Kafkas halklarının birbirine düşürülmesi, içeride huzursuzluk bir şekilde Rusya’nın vazgeçilmez olmasına da yol açıyor. Rus etkisi adeta Kafkaslarda kelebek etkisine yol açıyor. Kafkasların huzuru açısından Gürcistan ile bölge halkı arasındaki sorunların sulh ile çözülmesi Rus etkisinin de kırılmasına yol açabilecek sürecin nirengi noktasıdır.
“Abhazlar dil, folklör ve soy açısından Kuzeybatı Kafkasya’nın Çerkes kabilelerinin yakın akrabasıdır. Abhazya, bu açıdan belki de Kuzey Kafkasya halklarının batı kolu olarak düşünülebilir. Abhazlar her ne kadar Kafkas Sıradağları’nın güneyindeki halklar arasında Çerkeslerle tek akraba halk olsa da, tarih öncesi dönemler incelendiğinde Türkiye’nin kuzeyine kadar proto-Adige kültürüne ait kalıntılar bulunur. Abhazlar Kuzey Kafkasya’nın tüm dağlı halklarıyla (Osetler,Vaynakhlar, Dağıstan’ın yerel halkları ve Adigeler) linguistik ve kültürel bağlara sahip olduğu için Güney Kafkasya’nın tek “Dağlı Halkı” olarak nitelendirilebilir.
1850-60’lı yıllarda pek çok Abhaz, Ruslara karşı Çerkeslerin yanında yer aldı ve Abhaz-Rus çatışması başladı. Rusya’nın 1917 yılında parçalandığı, Moskova’daki merkezi hükümetin bölge siyasetinden geçici olarak kaybolduğu bir dönemde ortaya çıkan bağımsız Gürcistan devleti, Rus-Abhaz çatışmasını Gürcü-Abhaz çatışmasına doğru evirdi. Abhazya, Mayıs 1917’de sonradan Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti olarak teşekkül edecek olan Dağlı Halkarı Birliği’ne katıldı. Bu şekilde, Abhazların siyasi temsilcilerinin çoğunluğu bu durumu Rusya ve Gürcistan’ın her ikisinden de kurtulmak ve halklarının etno-kültürel kökenlerine dönüş için açıkça bir fırsat olarak gördüler.
Aralık 1936’nın sonunda dönemin Güney Kafkasya Komünist Parti Sekreteri olan Beria’nın Abhaz lider Lakoba’yı Tiflis’e çağırması beklenmedik şekilde sona erdi. Beria, Lakoba’yı Batı Gürcistan’daki köylüleri Abhazya’ya yerleştirme planından haberdar etti. Ertesi gün Lakoba gizemli bir şekilde öldü. Ailesine gönderilen cesedin durumu onun bizzat Beria tarafından zehirlendiği hissini doğurdu. Bu olaydan sonra etno-demografik dengeyi Abhazların aleyhine olacak şekilde değiştiren ve Abhaz yerleşim yerleri arasındaki bitişik alanların parçalanmasına sebep olacak şekilde daha fazla Gürcü Abhazya’ya yerleştirildi. Abhaz dilinin kamusal kullanımı giderek kısıtlandı: Abhazca yer isimleri Gürcüce’yle değiştirildi, 1926 yılından beri kullanılan Latin alfabesinden Gürcü alfabesinin bir versiyonuna geçildi, Abhazca radyo yayını sona erdirildi ve savaştan sonra Abhazca okullarda eğitim dili olarak Gürcüce ile değiştirildi. Burada sorun, Abhazya’nın Gürcü ulusunun bir parçası olup olmayacağı idi.” (kaynak:M. Erdoğan)
- ABHAZ- GÜRCÜ ÇATIŞMASI
“Abhazlar dil, folklör ve soy açısından Kuzeybatı Kafkasya’nın Çerkes kabilelerinin yakın akrabasıdır. Abhazya, bu açıdan belki de Kuzey Kafkasya halklarının batı kolu olarak düşünülebilir. Abhazlar her ne kadar Kafkas Sıradağları’nın güneyindeki halklar arasında Çerkeslerle tek akraba halk olsa da, tarih öncesi dönemler incelendiğinde Türkiye’nin kuzeyine kadar proto-Adige kültürüne ait kalıntılar bulunur. Abhazlar Kuzey Kafkasya’nın tüm dağlı halklarıyla (Osetler,Vaynakhlar, Dağıstan’ın yerel halkları ve Adigeler) linguistik ve kültürel bağlara sahip olduğu için Güney Kafkasya’nın tek “Dağlı Halkı” olarak nitelendirilebilir.
1850-60’lı yıllarda pek çok Abhaz, Ruslara karşı Çerkeslerin yanında yer aldı ve Abhaz-Rus çatışması başladı. Rusya’nın 1917 yılında parçalandığı, Moskova’daki merkezi hükümetin bölge siyasetinden geçici olarak kaybolduğu bir dönemde ortaya çıkan bağımsız Gürcistan devleti, Rus-Abhaz çatışmasını Gürcü-Abhaz çatışmasına doğru evirdi. Abhazya, Mayıs 1917’de sonradan Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti olarak teşekkül edecek olan Dağlı Halkarı Birliği’ne katıldı. Bu şekilde, Abhazların siyasi temsilcilerinin çoğunluğu bu durumu Rusya ve Gürcistan’ın her ikisinden de kurtulmak ve halklarının etno-kültürel kökenlerine dönüş için açıkça bir fırsat olarak gördüler.
Aralık 1936’nın sonunda dönemin Güney Kafkasya Komünist Parti Sekreteri olan Beria’nın Abhaz lider Lakoba’yı Tiflis’e çağırması beklenmedik şekilde sona erdi. Beria, Lakoba’yı Batı Gürcistan’daki köylüleri Abhazya’ya yerleştirme planından haberdar etti. Ertesi gün Lakoba gizemli bir şekilde öldü. Ailesine gönderilen cesedin durumu onun bizzat Beria tarafından zehirlendiği hissini doğurdu. Bu olaydan sonra etno-demografik dengeyi Abhazların aleyhine olacak şekilde değiştiren ve Abhaz yerleşim yerleri arasındaki bitişik alanların parçalanmasına sebep olacak şekilde daha fazla Gürcü Abhazya’ya yerleştirildi. Abhaz dilinin kamusal kullanımı giderek kısıtlandı: Abhazca yer isimleri Gürcüce’yle değiştirildi, 1926 yılından beri kullanılan Latin alfabesinden Gürcü alfabesinin bir versiyonuna geçildi, Abhazca radyo yayını sona erdirildi ve savaştan sonra Abhazca okullarda eğitim dili olarak Gürcüce ile değiştirildi. Burada sorun, Abhazya’nın Gürcü ulusunun bir parçası olup olmayacağı idi.” (kaynak:M. Erdoğan)