Pazartesi günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısı sonrası bayram tatilinin 9 gün olduğunu açıkladı. Asgari ücretli bayramda binbir zorlukla 2 gün izin kullanıyorken ortalama her bayram memurların 9 gün izin kullanması ne kadar doğrudur, bunu kamuoyunun vicdanına bırakıyorum. Ülkemizde hem gelir, hem de çalışma şartları konusunda adaletsizliğin her geçen gün arttığını her platformda vurgulamaya devam edeceğim. Ancak konumuz farklı.
İçinde bulunduğumuz ekonomik şartları yaşayarak hissediyoruz. Bazıları krizden hiç etkilenmezken memurlar dahil bazılarımız ise enflasyonist ortamın etkilerini yakından hissediyoruz.
Kurban Bayramı tatilinin 9 güne çıkarılmasından dolayı tatil planları yapanlara bir kaç uyarım olacak. 20 bin lira çekiminde en ucuz kredi faizinin 5 bin, en fazla 12 bin lira olduğu bir ortamda kredi çekerek tatil planları yaparken aile içi bütçe hesabı iyi dengelenmeli, özellikle bu günlerde çok dikkat edilmelidir.
Ülke genelinde icra dairelerindeki dosya sayısı 23 milyon 497 iken, Erzurum'da bu sayı 10 binlerle ifade ediliyor. Bu nedenle evinizin, arabanızın icra yoluyla satılmasını, maaşınızın dörtte birinin kesilmesini istemiyorsanız, 10 günlük tatil için ömür boyu bankaların esaretinde kalmayın.
Vatandaşlara "tatile gitmeyin" gibi bir yaklaşımımız söz konusu değil. Sadece imkanlar elverdiği sürece tatile gidilmesi, bankaların tuzağına düşülmemesi gerektiği konusunda dikkatli davranmak gerekiyor.
Benim Hayallerimi Çaldılar!
Fark ettiniz mi? Sene başında maaşlara yüzde 50 zam yapıldığı ve ara zam yapılacağı halde işçiler fiyat atışına sevinemez oldu. Çünkü maaşların arttığı ayın ertesi günü veya haftası yansıtılan oran üzerinde her ürün ve hizmete zam geliyor. Yani işçi gelirlerine zam yapıldıkça enflasyonun arttığı bir döngü ile karşı karşıyayız. Bu nedenle enflasyon sabit kalmadığı veya düşmediği sürece maaşlara ne kadar zam yapılırsa yapılsın eriyecek, dar gelirlilere hiç bir faydası olmayacaktır.
OECD ülkeleri arasında en fazla asgari ücretli bulunduran ve en düşük fiyata çalıştıran ülkeler arasında en ön sıralardayız. Milli gelirde ki emeğin payı 2020 yılı birinci çeyreğinde GSYH içinde %39,1 iken 2022 birinci çeyreğinde %31,5’a düşmüş.
Ya emekliler... En düşük emekli maaşı 3 bin 500 lira olarak belirlendi. İktidara yakınlığı ile bilinen Türkiye'nin en büyük işçi sendikası TÜRK-İŞ, 4 kişilik bir ailenin sadece karnını duyurabilmesi için aylık eline geçmesi gereken tutar olan açlık sınırını 6 bin 391, yoksulluk sınırını ise 20 bin 818 lira açıkladı. Açlık sınırı, emeklilere verilen ücretin neredeyse iki katı!
Bir kaç ay önce izlediğim bir sokak röportajında 60'li yaşlarda bir vatandaş "hayallerimi çaldılar benim" diye serzenişte bulunmuştu. Emekli olduktan sonra Hulusi Kentmen gibi bahçede güllerle, yeşillikle, torunlarıyla vakit geçirmek yerine bu yaşta çalışmak zorunda olduğunu anlatıyordu.
Aslında hepimizin hayallerini çalmadılar mı? 3 bin 500 lira emekli maaşıyla günümüz şartlarında kim bağ, bahçe ile uğraşarak maddi ve manevi ortamı oluşturabilir ki! En acı olanı ise ilerleyen günlerde bu durumun düzeleceğine, hayallerimizin geri verileceğine dair hiç bir umut yoktur.
Enflasyon farkının neden sadece memurlara özgü bir hak olduğunu birilerinin tüm işçilere ve emeklilere anlaşılır bir dille anlatması gerekir. Sorun sadece ara zam yapıldığından dolayı günümüz şartları için geçerli değil. Gelir dağılımında ki fark her geçen gün açılarak devam ediyor. Emekli ve asgari ücretliler farklı bir elektrik, doğalgaz, su tarifesi mi ödüyor? Hava ile mi besleniyor ki maaşları farklı bir korelasyon dengesinde tutuluyor? Allah aşkına bu rakamları belirleyenler, evi kira ve iki öğrenci okutan bir emeklinin bu masrafları karşılayabileceklerini hangi yöntemle hesaplıyorlar.
Kendi maaşlarının yetmediği noktasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a serzenişte bulunun vekillerin misafir gideri var da bir emeklinin olamaz mı? Asıl dramatik olan 3 bin 500 liranın övünerek, müjde diye açıklanması! Kendileri 4 yıl vekillik yapıp, 25 bin 380 lira emekli aylığı alırken, 30 yıl çalışmış bir emekçinin maaşını 3 bin 500 lira yapmakla övünüyorlar!
Emekliye veya asgari ücrete verilecek zam lütuf değil, bir ekmeğin 5 lira olduğu enflasyon ortamında mecburiyettir. Aslında maaş zamlarının sanki yardım veriliyormuş gibi müjde diye aksettirilmesi yaşadığımız vahim durumun özeti gibi...
'Eleman Aranıyor' İlanlarında ki Artış
Erzurum'un aşağı yukarı tüm bölgelerinde çok sayıda iş yerinin camına 'Eleman aranıyor' ilanı asıldığına rastladım.
Özellikle işsizliğin yoğun olduğu Erzurum'da bu kadar iş ilanı olmasının nedenini az çok tahmin ediyordum. Yine de araştırma amaçlı genç, diksiyonu ve kondisyonu düzgün bir tanıdığımı mağaza, dükkan, kafe ve kahvelere çalışma şartlarını sorması ve ne kadar maaş verildiğine dair bilgi almasını istedim. Çalışma şartları ve verilmek istenen ücret hayret vericiydi. Sekiz saat çalıştırılıp 70 liradan 100 liraya kadar yevmiye vereninden, 12 saat çalıştırılıp 120 lira verenine kadar birinci ağızdan bilgi edindim. En yüksek verilen yevmiyenin 120 lira olduğu da gelen bilgiler arasındaydı.
Şimdi iş yeri sahiplerine sorsan, "çalıştıracak işçi bulamıyoruz" diyeceklerdir. Kendileri orta boy bir pastayı 130 liraya satarken, mevsimlik bir monta 500 lira isterken, 1 bardak çay 2 lira iken işçiye 100 lira yevmiye layık görülürse hiç kusura bakmasınlar, çalıştırılacak işçi bulamazlar.
Aslında bu aralar elemen sıkıntı yaşanmasının önemli nedenlerinden bir tanesi de düşük rakamlarla harçlığını çıkarmaya çalışan üniversite öğrencilerinin memleketlerine gitmesi. Enflasyon o kadar vahim boyutlarda ki Suriyeliler dahi açlıktan şikayet eder hale geldiler. (ki) Bu yevmiyeleri artık beğenmez oldular.
İçinde bulunduğumuz ekonomik şartları yaşayarak hissediyoruz. Bazıları krizden hiç etkilenmezken memurlar dahil bazılarımız ise enflasyonist ortamın etkilerini yakından hissediyoruz.
Kurban Bayramı tatilinin 9 güne çıkarılmasından dolayı tatil planları yapanlara bir kaç uyarım olacak. 20 bin lira çekiminde en ucuz kredi faizinin 5 bin, en fazla 12 bin lira olduğu bir ortamda kredi çekerek tatil planları yaparken aile içi bütçe hesabı iyi dengelenmeli, özellikle bu günlerde çok dikkat edilmelidir.
Ülke genelinde icra dairelerindeki dosya sayısı 23 milyon 497 iken, Erzurum'da bu sayı 10 binlerle ifade ediliyor. Bu nedenle evinizin, arabanızın icra yoluyla satılmasını, maaşınızın dörtte birinin kesilmesini istemiyorsanız, 10 günlük tatil için ömür boyu bankaların esaretinde kalmayın.
Vatandaşlara "tatile gitmeyin" gibi bir yaklaşımımız söz konusu değil. Sadece imkanlar elverdiği sürece tatile gidilmesi, bankaların tuzağına düşülmemesi gerektiği konusunda dikkatli davranmak gerekiyor.
Benim Hayallerimi Çaldılar!
Fark ettiniz mi? Sene başında maaşlara yüzde 50 zam yapıldığı ve ara zam yapılacağı halde işçiler fiyat atışına sevinemez oldu. Çünkü maaşların arttığı ayın ertesi günü veya haftası yansıtılan oran üzerinde her ürün ve hizmete zam geliyor. Yani işçi gelirlerine zam yapıldıkça enflasyonun arttığı bir döngü ile karşı karşıyayız. Bu nedenle enflasyon sabit kalmadığı veya düşmediği sürece maaşlara ne kadar zam yapılırsa yapılsın eriyecek, dar gelirlilere hiç bir faydası olmayacaktır.
OECD ülkeleri arasında en fazla asgari ücretli bulunduran ve en düşük fiyata çalıştıran ülkeler arasında en ön sıralardayız. Milli gelirde ki emeğin payı 2020 yılı birinci çeyreğinde GSYH içinde %39,1 iken 2022 birinci çeyreğinde %31,5’a düşmüş.
Ya emekliler... En düşük emekli maaşı 3 bin 500 lira olarak belirlendi. İktidara yakınlığı ile bilinen Türkiye'nin en büyük işçi sendikası TÜRK-İŞ, 4 kişilik bir ailenin sadece karnını duyurabilmesi için aylık eline geçmesi gereken tutar olan açlık sınırını 6 bin 391, yoksulluk sınırını ise 20 bin 818 lira açıkladı. Açlık sınırı, emeklilere verilen ücretin neredeyse iki katı!
Bir kaç ay önce izlediğim bir sokak röportajında 60'li yaşlarda bir vatandaş "hayallerimi çaldılar benim" diye serzenişte bulunmuştu. Emekli olduktan sonra Hulusi Kentmen gibi bahçede güllerle, yeşillikle, torunlarıyla vakit geçirmek yerine bu yaşta çalışmak zorunda olduğunu anlatıyordu.
Aslında hepimizin hayallerini çalmadılar mı? 3 bin 500 lira emekli maaşıyla günümüz şartlarında kim bağ, bahçe ile uğraşarak maddi ve manevi ortamı oluşturabilir ki! En acı olanı ise ilerleyen günlerde bu durumun düzeleceğine, hayallerimizin geri verileceğine dair hiç bir umut yoktur.
Enflasyon farkının neden sadece memurlara özgü bir hak olduğunu birilerinin tüm işçilere ve emeklilere anlaşılır bir dille anlatması gerekir. Sorun sadece ara zam yapıldığından dolayı günümüz şartları için geçerli değil. Gelir dağılımında ki fark her geçen gün açılarak devam ediyor. Emekli ve asgari ücretliler farklı bir elektrik, doğalgaz, su tarifesi mi ödüyor? Hava ile mi besleniyor ki maaşları farklı bir korelasyon dengesinde tutuluyor? Allah aşkına bu rakamları belirleyenler, evi kira ve iki öğrenci okutan bir emeklinin bu masrafları karşılayabileceklerini hangi yöntemle hesaplıyorlar.
Kendi maaşlarının yetmediği noktasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a serzenişte bulunun vekillerin misafir gideri var da bir emeklinin olamaz mı? Asıl dramatik olan 3 bin 500 liranın övünerek, müjde diye açıklanması! Kendileri 4 yıl vekillik yapıp, 25 bin 380 lira emekli aylığı alırken, 30 yıl çalışmış bir emekçinin maaşını 3 bin 500 lira yapmakla övünüyorlar!
Emekliye veya asgari ücrete verilecek zam lütuf değil, bir ekmeğin 5 lira olduğu enflasyon ortamında mecburiyettir. Aslında maaş zamlarının sanki yardım veriliyormuş gibi müjde diye aksettirilmesi yaşadığımız vahim durumun özeti gibi...
'Eleman Aranıyor' İlanlarında ki Artış
Erzurum'un aşağı yukarı tüm bölgelerinde çok sayıda iş yerinin camına 'Eleman aranıyor' ilanı asıldığına rastladım.
Özellikle işsizliğin yoğun olduğu Erzurum'da bu kadar iş ilanı olmasının nedenini az çok tahmin ediyordum. Yine de araştırma amaçlı genç, diksiyonu ve kondisyonu düzgün bir tanıdığımı mağaza, dükkan, kafe ve kahvelere çalışma şartlarını sorması ve ne kadar maaş verildiğine dair bilgi almasını istedim. Çalışma şartları ve verilmek istenen ücret hayret vericiydi. Sekiz saat çalıştırılıp 70 liradan 100 liraya kadar yevmiye vereninden, 12 saat çalıştırılıp 120 lira verenine kadar birinci ağızdan bilgi edindim. En yüksek verilen yevmiyenin 120 lira olduğu da gelen bilgiler arasındaydı.
Şimdi iş yeri sahiplerine sorsan, "çalıştıracak işçi bulamıyoruz" diyeceklerdir. Kendileri orta boy bir pastayı 130 liraya satarken, mevsimlik bir monta 500 lira isterken, 1 bardak çay 2 lira iken işçiye 100 lira yevmiye layık görülürse hiç kusura bakmasınlar, çalıştırılacak işçi bulamazlar.
Aslında bu aralar elemen sıkıntı yaşanmasının önemli nedenlerinden bir tanesi de düşük rakamlarla harçlığını çıkarmaya çalışan üniversite öğrencilerinin memleketlerine gitmesi. Enflasyon o kadar vahim boyutlarda ki Suriyeliler dahi açlıktan şikayet eder hale geldiler. (ki) Bu yevmiyeleri artık beğenmez oldular.