
“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “dost ülkelerden” finansman temin edebilmesi gerçekten çok etkileyici, kendileri tam olarak dost olmayan ülkeler bile TCMB'ye büyük meblağlar borç verdiler.
Suudiler, Türkiye'ye para getirmek için daha dolambaçlı bir yol izlemek zorunda kalan Ruslara katıldı -- Gazprombank, fonları Türk ortak girişimine aktaran Rosatom'a 7 milyar dolar borç verdi (bunlar daha sonra Türk mevduatlarına/dolar bonolarına yatırıldı)
Rusya'nın Azeri (dostları bile devlet petrol şirketleri aracılığıyla 1 milyar dolar sağladılar. Ve hala daha sonra isimlendirilecek bir ülkeden gelen ek 2 milyar dolarlık depoziti çözmeye çalışıyorum ... (Temmuz BoP'sinde sanırım, bu yüzden gerçek)
Niye rahatsızsınız?
2000’ler sonrası ilk anda anlaşılmayan, batıyla uyumlu görünüm sergileyen Recep Tayyip Erdoğan iktidarı vardı. Batıyla ciddi uyum vardı. Bir TL, 1 dolara eş olmaya çok yakında. Erdoğan, adım adım giderken Küreselcilerin adamlarını temizlemeye başlayınca BATI’yı kızdırdı. Yere göğe sığdırılamayan Erdoğan imajının yerini, “Diktatör”, “Sultan” gibi sıfatlar aldı.
Günümüz Türkiye’sinde nehirler yatağını buluyor! Türkiye, savunma sanayiinde dünyayı şaşırtan bir hızla en etkili, en çok istenilen savunma sanayi araçlarını (SİHA, ANKA, KIZILELMA, İnsansız deniz unsurları, her neviden silah, füze, kör edici büyük güce sahip ‘KORAL’ gibi) üretmeye başladı.
Bütün siyasi oyunlara rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hala milletin en sevdiği siyasi ve seçimlerde galibiyete çok yakın. ABD başta olmak üzere küresel şirketlerin desteklediği sivil (bazı partiler), STK’lar Türk milleti nazarında yok hükmündeler.
Yani Erdoğan hala dimdik ayakta ve güç yetirilemiyor.
Son çareleri, sıkça başvurulan yöntem, Türkiye’yi uluslararası alanda zora sokacak temelsiz iftiralar. Türk Ordusuna atılan ve sözde siyasilerin sahip çıktığı iftiralar, kara para ve uyuşturucu iftirası ki bir muhalefet liderine yakışmadığını söylemeliyiz.
Her yolda tıkanıyorlar, her darbe vurmak istediklerinde Erdoğan’ın güçlendiği görülüyor.
Türkiye, batının tüm baskılarına rağmen Ukrayna - Rusya arasında denge politikasından vaz geçmedi. Dünya tahıl kıtlığını çözen isim olarak Erdoğan, dünyanın mazlumlarının duasını alıyor. Doğalgaz sorunu yaşamayan ülkeyiz. Üstüne üstlük BATI’nın harami gibi el koyduğu Rus sermayesi rotasını Türkiye’ye çevirmiş bulunuyor.
Güvenilir Türkiye, Körfez sermayesini de çekiyor.
Suudi Arabistan 5 milyar dolar, Katar’ın ise 20 milyar doların üzerinde parayı Merkez Bankasına aktardığını biliyoruz.
CFR kıdemli uzmanlarından Brad Setser, bu akışı aşırı rahatsızlıkla ve kıskançlıkla izliyor. Attığı tivitlerde;
@Brad_Setser
“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “dost ülkelerden” finansman temin edebilmesi gerçekten çok etkileyici, kendileri tam olarak dost olmayan ülkeler bile TCMB'ye büyük meblağlar borç verdiler.
Suudiler, Türkiye'ye para getirmek için daha dolambaçlı bir yol izlemek zorunda kalan Ruslara katıldı -- Gazprombank, fonları Türk ortak girişimine aktaran Rosatom'a 7 milyar dolar borç verdi (bunlar daha sonra Türk mevduatlarına/dolar bonolarına yatırıldı)
Rusya'nın Azeri (dostları bile devlet petrol şirketleri aracılığıyla 1 milyar dolar sağladılar. Ve hala daha sonra isimlendirilecek bir ülkeden gelen ek 2 milyar dolarlık depoziti çözmeye çalışıyorum ... (Temmuz BoP'sinde sanırım, bu yüzden gerçek)
Niye rahatsızsınız?