Geçen hafta bu köşede ‘’Seni yazı dilini beğendiğim akademisyen bir tarihçi yazar olarak daha çok seviyor ve kıymetli buluyorum. Ne yalan söyleyeyim, ETÜ’ye Rektör Yardımcısı olmana çok da sevinmedim, sevinemedim. Çünkü Rektör yardımcısı olman demek artık o güzelim tarih kitaplarını yazamayacak olman demek’’ demiştim Prof.Dr.Murat Küçükuğurlu hoca için..
Hocamdan cevap geldi. Her zamanki gibi içten, samimiyet kopan bir cevap. Tabi onun kitaplarını dört gözle bekleyen okuyucularının meraklarını giderecek ve de beni ziyadesiyle memnun eden bir cevap. Şöyle diyor Murat hoca:
‘’Açıkçası hiç plan ve proğramda olmayan bir şeydi rektör yardımcılığı. Beraber çalışmaktan her zaman mutluluk duyduğum rektörümüzün böyle bir teklifi karşısında hayır diyemedim. Esasında ben de bu görev halinde artık yazı yazıp yazamayacağım konusunda tereddüt yaşıyordum. Ama değil. Pekala yine kitaplar yazabileceğimi sanıyorum. Kesinlikle bu görev kitap çalışmalarımı engellemeyecektir. Kaldı ki şu anda dahi bir kitabıma da son şeklini vermek üzereyim. Üniversitemizin bir yayınevinin olması için de son aşamaya gelmiş bulunmaktayız. Bu sayede Üniversite hocalarımız da derin bir oh çekecek. Ayrıca şehir arşivi kuruyoruz. İlginiz için teşekkür eder, benim için de değerli olan o kaygılarınızı boşa çıkartacağımdan emin olmanızı bilin istiyorum.’’
**
İşte kitabın tam ortası!
Taraftar kelimesinin kökeni arapça. Yandaş anlamına da geliyor. Bağlanmak, tutmak anlamını da taşıyan taraftarlık duygusu güçlü bir duygudur. Özellikle kamuoyuna malolmuş futbol takımlarının taraftarları o tutkunun bariz bir göstergesi ve de semboldür. Erzurum’da da bu bağlılığı yaşayan taraftar vardır. Bu sayı öyle az da değildir. Belirgindir taraftarlık duygusu. Özellikle zor şartlarda takımını destekleyen Erzurum’da ki taraftarlar ülke genelindede parmakla gösterilmektedr. Bugün bir çok TV proğramında da spor yorumcuları tarafından Erzurum taraftarının ne denli takımına bağlı olduğunu sıklıkla dillendirmiş, kamuoyunda bu bir hayli de genel kabul görmüştür. Önceki gğn karşıma çıkan bu fotoğraf bana göre Erzurum seyircisinin takımına ne denli bağlı olduğunu ortaya koyan çok çarpıcı bir resimdir. Kim çekmiştir, ne zaman çekmiştir bilmem ama Murat Balkuş’un facebook hesabından yayınladığı bu fotoğraf tam kitabın ortasıdır. Erzurum seyircisinin kim olduğunu merak edenler meraklarını ancak bu fotoğraf ile giderebilir. Bana göre taraftarın büyük fotoğrafıdır bu. Görmemişleri düşünerekten paylaşayım istedim..
--
Bize Anna, Nadya’ya anne!
Bir yıla yakın zamandır Erzurum’u mesken tutan Türkiye Sürat Pateni Milli Takım Başantrenörü Polonyalı Anna Lukanova, kızının hasretliğine dayanamıyor, artık her ülkesine gidişinde dönüşte onu da beraberinde getiriyor. 11 yaşındaki kızı Nadya ile antrenmanlardan arta kalan zamanlarda Erzurum’da vakit geçiren Anna, tarihi ve turistik yerleri gezdiriyor, kızının da kendisi gibi bir Türk dostu olmasını istiyor. Beraberinde yardımcı antrenörler ile geçtiğimiz gün Ufuk Demir’in davetlisi olarak Taşhane’ye giden Anna, burada da kızı Nadya ile yakından ilgilendi. Meraklı gözlerle etrafı izleyen Nadya’nın de annesi milli takımımızın başantrenörü Anna gibi güleryüzlülüğü ve sempatikliği dikkatlerden kaçmadı. Taşhane’de fasıl ekibinin müzik dinletisine de katılan ve gönlünce eğlenen anne kız, mekanı sevdi, sık sık geleceğini söyledi, davetinden ötürü Ufuk Demir’e teşekkür etti. Taşhane ziyaretine Buz Pateni Federasyonu yönetim kurulu üyeleri Naci Korucu, Ata Yetişken ve Arif Karadağ’ın yanısıra antrenörler İnan Eren, Duygu Kan Belir, Mülkinaz Bıyık ve Cemre Çavdar ile Polonyalı fizyoterapist Marek ve sporcu Sebastian da katıldılar..
--
Burası Erzurum değil!
19 Mayıs’ın 100’ncü yıldönümü kutlamaları sebebiyle eskiye, Atartürk’e ait fotoğraflar paylaşılıyor sıklıkla. Bu fotoğraflardan biri de işte bu. At üstündeki bu Atatürk fotoğrafının Erzurum’da çekildiği yazılıp söylenir hep. Oysa değil. Daha önce de Erzurum’da çekildiği belirtilen bu fotoğrafın İstanbul’da çekildiği ifade ediliyor. Evet, milli mücadelenin başlangıcı için Erzurum önemli bir şehir. Kongre burada Atatürk başkanlığında toplanmıştır. Tamam, Atatürk 23 gün filan Erzurum’da kalmıştır. Hatta Erzurum’da iken kaldığı ve bugün müze haline gelen ev de bellidir. Ama bu fotoğraf Erzurum’da çekilmemiştir, ısrar etmeyiniz. Fotoğrafın çekildiği yerin Erzurum değil İstanbul olduğunu ben değil, bizzat o işin uzmanı tarihçiler söylüyor. Hatırlatırım, nokta.
--
Bunlar daha idman!
Meşhur Anadolu Ateşi’nin yönetmeni Mustafa Erdoğan ne ise benim için Ahmet Coşkun da olur. Tanışıklığım yıllar öncesine dayanan İspir’in çiçeği burnundaki Belediye Başkanı Ahmet Coşkun, tıpkı Mustafa Erdoğan gibi başarılı bir proğram organizatörüdür. Türkiye’nin parmakla gösterilen organizatörlerindendir. Hem de Cumhur ittifakının adayı olarak daha belediye başkan adayı edildiğinde Türkiye’nin İspir’i artık fasulyesinden çok daha fazla tanıyacağına inanmıştım. Tanıdığım Ahmet Coşkun, farkındalık oluşturan bir isimdir ve her işi ile ses getirmeyi sever. Belediye Başkanı olması haline İspir’in adını artık çok duyacağımızı biliyordum. Çünkü o boş durmayı sevmeyen, içi kıpır kıpır bir adamdır, üzerine ne görev düşerse fazlasıyla uğraşıp yapan bir adamdır. Adaylığı zamanında bu düşüncemi belirtmem etik olmazdı. En azından siyaset olur, diğer adaylara haksızlık etmeyeyim diye çekinmiş, düşüncelerimi dile getirmemiştim. Ama şimdi rahatlıkla söylüyorum ki en azından gazeteciler olarak biz bu Ahmet Coşkun ile İspir’i çok yazar çizeriz.
***
Önceki gün karşılaştığım ve sohbet ettiğim başkan Coşkun’a, şu geçen kısa süre içerisinde ne yaptığını sordum. Neler yapmamış ki? İspir’de bir çok etkinliğe daha şimdiden imza atmış ve yeni projelerinin uygulaması için de Ramazan sonrasını bekliyormuş. Anlatırken bile o heyecanını görmek mümkün. Özellikle İspir’e ilk defa sirk getirmiş olması, sokak siharbazlarını çocuklarla tanıştırması sanırım Ahmet Coşkun’un yapacaklarının kısa bir özeti. Onları anlattı, o çalışması ile ilgili bilgiler verdi. Ne diyeyim. Bunlar sanırım Ahmet Coşkun için bir nevi idman. Asıl maç sonra. Allah kolaylıklar versin başkan. İspir’de neler yapacağının daha şimdiden merakı içindeyiz, Ramazan bitse de o merakımızı yavaş yavaş gidermeye başlasak.
--
TUTTUĞUM BABA SÖZLER: Kitap gibi kadınları imlası bozuk erkekler okuyamaz! ( Halit Yence)
DUVARIN DİLİ: Oluruna bırak. Olmazsa tekrar bırakırsın!
Hocamdan cevap geldi. Her zamanki gibi içten, samimiyet kopan bir cevap. Tabi onun kitaplarını dört gözle bekleyen okuyucularının meraklarını giderecek ve de beni ziyadesiyle memnun eden bir cevap. Şöyle diyor Murat hoca:
‘’Açıkçası hiç plan ve proğramda olmayan bir şeydi rektör yardımcılığı. Beraber çalışmaktan her zaman mutluluk duyduğum rektörümüzün böyle bir teklifi karşısında hayır diyemedim. Esasında ben de bu görev halinde artık yazı yazıp yazamayacağım konusunda tereddüt yaşıyordum. Ama değil. Pekala yine kitaplar yazabileceğimi sanıyorum. Kesinlikle bu görev kitap çalışmalarımı engellemeyecektir. Kaldı ki şu anda dahi bir kitabıma da son şeklini vermek üzereyim. Üniversitemizin bir yayınevinin olması için de son aşamaya gelmiş bulunmaktayız. Bu sayede Üniversite hocalarımız da derin bir oh çekecek. Ayrıca şehir arşivi kuruyoruz. İlginiz için teşekkür eder, benim için de değerli olan o kaygılarınızı boşa çıkartacağımdan emin olmanızı bilin istiyorum.’’
**
İşte kitabın tam ortası!
Taraftar kelimesinin kökeni arapça. Yandaş anlamına da geliyor. Bağlanmak, tutmak anlamını da taşıyan taraftarlık duygusu güçlü bir duygudur. Özellikle kamuoyuna malolmuş futbol takımlarının taraftarları o tutkunun bariz bir göstergesi ve de semboldür. Erzurum’da da bu bağlılığı yaşayan taraftar vardır. Bu sayı öyle az da değildir. Belirgindir taraftarlık duygusu. Özellikle zor şartlarda takımını destekleyen Erzurum’da ki taraftarlar ülke genelindede parmakla gösterilmektedr. Bugün bir çok TV proğramında da spor yorumcuları tarafından Erzurum taraftarının ne denli takımına bağlı olduğunu sıklıkla dillendirmiş, kamuoyunda bu bir hayli de genel kabul görmüştür. Önceki gğn karşıma çıkan bu fotoğraf bana göre Erzurum seyircisinin takımına ne denli bağlı olduğunu ortaya koyan çok çarpıcı bir resimdir. Kim çekmiştir, ne zaman çekmiştir bilmem ama Murat Balkuş’un facebook hesabından yayınladığı bu fotoğraf tam kitabın ortasıdır. Erzurum seyircisinin kim olduğunu merak edenler meraklarını ancak bu fotoğraf ile giderebilir. Bana göre taraftarın büyük fotoğrafıdır bu. Görmemişleri düşünerekten paylaşayım istedim..
--
Bize Anna, Nadya’ya anne!
Bir yıla yakın zamandır Erzurum’u mesken tutan Türkiye Sürat Pateni Milli Takım Başantrenörü Polonyalı Anna Lukanova, kızının hasretliğine dayanamıyor, artık her ülkesine gidişinde dönüşte onu da beraberinde getiriyor. 11 yaşındaki kızı Nadya ile antrenmanlardan arta kalan zamanlarda Erzurum’da vakit geçiren Anna, tarihi ve turistik yerleri gezdiriyor, kızının da kendisi gibi bir Türk dostu olmasını istiyor. Beraberinde yardımcı antrenörler ile geçtiğimiz gün Ufuk Demir’in davetlisi olarak Taşhane’ye giden Anna, burada da kızı Nadya ile yakından ilgilendi. Meraklı gözlerle etrafı izleyen Nadya’nın de annesi milli takımımızın başantrenörü Anna gibi güleryüzlülüğü ve sempatikliği dikkatlerden kaçmadı. Taşhane’de fasıl ekibinin müzik dinletisine de katılan ve gönlünce eğlenen anne kız, mekanı sevdi, sık sık geleceğini söyledi, davetinden ötürü Ufuk Demir’e teşekkür etti. Taşhane ziyaretine Buz Pateni Federasyonu yönetim kurulu üyeleri Naci Korucu, Ata Yetişken ve Arif Karadağ’ın yanısıra antrenörler İnan Eren, Duygu Kan Belir, Mülkinaz Bıyık ve Cemre Çavdar ile Polonyalı fizyoterapist Marek ve sporcu Sebastian da katıldılar..
--
Burası Erzurum değil!
19 Mayıs’ın 100’ncü yıldönümü kutlamaları sebebiyle eskiye, Atartürk’e ait fotoğraflar paylaşılıyor sıklıkla. Bu fotoğraflardan biri de işte bu. At üstündeki bu Atatürk fotoğrafının Erzurum’da çekildiği yazılıp söylenir hep. Oysa değil. Daha önce de Erzurum’da çekildiği belirtilen bu fotoğrafın İstanbul’da çekildiği ifade ediliyor. Evet, milli mücadelenin başlangıcı için Erzurum önemli bir şehir. Kongre burada Atatürk başkanlığında toplanmıştır. Tamam, Atatürk 23 gün filan Erzurum’da kalmıştır. Hatta Erzurum’da iken kaldığı ve bugün müze haline gelen ev de bellidir. Ama bu fotoğraf Erzurum’da çekilmemiştir, ısrar etmeyiniz. Fotoğrafın çekildiği yerin Erzurum değil İstanbul olduğunu ben değil, bizzat o işin uzmanı tarihçiler söylüyor. Hatırlatırım, nokta.
--
Bunlar daha idman!
Meşhur Anadolu Ateşi’nin yönetmeni Mustafa Erdoğan ne ise benim için Ahmet Coşkun da olur. Tanışıklığım yıllar öncesine dayanan İspir’in çiçeği burnundaki Belediye Başkanı Ahmet Coşkun, tıpkı Mustafa Erdoğan gibi başarılı bir proğram organizatörüdür. Türkiye’nin parmakla gösterilen organizatörlerindendir. Hem de Cumhur ittifakının adayı olarak daha belediye başkan adayı edildiğinde Türkiye’nin İspir’i artık fasulyesinden çok daha fazla tanıyacağına inanmıştım. Tanıdığım Ahmet Coşkun, farkındalık oluşturan bir isimdir ve her işi ile ses getirmeyi sever. Belediye Başkanı olması haline İspir’in adını artık çok duyacağımızı biliyordum. Çünkü o boş durmayı sevmeyen, içi kıpır kıpır bir adamdır, üzerine ne görev düşerse fazlasıyla uğraşıp yapan bir adamdır. Adaylığı zamanında bu düşüncemi belirtmem etik olmazdı. En azından siyaset olur, diğer adaylara haksızlık etmeyeyim diye çekinmiş, düşüncelerimi dile getirmemiştim. Ama şimdi rahatlıkla söylüyorum ki en azından gazeteciler olarak biz bu Ahmet Coşkun ile İspir’i çok yazar çizeriz.
***
Önceki gün karşılaştığım ve sohbet ettiğim başkan Coşkun’a, şu geçen kısa süre içerisinde ne yaptığını sordum. Neler yapmamış ki? İspir’de bir çok etkinliğe daha şimdiden imza atmış ve yeni projelerinin uygulaması için de Ramazan sonrasını bekliyormuş. Anlatırken bile o heyecanını görmek mümkün. Özellikle İspir’e ilk defa sirk getirmiş olması, sokak siharbazlarını çocuklarla tanıştırması sanırım Ahmet Coşkun’un yapacaklarının kısa bir özeti. Onları anlattı, o çalışması ile ilgili bilgiler verdi. Ne diyeyim. Bunlar sanırım Ahmet Coşkun için bir nevi idman. Asıl maç sonra. Allah kolaylıklar versin başkan. İspir’de neler yapacağının daha şimdiden merakı içindeyiz, Ramazan bitse de o merakımızı yavaş yavaş gidermeye başlasak.
--
TUTTUĞUM BABA SÖZLER: Kitap gibi kadınları imlası bozuk erkekler okuyamaz! ( Halit Yence)
DUVARIN DİLİ: Oluruna bırak. Olmazsa tekrar bırakırsın!