Sevgili öğretmenim,
Öncelikle merhaba! Gönülden, yürekten selam sana!
Bu, bir sana değil, ulaşabildiğim bütün öğretmenlere mektubumdur:
Kaç yaşında olduğunu, branşını, memleketini, mesleğini nerede icra ettiğini, memleketinden ne kadar uzakta olduğunu, özlemlerini, hayallerini, hayal kırıklıklarını bilmiyorum. Bunların bir kısmını biliyorum aslında; ama buraya yazamıyorum…
Ve yine üstesinden gelmek için direndiğin sorunları, onların karşısında seni çok güçlü kılan şeyleri, ülkünü, meslek yeminini; ama diğer yandan gelişimine ve moraline ket vuranları, senin yaptığın işin önemini kavrayamamış gafilleri, hani nadiren de olsa mesleğinin kutsiyetini kavrayamamış meslektaşlarının yozlaşma serüvenini ama her şeye rağmen seni sen yapan bütün o güzel hikâyeleri bilemesem ya da bildiğim halde burada tek tek sıralayamasam da diliyorum ki sağlıklı, huzurlu, her şeye karşın verimlilik dolu iyi bir eğitim-öğretim yılı seni, bizi, hepimizi karşılıyor olsun…
Yaklaşık bir ayı geride kalmış olsa da henüz yolun başında sayılırız.
★★
Biliyorsun…
Bizde ‘kasım’ dendiğinde sonbaharın o buğulu hüznü eşliğinde önce 10 Kasım, sonra da 24 Kasım akla gelir.
'Öğretmenler Günü’ der, bütün güzellikleri o tek günde düğümleriz.
Ve fakat bu geleneğin de öyle yüz yıl falan değil, altı üstü 41 yıllık bir mazisi var. 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştiren komuta kadrosu (Kenan Evren'in yönettiği Milli Güvenlik Konseyi), ihtilalden çok kısa süre sonra -belki de askeri hapishane zulümlerinin, idam ve işkencelerin doğurduğu toplumsal moral bozukluğunu azıcık kamufle etmek için- 24 Kasım'ın Türkiye Cumhuriyeti'nde o yıl başlayacak şekilde ‘Öğretmenler Günü’ olarak kutlanacağını ulusa duyurmuştu. Radyodan… Tıpkı ihtilal duyurusu gibi…
Ama niye 24 Kasım?
Biliyorsunuzdur elbette, Atatürk'e 24 Kasım 1928 günü Meclis tarafından yasa ile 'Millet Mektepleri Başöğretmeni' ünvanı verilmişti. Millet Mektepleri ise alfabe değişikliği sonrası halka Latin alfabesini öğretmek amacıyla kurulmuş özel misyon okullarıydı. Çok çok önemliydiler. O okulların öğretmenleri de pek tabii başarısız olmak gibi bir ihtimal asla düşünülmeden, 24 saat çalışma esasıyla yetiştirilmişlerdi...
Lüks, konfor, torpil beklentileri sıfırdı!
Tam bir adanmışlık…
★★
Bir çok konuda olduğu gibi ‘öğretmenler gününün’ günü (?) -daha doğrusu zamanlaması- konusunda da bizdeki durumla dünyadaki durum birbirinden oldukça farklı. Mesela 5 Ekim, bizim dışımızdaki memleketlerde 'Dünya Öğretmenler Günü' olarak kutlanır...
Bu mektubun alıcılarına, size, ülkemizde ve sınırlarımızın ötesinde hayatlarını başkalarının eğitimine adamış 285 milyonu aşkın* dünyalı öğretmene kutlu olsun!
UNESCO, 1994 yılı yaz dönemi toplantısında almış bu kararı. 19 Ağustos 1994 Cuma günü Birleşmiş Milletler'in bütün üyelerine 94-150 numaralı karar metniyle duyurulmuş.
Öylelikle de resmileşmiş...
(* Kaynak: UNESCO İstatistik Enstitüsü, 2016 Küresel Raporu)
Hoş, işin içinde Birleşmiş Milletler ve yüksek resmiyet var ama yine de bu konuda dünyanın bütününde tam bir uyum sağlanamamış:
Söz gelimi Suudi Arabistan'ın başını çektiği 12 Arap ülkesinde Öğretmenler Günü 28 Şubat'ta kutlanıyormuş. İronik bir seçim; Allah'tan 29 Şubat değil.
İran'da İslam Devriminin kurgulayıcılarından alim (?) Murtaza Mutahhari'nin ölüm günü olan 2 Mayıs...
Slovakya'da ise dünyaya laik okul fikrini sunan Jan Amos Comenius'un doğum günü olan 28 Mart…
Avustralya'da her yıl ekim ayının son günü Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor.
Yani !..
Herkesin aynı gün kutlaması şart mı?
Değil tabii...
Bunu kutlamaya değer bulmak ya da bulmamak...
Sonrasında da bütün o politik nutukların altını doldurabilmek...
İşte asıl mesele bu!
★★
Öyleyse; 5 Ekim olmuş, 24 Kasım olmuş, ne fark eder!
Kalbimiz aslında her gün öğretmenlerimiz için atıyor. İyilik, sağlık, esenlik dileklerini bütün insanlık için sabırla büyütüp birer görkemli çınara dönüştüren öğretmenlerimiz için…
Bu duygularla dünyanın tüm öğretmenlerinin '5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününü' tekrar kutluyoruz. Her birinin ne muradı varsa gerçek olsun!
Ki iyileşelim…
Bilgiyle, kültürle, sevgiyle ve saygıyla...
Öncelikle merhaba! Gönülden, yürekten selam sana!
Bu, bir sana değil, ulaşabildiğim bütün öğretmenlere mektubumdur:
Kaç yaşında olduğunu, branşını, memleketini, mesleğini nerede icra ettiğini, memleketinden ne kadar uzakta olduğunu, özlemlerini, hayallerini, hayal kırıklıklarını bilmiyorum. Bunların bir kısmını biliyorum aslında; ama buraya yazamıyorum…
Ve yine üstesinden gelmek için direndiğin sorunları, onların karşısında seni çok güçlü kılan şeyleri, ülkünü, meslek yeminini; ama diğer yandan gelişimine ve moraline ket vuranları, senin yaptığın işin önemini kavrayamamış gafilleri, hani nadiren de olsa mesleğinin kutsiyetini kavrayamamış meslektaşlarının yozlaşma serüvenini ama her şeye rağmen seni sen yapan bütün o güzel hikâyeleri bilemesem ya da bildiğim halde burada tek tek sıralayamasam da diliyorum ki sağlıklı, huzurlu, her şeye karşın verimlilik dolu iyi bir eğitim-öğretim yılı seni, bizi, hepimizi karşılıyor olsun…
Yaklaşık bir ayı geride kalmış olsa da henüz yolun başında sayılırız.
★★
Biliyorsun…
Bizde ‘kasım’ dendiğinde sonbaharın o buğulu hüznü eşliğinde önce 10 Kasım, sonra da 24 Kasım akla gelir.
'Öğretmenler Günü’ der, bütün güzellikleri o tek günde düğümleriz.
Ve fakat bu geleneğin de öyle yüz yıl falan değil, altı üstü 41 yıllık bir mazisi var. 12 Eylül 1980 darbesini gerçekleştiren komuta kadrosu (Kenan Evren'in yönettiği Milli Güvenlik Konseyi), ihtilalden çok kısa süre sonra -belki de askeri hapishane zulümlerinin, idam ve işkencelerin doğurduğu toplumsal moral bozukluğunu azıcık kamufle etmek için- 24 Kasım'ın Türkiye Cumhuriyeti'nde o yıl başlayacak şekilde ‘Öğretmenler Günü’ olarak kutlanacağını ulusa duyurmuştu. Radyodan… Tıpkı ihtilal duyurusu gibi…
Ama niye 24 Kasım?
Biliyorsunuzdur elbette, Atatürk'e 24 Kasım 1928 günü Meclis tarafından yasa ile 'Millet Mektepleri Başöğretmeni' ünvanı verilmişti. Millet Mektepleri ise alfabe değişikliği sonrası halka Latin alfabesini öğretmek amacıyla kurulmuş özel misyon okullarıydı. Çok çok önemliydiler. O okulların öğretmenleri de pek tabii başarısız olmak gibi bir ihtimal asla düşünülmeden, 24 saat çalışma esasıyla yetiştirilmişlerdi...
Lüks, konfor, torpil beklentileri sıfırdı!
Tam bir adanmışlık…
★★
Bir çok konuda olduğu gibi ‘öğretmenler gününün’ günü (?) -daha doğrusu zamanlaması- konusunda da bizdeki durumla dünyadaki durum birbirinden oldukça farklı. Mesela 5 Ekim, bizim dışımızdaki memleketlerde 'Dünya Öğretmenler Günü' olarak kutlanır...
Bu mektubun alıcılarına, size, ülkemizde ve sınırlarımızın ötesinde hayatlarını başkalarının eğitimine adamış 285 milyonu aşkın* dünyalı öğretmene kutlu olsun!
UNESCO, 1994 yılı yaz dönemi toplantısında almış bu kararı. 19 Ağustos 1994 Cuma günü Birleşmiş Milletler'in bütün üyelerine 94-150 numaralı karar metniyle duyurulmuş.
Öylelikle de resmileşmiş...
(* Kaynak: UNESCO İstatistik Enstitüsü, 2016 Küresel Raporu)
Hoş, işin içinde Birleşmiş Milletler ve yüksek resmiyet var ama yine de bu konuda dünyanın bütününde tam bir uyum sağlanamamış:
Söz gelimi Suudi Arabistan'ın başını çektiği 12 Arap ülkesinde Öğretmenler Günü 28 Şubat'ta kutlanıyormuş. İronik bir seçim; Allah'tan 29 Şubat değil.
İran'da İslam Devriminin kurgulayıcılarından alim (?) Murtaza Mutahhari'nin ölüm günü olan 2 Mayıs...
Slovakya'da ise dünyaya laik okul fikrini sunan Jan Amos Comenius'un doğum günü olan 28 Mart…
Avustralya'da her yıl ekim ayının son günü Öğretmenler Günü olarak kutlanıyor.
Yani !..
Herkesin aynı gün kutlaması şart mı?
Değil tabii...
Bunu kutlamaya değer bulmak ya da bulmamak...
Sonrasında da bütün o politik nutukların altını doldurabilmek...
İşte asıl mesele bu!
★★
Öyleyse; 5 Ekim olmuş, 24 Kasım olmuş, ne fark eder!
Kalbimiz aslında her gün öğretmenlerimiz için atıyor. İyilik, sağlık, esenlik dileklerini bütün insanlık için sabırla büyütüp birer görkemli çınara dönüştüren öğretmenlerimiz için…
Bu duygularla dünyanın tüm öğretmenlerinin '5 Ekim Dünya Öğretmenler Gününü' tekrar kutluyoruz. Her birinin ne muradı varsa gerçek olsun!
Ki iyileşelim…
Bilgiyle, kültürle, sevgiyle ve saygıyla...