Dünya ve Türkiye’nin en büyük felaketini yaşadık. 10 şehir, ilçe, belde ve köyleriyle yıkıldı. Depremin Sina yarımadasına kadar etkili olduğunu biliyoruz. Yüreğimiz yanıyor, acımız büyük ve büyük acılar büyük birliktelikler ile sarılıyor.
40 ve üzeri yaştaki insanlarımızın yaşamında lüks bina, rezidans kavramı yoktu. Birçok insanın 50-70 metrekare tek katlı veya biraz hali vakti yerinde olanın çift katlı ev hatıraları hala yaşamaktadır. 1980 sonrası Özal döneminde belediyelerin öncülüğünde yapılaşma süreci, yapı kooperatifi yaşamımıza girdi. 2000’ler sonrasında süreç hızlandı.
Türkiye’de ve Erzurum’da 1980’lere kadar müteahhit ve lüks bina kavramı yoktu. Erzurum’da yeni imara açılan alanlar Necati Güllü’lü, ardından Mehmet Ali Ünal döneminde görüldü. Yenişehir semti, Dadaşkent gibi yeni alanlar imarlaştı.
Müteahhit fışkırdı!
1995 – 2005 arası kooperatifler veya kapkaçlar ünlüydü. İnşaat kültürü ve bilgisi olmayan çok sayıda insan bir araya gelerek kooperatif kurup inşaat işine girdi. İçlerinden işini tamamlayanlar çıktığı gibi halkı dolandırıp kaybolan kaçaklarda çıktı. Bir çoğumuzun çevresinde böyle hikayeler, mağdurlar vardır.
Günümüzde bu işler değişim geçirdi, ama sorun çok değilmedi!
Erzurum, konut stokunu önemli ölçüde yeniledi. Kentsel dönüşüme ihtiyaç duyan şehir merkezinde hala önemli alanlar var. İmara yeni açılan alanlarda var. Sürecin ne kadar sağlıklı yürüdüğü değerlendirme konusu.
Nitelik aramıyoruz!
Erzurum’da son 10 yılda başka sektörlerden fazla parası olanların inşaat sektörüne girdiğine şahit olduk. Son zamanlarda çok sayıda yeni müteahhit taifesi de oluştu. Erzurum’da en çok 30 yıldır yapım işinde olan isim ararsanız parmakla sayarsınız.
İnşaat rantı yüksek alan.
300 – 400 bin liraya mal olan dairelerin 2 ile 5 milyon lira arasında satıldığına şahit oluyoruz. Falanca sitenin neon ışıklı olduğu, filanca inşaatın dış cilasının nasıl afilli olduğu konuşuluyor. Maalesef şehrimizde de binanın niteliğine dair sohbet gitmiyor.
Depreme dayanıklılık konusunda kullanılan çimentonun kalitesi, demir sıklığı, zemin sıkılaştırması şöyle bilimsel yapılmış diye bir sohbete rastlayamazsınız.
Deprem kapımıza gelince bugünlerde çevremde çok sayıda insanın binasının güvenliğini nasıl öğrenebileceğine dair sorular duyuyorum.
Binanın afilliliği şimdilik bir kenara bırakılmış görünüyor.
Unutmayalım, TOKİ bu aralar revaçta.
Eskiler bizden akıllı ve adilmiş!
Babil hükümdarı Hammurabi’nin (M.Ö. 1792-1750) kanunlarında sorumluluk esas alınmıştı. İnşaatçılar mülk sahibine karşı sorumluydular. Kanunlara göre Babil’de yaptığı ev yıkılır, ev sahibi de ölürse inşaatçının cezası ölümdü.
Osmanlı devri Şeyhülislamlarından Ömer Hulusi Efendi, “Yaptığı yüksek bina ile komşusunun evini karanlıkta bırakan, verdiği zararı karşılamak zorundadır” demiş.
40 ve üzeri yaştaki insanlarımızın yaşamında lüks bina, rezidans kavramı yoktu. Birçok insanın 50-70 metrekare tek katlı veya biraz hali vakti yerinde olanın çift katlı ev hatıraları hala yaşamaktadır. 1980 sonrası Özal döneminde belediyelerin öncülüğünde yapılaşma süreci, yapı kooperatifi yaşamımıza girdi. 2000’ler sonrasında süreç hızlandı.
Türkiye’de ve Erzurum’da 1980’lere kadar müteahhit ve lüks bina kavramı yoktu. Erzurum’da yeni imara açılan alanlar Necati Güllü’lü, ardından Mehmet Ali Ünal döneminde görüldü. Yenişehir semti, Dadaşkent gibi yeni alanlar imarlaştı.
Müteahhit fışkırdı!
1995 – 2005 arası kooperatifler veya kapkaçlar ünlüydü. İnşaat kültürü ve bilgisi olmayan çok sayıda insan bir araya gelerek kooperatif kurup inşaat işine girdi. İçlerinden işini tamamlayanlar çıktığı gibi halkı dolandırıp kaybolan kaçaklarda çıktı. Bir çoğumuzun çevresinde böyle hikayeler, mağdurlar vardır.
Günümüzde bu işler değişim geçirdi, ama sorun çok değilmedi!
Erzurum, konut stokunu önemli ölçüde yeniledi. Kentsel dönüşüme ihtiyaç duyan şehir merkezinde hala önemli alanlar var. İmara yeni açılan alanlarda var. Sürecin ne kadar sağlıklı yürüdüğü değerlendirme konusu.
Nitelik aramıyoruz!
Erzurum’da son 10 yılda başka sektörlerden fazla parası olanların inşaat sektörüne girdiğine şahit olduk. Son zamanlarda çok sayıda yeni müteahhit taifesi de oluştu. Erzurum’da en çok 30 yıldır yapım işinde olan isim ararsanız parmakla sayarsınız.
İnşaat rantı yüksek alan.
300 – 400 bin liraya mal olan dairelerin 2 ile 5 milyon lira arasında satıldığına şahit oluyoruz. Falanca sitenin neon ışıklı olduğu, filanca inşaatın dış cilasının nasıl afilli olduğu konuşuluyor. Maalesef şehrimizde de binanın niteliğine dair sohbet gitmiyor.
Depreme dayanıklılık konusunda kullanılan çimentonun kalitesi, demir sıklığı, zemin sıkılaştırması şöyle bilimsel yapılmış diye bir sohbete rastlayamazsınız.
Deprem kapımıza gelince bugünlerde çevremde çok sayıda insanın binasının güvenliğini nasıl öğrenebileceğine dair sorular duyuyorum.
Binanın afilliliği şimdilik bir kenara bırakılmış görünüyor.
Unutmayalım, TOKİ bu aralar revaçta.
Eskiler bizden akıllı ve adilmiş!
Babil hükümdarı Hammurabi’nin (M.Ö. 1792-1750) kanunlarında sorumluluk esas alınmıştı. İnşaatçılar mülk sahibine karşı sorumluydular. Kanunlara göre Babil’de yaptığı ev yıkılır, ev sahibi de ölürse inşaatçının cezası ölümdü.
Osmanlı devri Şeyhülislamlarından Ömer Hulusi Efendi, “Yaptığı yüksek bina ile komşusunun evini karanlıkta bırakan, verdiği zararı karşılamak zorundadır” demiş.