
Kabul edelim ki bu topraklarda var olduğumuz günden beri hep sancılı ve ciddi süreçlerden geçtik. Dış mihrakların dün de bu topraklar üzerinde iyi niyetli olmayan emelleri vardı, bugün de var, yarın da olacak.
Her yeni gün yeni bir ayak oyununa gebe ülkemiz. Dışta ve içte devam eden savunma mücadelesi belki de bizi diri tutuyor, düşmana karşı. Ancak şunu da iyi biliyoruz ki düşmana karşı güçlü olmak sadece topla, tüfekle, uçak, bomba ile olmuyor. Eğer sağlam bir ekonomin yoksa bu savaşlara direnecek gücün de zayıflıyor. Günümüz dünyasında geçerli olan tek güç, sağlam bir ekonomi…
Çıkalım sokağa 80 milyon hep birlikte haykıralım bu ülkede kriz yok diye…
Gerçeği örtebilir miyiz?
Biz bağırsak da ‘ekonomik sıkıntı yok’ diye, çare olur mu gerçeklerin üzerini örtmeye?
Olmadığını bir kez daha gördük.
Daha birkaç gün önce İstanbul’un göbeğinde maddi imkânsızlıkla baş edemeyen bakkalın, kasabın, evlerinin kirasını ödeyemeyen 4 kardeş, siyanür içip yaşamlarına son verdi.
Ülke bu travmanın şokunu atlatamadan ikinci şok Antalya’dan geldi. İkisi çocuk 4 kişilik aile aynı gerekçe ve aynı yöntemle intihar etti. Erzurumlu Selim Çınar, girdiği maddi sıkıntıdan çıkamayınca canından çok sevdiği eşini ve iki yavrusunu yanına alarak yaşamına son verdi.
Önceki gün Erzurum’da toprağa verildi Şimşek ailesi. Yakınları mezarlığa dahi girmeden uzaktan baktı. Sevdikleri onları son kez öpemeden, vedalaşamadan toprağa verildiler. Siyanür şüphesi vardı ve insanların onlara yaklaşması engellendi. Ne hazin bir öykü, ne feci bir son!
Kim bilir şuan bu durumda kaç aile var, ekonomi canavarının pençesinde…
Boğazına kadar borca batmış, bir çıkış yolu arayan...
Sorumlu makamlarda oturanlar enflasyon bu ay düştü diye sevinirken, ülkenin bir yerlerinde insanlar ödemedikleri borçları için, evlerine götüremedikleri ekmek için canlarına kıyıyor.
Biz sorunların üzerini örttükçe onlar dağ olup üzerimize gelecek…
Bu süre öncesinde beklenti vardı piyasalarda, Hükümet krizin farkında tedbirler alacak diye…
Bu bile bir umuttu. Ancak son aylarda ısrarla bir krizin olmadığı aksine ekonomide büyümenin yaşandığı açıklamaları, var olan umudu yerle bir etti.
Tepede durumlar belki anlatılan gibidir, ama gelin görün ki tabanda durum tam aksi. İnsanlar borçlarını ödeyemiyor. Çaresizlik öylesine belini büküyor ki, bu dünyanın yükünden kurutulup ahiretini bile yakabiliyor.
Her iki ailenin ölüm nedeni ve şekli, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir durum...
İnsanlar bu siyanüre nasıl bu kadar kolay ulaşabiliyor?
Bu konuda hiçbir yaptırım yok. Kargo şirketleri kazak gömlek gibi siyanür taşıyor...
Biran evvel bu konuda yaptırım uygulanmalı. Ve artık gerçekten ülkedeki bu kötü gidişat için birileri artık bir şeyler yapmalı. Yarın her şey için çok ama çok geç olacak...
Her yeni gün yeni bir ayak oyununa gebe ülkemiz. Dışta ve içte devam eden savunma mücadelesi belki de bizi diri tutuyor, düşmana karşı. Ancak şunu da iyi biliyoruz ki düşmana karşı güçlü olmak sadece topla, tüfekle, uçak, bomba ile olmuyor. Eğer sağlam bir ekonomin yoksa bu savaşlara direnecek gücün de zayıflıyor. Günümüz dünyasında geçerli olan tek güç, sağlam bir ekonomi…
Çıkalım sokağa 80 milyon hep birlikte haykıralım bu ülkede kriz yok diye…
Gerçeği örtebilir miyiz?
Biz bağırsak da ‘ekonomik sıkıntı yok’ diye, çare olur mu gerçeklerin üzerini örtmeye?
Olmadığını bir kez daha gördük.
Daha birkaç gün önce İstanbul’un göbeğinde maddi imkânsızlıkla baş edemeyen bakkalın, kasabın, evlerinin kirasını ödeyemeyen 4 kardeş, siyanür içip yaşamlarına son verdi.
Ülke bu travmanın şokunu atlatamadan ikinci şok Antalya’dan geldi. İkisi çocuk 4 kişilik aile aynı gerekçe ve aynı yöntemle intihar etti. Erzurumlu Selim Çınar, girdiği maddi sıkıntıdan çıkamayınca canından çok sevdiği eşini ve iki yavrusunu yanına alarak yaşamına son verdi.
Önceki gün Erzurum’da toprağa verildi Şimşek ailesi. Yakınları mezarlığa dahi girmeden uzaktan baktı. Sevdikleri onları son kez öpemeden, vedalaşamadan toprağa verildiler. Siyanür şüphesi vardı ve insanların onlara yaklaşması engellendi. Ne hazin bir öykü, ne feci bir son!
Kim bilir şuan bu durumda kaç aile var, ekonomi canavarının pençesinde…
Boğazına kadar borca batmış, bir çıkış yolu arayan...
Sorumlu makamlarda oturanlar enflasyon bu ay düştü diye sevinirken, ülkenin bir yerlerinde insanlar ödemedikleri borçları için, evlerine götüremedikleri ekmek için canlarına kıyıyor.
Biz sorunların üzerini örttükçe onlar dağ olup üzerimize gelecek…
Bu süre öncesinde beklenti vardı piyasalarda, Hükümet krizin farkında tedbirler alacak diye…
Bu bile bir umuttu. Ancak son aylarda ısrarla bir krizin olmadığı aksine ekonomide büyümenin yaşandığı açıklamaları, var olan umudu yerle bir etti.
Tepede durumlar belki anlatılan gibidir, ama gelin görün ki tabanda durum tam aksi. İnsanlar borçlarını ödeyemiyor. Çaresizlik öylesine belini büküyor ki, bu dünyanın yükünden kurutulup ahiretini bile yakabiliyor.
Her iki ailenin ölüm nedeni ve şekli, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir durum...
İnsanlar bu siyanüre nasıl bu kadar kolay ulaşabiliyor?
Bu konuda hiçbir yaptırım yok. Kargo şirketleri kazak gömlek gibi siyanür taşıyor...
Biran evvel bu konuda yaptırım uygulanmalı. Ve artık gerçekten ülkedeki bu kötü gidişat için birileri artık bir şeyler yapmalı. Yarın her şey için çok ama çok geç olacak...