“İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var. Kulları içinden ancak âlimler, Allah’tan korkar. Şüphesiz Allah, Aziz ve Gafur’dur.” (Fâtır 28)
Ayette geçen ‘ulema’ sözcüğü, Allah’tan korkanlar, Allah’ı diğer insanlardan daha çok bilen kimseler demektir. İslam dini için ulema ifadesi, Efendimiz (sav)’den günümüze, Kuran’ı öğrenen-öğreten, yaşayan-yaşatan din âlimlerini ifade etmektedir.
Farklı anlayışlara sahip her dilden her renkten kavimler yeryüzünü doldurmuş durumdadır. Tarihsel olarak, Allah’a karşı farkındalık gösterenler ise, ancak ya Peygamberler tarafından doğrudan eğitilen zatlar ya da vahiy metinleri üzerinde çalışıp öğrenen-öğreten kimselerdir.
İslam son Hak Dindir; kaynağı, son ilahi kitap Kuran’dır; Kuran’ın muallimi ise Hz. Muhammed (sav)’dir. Kuran, hem Yaratıcıyı hem de yaratılanları doğru şekilde tanıtan yegâne ilahî kaynaktır. İşte kutsal Kuran’ı okuyan, öğrendiğiyle amel eden ve diğer insanlara hidayet yolunu gösteren kimseler de, neden dindarane bir hayat yaşadıklarını, neden Allah’tan korktuklarını ve neden Allah’a karşı sevgiyle dolu olduklarının derin şuurunda olan ulema denilen ihlaslı, ilmini dünyaya alet etmeyen, din alimleridir.
İslam tarihinde ulema kalemi temsil ederken devlet de kılıçla temsil edilmiştir. Kılıç kalemi her öne çıkardığında İslam medeniyeti güneş gibi parlamıştır. Bugün 2 milyara yaklaşan nüfusuyla İslam dünyası medreseler yoluyla inşa edilmiştir denilebilir.
Ayetin son bölümünde yer alan ve Rabbimizin ‘aziz ve gafur’ olduğunu vurgulayan yüce sıfatları ise büyük birer müjdedir. Malum; aziz; kudret sahibi, çok değerli, çok üstün, bütün şerefler kendisine ait anlamlarındadır. Gafur ise, acıyan, merhametli, sevgi gösteren ve bağışlayan Allah, manasındadır.
Sonuç: Rabbimiz Kuran’da ‘hiç bilenle bilmeyen eşit olur mu?’ diye buyurdu. O halde, İslam kutsalını en iyi bilen ‘ulema’, aynı zamanda Rabbimizin insanlığa bir rahmet tecellisidir. Bu yüzden Efendimiz, âlimin ölümünü âlemin ölümüyle denk tutmuştur. Çünkü insanlara iman ve kurtuluş yolunu asırlardan beridir öğreten ulemanın ortadan kalkmasıyla birlikte ortaya çıkacak olan hastalıklar, din adına, büyük bir cehalet, safsata, karışıklık, şüphe, iftira, inkâr gibi yıkıcı nefsi ve fikri hastalıklar olacaktır. Zamanımızda, ulemayı ve bu bağlamda medreseleri diline dolayanlar, gafil kimseler değillerse, İslam düşmanı kimseler olduklarından şüphe edilmemelidir. (M. Talât Uzunyaylalı)
Ayette geçen ‘ulema’ sözcüğü, Allah’tan korkanlar, Allah’ı diğer insanlardan daha çok bilen kimseler demektir. İslam dini için ulema ifadesi, Efendimiz (sav)’den günümüze, Kuran’ı öğrenen-öğreten, yaşayan-yaşatan din âlimlerini ifade etmektedir.
Farklı anlayışlara sahip her dilden her renkten kavimler yeryüzünü doldurmuş durumdadır. Tarihsel olarak, Allah’a karşı farkındalık gösterenler ise, ancak ya Peygamberler tarafından doğrudan eğitilen zatlar ya da vahiy metinleri üzerinde çalışıp öğrenen-öğreten kimselerdir.
İslam son Hak Dindir; kaynağı, son ilahi kitap Kuran’dır; Kuran’ın muallimi ise Hz. Muhammed (sav)’dir. Kuran, hem Yaratıcıyı hem de yaratılanları doğru şekilde tanıtan yegâne ilahî kaynaktır. İşte kutsal Kuran’ı okuyan, öğrendiğiyle amel eden ve diğer insanlara hidayet yolunu gösteren kimseler de, neden dindarane bir hayat yaşadıklarını, neden Allah’tan korktuklarını ve neden Allah’a karşı sevgiyle dolu olduklarının derin şuurunda olan ulema denilen ihlaslı, ilmini dünyaya alet etmeyen, din alimleridir.
İslam tarihinde ulema kalemi temsil ederken devlet de kılıçla temsil edilmiştir. Kılıç kalemi her öne çıkardığında İslam medeniyeti güneş gibi parlamıştır. Bugün 2 milyara yaklaşan nüfusuyla İslam dünyası medreseler yoluyla inşa edilmiştir denilebilir.
Ayetin son bölümünde yer alan ve Rabbimizin ‘aziz ve gafur’ olduğunu vurgulayan yüce sıfatları ise büyük birer müjdedir. Malum; aziz; kudret sahibi, çok değerli, çok üstün, bütün şerefler kendisine ait anlamlarındadır. Gafur ise, acıyan, merhametli, sevgi gösteren ve bağışlayan Allah, manasındadır.
Sonuç: Rabbimiz Kuran’da ‘hiç bilenle bilmeyen eşit olur mu?’ diye buyurdu. O halde, İslam kutsalını en iyi bilen ‘ulema’, aynı zamanda Rabbimizin insanlığa bir rahmet tecellisidir. Bu yüzden Efendimiz, âlimin ölümünü âlemin ölümüyle denk tutmuştur. Çünkü insanlara iman ve kurtuluş yolunu asırlardan beridir öğreten ulemanın ortadan kalkmasıyla birlikte ortaya çıkacak olan hastalıklar, din adına, büyük bir cehalet, safsata, karışıklık, şüphe, iftira, inkâr gibi yıkıcı nefsi ve fikri hastalıklar olacaktır. Zamanımızda, ulemayı ve bu bağlamda medreseleri diline dolayanlar, gafil kimseler değillerse, İslam düşmanı kimseler olduklarından şüphe edilmemelidir. (M. Talât Uzunyaylalı)