“Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.” (Yâsin 40)
Gök cisimleri ve bu cisimlerin hareketleri hiçbir değişime uğramadan ‘düzenlerini’ korumaktadır. Yâsin suresinin 37–40 arası ayetleri bu düzenin muhteşem işleyişine dikkatimizi çeker:
“Gece de onlar için bir ibret alâmetidir; biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler.
Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar. İşte bu, aziz ve alim olan Allah’ın takdiridir.
Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner.
Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzer.”
Allah’ın bir yaratması olarak kâinatın kesinlik içeren bir işleyiş düzeni vardır ki, bu düzen aynı zamanda, güneş sisteminin bir parçası olan dünyamızdaki hayatı mümkün kılmaktadır. Gece ile gündüz, mevsimler, yağmur, rüzgâr ve toprak düzeni, dünya üzerindeki insan, hayvan ve bitki hayatı bu evrensel düzenin bir parçasıdır.
Müslümanların evrenin temelini anlamalarının kaynağı Kuran’dır. Kuran; kâinatı bize açıklayan yegâne gerçek kaynaktır. Evrenin yaratılış gayesi, devam etme nedeni ve nasıl sonuçlanacağı Rabbimiz tarafından kitabında açıklanmıştır.
Bilim değişerek ilerler; öğrenme arzusuyla dolu insanın varlık hakkındaki bilgileri insanî bilgilerdir. Bu bilgiler, yeni bulgular, keşifler, araştırmalar, deneyler yoluyla sıklıkla değişir. Ne var ki, Kuran, güneş sistemi gibidir, bir yapısı vardır ve bu yapı değişmezdir. Doğru bilgi, Kuran’daki ilahî ifadelerdir. Fizik, kimya, astronomi, biyoloji, jeoloji, antropoloji vb. bilim dalları kesin doğrular tespit etmişlerse bunlar sadece Kuran’ın birer doğrusundan ibarettir. Çünkü kâinat kitabı kiminse Kuran’da onundur; kâinatın sözü ne ise Kuran’ın sözü de odur.
Mesela: Derin uzaydaki düzen gibi, içinde bulunduğumuz güneş sistemimizdeki Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Dünya, Venüs, Mars, Merkür ve bunlara bağlı uydular, ayrıca asteroitler, güneş sistemi cisimleri, tek bir varlıkmış gibi, sarsılmaz bir düzen meydana getirirler. Her birinin yörüngesi, kütlesi ve hızı farklıdır; bu yörüngelerin, kütlelerin ve hızların değişmesi güneş sisteminin çökmesi anlamına gelecektir, fakat bu mümkün değildir, çünkü evrenin düzeni Allah teâla tarafından korunmaktadır; bozulması da onun takdiriyle olacaktır.
Sonuç: Düzeni evrenin düzenine endekslenmiş insana yakışan ve insandan beklenen, bu sonsuz kâinatı ve onun düzenini yaratan Rabbini tanıyıp tespih ve takdis etmesidir. Allah Resulü, bu konuda bize bir de Kuran duası öğretmiştir. Bu duayı Türkçe anlamıyla ezberleyip Rabbimizi çokça anmak ruhumuzu ve aklımızı besleyecektir: “Subhânellâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illâllahu vallahu ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm: Allah’ı eksikliklerden tenzih eder, O’a hamdederim. Allah’tan başka tanrı yoktur. Allah en büyüktür. Kuvvet ve kudret ancak yüce Allah’ın yardımıyla olur.”
Gök cisimleri ve bu cisimlerin hareketleri hiçbir değişime uğramadan ‘düzenlerini’ korumaktadır. Yâsin suresinin 37–40 arası ayetleri bu düzenin muhteşem işleyişine dikkatimizi çeker:
“Gece de onlar için bir ibret alâmetidir; biz ondan gündüzü sıyırıp çekeriz de onlar karanlıklara gömülürler.
Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar. İşte bu, aziz ve alim olan Allah’ın takdiridir.
Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner.
Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzer.”
Allah’ın bir yaratması olarak kâinatın kesinlik içeren bir işleyiş düzeni vardır ki, bu düzen aynı zamanda, güneş sisteminin bir parçası olan dünyamızdaki hayatı mümkün kılmaktadır. Gece ile gündüz, mevsimler, yağmur, rüzgâr ve toprak düzeni, dünya üzerindeki insan, hayvan ve bitki hayatı bu evrensel düzenin bir parçasıdır.
Müslümanların evrenin temelini anlamalarının kaynağı Kuran’dır. Kuran; kâinatı bize açıklayan yegâne gerçek kaynaktır. Evrenin yaratılış gayesi, devam etme nedeni ve nasıl sonuçlanacağı Rabbimiz tarafından kitabında açıklanmıştır.
Bilim değişerek ilerler; öğrenme arzusuyla dolu insanın varlık hakkındaki bilgileri insanî bilgilerdir. Bu bilgiler, yeni bulgular, keşifler, araştırmalar, deneyler yoluyla sıklıkla değişir. Ne var ki, Kuran, güneş sistemi gibidir, bir yapısı vardır ve bu yapı değişmezdir. Doğru bilgi, Kuran’daki ilahî ifadelerdir. Fizik, kimya, astronomi, biyoloji, jeoloji, antropoloji vb. bilim dalları kesin doğrular tespit etmişlerse bunlar sadece Kuran’ın birer doğrusundan ibarettir. Çünkü kâinat kitabı kiminse Kuran’da onundur; kâinatın sözü ne ise Kuran’ın sözü de odur.
Mesela: Derin uzaydaki düzen gibi, içinde bulunduğumuz güneş sistemimizdeki Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Dünya, Venüs, Mars, Merkür ve bunlara bağlı uydular, ayrıca asteroitler, güneş sistemi cisimleri, tek bir varlıkmış gibi, sarsılmaz bir düzen meydana getirirler. Her birinin yörüngesi, kütlesi ve hızı farklıdır; bu yörüngelerin, kütlelerin ve hızların değişmesi güneş sisteminin çökmesi anlamına gelecektir, fakat bu mümkün değildir, çünkü evrenin düzeni Allah teâla tarafından korunmaktadır; bozulması da onun takdiriyle olacaktır.
Sonuç: Düzeni evrenin düzenine endekslenmiş insana yakışan ve insandan beklenen, bu sonsuz kâinatı ve onun düzenini yaratan Rabbini tanıyıp tespih ve takdis etmesidir. Allah Resulü, bu konuda bize bir de Kuran duası öğretmiştir. Bu duayı Türkçe anlamıyla ezberleyip Rabbimizi çokça anmak ruhumuzu ve aklımızı besleyecektir: “Subhânellâhi velhamdü lillâhi velâ ilâhe illâllahu vallahu ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm: Allah’ı eksikliklerden tenzih eder, O’a hamdederim. Allah’tan başka tanrı yoktur. Allah en büyüktür. Kuvvet ve kudret ancak yüce Allah’ın yardımıyla olur.”