- Yüzyılın henüz ilk çeyreği yaşanırken Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), genel-küresel boyutta değişen yaşam koşullarına bakarak yaşlılığı yeniden tanımladı. ‘Kim yaşlıdır?’ sorusuna yanıt aradı. Buna göre:
‘Bir insan konfor alanının (diyelim ki evinin) dışına çıkamıyorsa…
Yeni şeyler öğrenemiyor, şaşırmıyor ve artık çoğu şeyi bildiğini düşünüyorsa…
Merak etmiyorsa, keşfetmiyorsa…
Geçmişte, anılarında yaşıyorsa ve sürekli daha önce yaşadıklarını tekrar ediyorsa…
Yaşlıdır!’
★★
UNESCO herhalde bununla pek ilgilenmeyecektir; ama kendisinin yaşlılığa dair tanımının simetrik olanını oluşturabiliriz ve biz de ‘Kim gençtir?’ sorusuna klasik sayılmayacak bir yanıt arayabiliriz.
Ve diyebiliriz ki mesela:
‘Bir insan dilediğinde konfor alanının dışına çıkabiliyorsa…
Yeni şeyleri istediği zaman öğrenebiliyor, bir şeylere şaşırıyor ve çoğu şeyi henüz öğrenmemiş olduğunu düşünüyorsa…
Merak ediyorsa, keşfediyorsa…
Bugünü, anı yaşıyor ve daha önce yaşadıklarını ancak gerektiği kadar tekrar ediyorsa…
O insan gençtir!
Doğum tarihi ne olursa olsun…’
Katılır mısınız bilmem?
Benim düşüncem de o yönde: Dilediğim şeyi, dilediğim zaman öğrenebiliyorsam…
O zaman gencim!
İstediğim zaman yolculuk yapabiliyorsam…
İstediğim an motorsiklet kullanabiliyorsam mesela…
İstediğim öğrenimi alabiliyorsam, istediğim konuda dilediğim zaman bilgi edinebiliyorsam -ki bu aynı zamanda özgür olduğum anlamına da geliyor-…
Öğrendiğimi, fikrimi de hukuka ve insan haklarına saygı göstererek diğer insanlarla paylaşabiliyorsam…
Elbette aklıma her eseni, her istediğimi yapamam ama özellikle ‘istemediğim şeyi yapmama özgürlüğüne sahipsem’…
(İşte bu sonuncusu çok ama çok önemli) !..
Ve yani yapmadıklarım için kısıtlanmıyorsam, baskı görmüyorsam, niye öyle değilim diye dışlanmıyorsam…
İşte bunun adı özgürlük ve demokrasi !..
Aksini düşünün:
Korkunç!..
Tutsaklık ve zulüm…
İş yerindeyse ‘mobbing’ bu.
Mahalledeyse ‘mahalle baskısı’...
İşte bunların getireceği şey de erken yaşlılıktan başka bir şey değil. Tıbbın ‘progeria’ dediği şeyle neredeyse aynı.
O da çok korkunç!
★★
Bitirmeden...
Efendim, bugün 31 Mayıs. Baharın son günü.
Bendeniz için de ad günü, başka bir deyişle doğum günü zamanı…
Yaşlılıkla-gençlikle, bilmekle-paylaşmakla, özgürlükle-tutsaklıkla, kısaca gelgitlerle ve sonsuz, sayısız ikilemlerle ilgili düşünmem, böyle durup muhasebe yapmam ve size içimi dökmem işte bundandır.
Hoş görün lütfen!
Hem zaten doğal değil mi?
İnsan, 51’inci doğum gününde başka ne düşünür?