Geçmiş köşe yazımda konuya kısa da olsa değinmiş, vatandaşlardan yoğun şikayet aldığımı belirtmiştim. Hassas bir konu olduğundan bilgi kirliliğinin önüne geçme amaçlı konuyu detaylı değerlendirme gereği duydum.
Sadece Erzurum'da değil, ülkenin dört bir yanında yıkılma tehlikesi olan, afet riski taşıyan, görüntüsü ile çevre kirliliğine yol açan, kentsel dönüşüm kapsamına alınmış evlerin, sahiplerine haber verilmeden veya verilen haber maliklere ulaşmadan yıkılmasından dolayı pek çok şikayet aldık, hala alıyoruz. Şehrin en işlek caddesinde iş yeri ve dairesi olup da değeri milyonları bulan yapının yıkılarak verilen ücretle bir daire dahi alınamaması, İstanbul'da yaşayan malikin yazları oturmak için geldiği evden eser kalmadığını görmesi gibi şikayetler aldık.
6306 sayılı yasanın 6. maddesine göre; taşınmazların dönüştürülmesi, yeniden inşası ve imarı, üzerindeki binaların yıkılarak arsa haline gelen taşınmazlar üzerindeki kat mülkiyetinin sona ermesi, kat irtifakı ve kat mülkiyetinin kurulması, söz konusu taşınmazların tekrardan değerlendirilmesi, uygulama alanındaki taşınmazların tapu kayıtlarında ayni hakların akıbeti, uygulama alanında ki taşınmazların terki, ihdası, tevhidi, ifrazı, toplulaştırılması, yeniden kat mülkiyetine tabi bağımsız bölümlerin inşası, arsa payı karşılığında inşaat sözleşmesi, hasılat paylaşımı veya kanunun vermiş olduğu usul ve esaslar çerçevesinde uygulama alanındaki taşınmazların yeniden değerlendirilmesi ve benzeri işlemler için yapının paydaşı olup olmadıkları gözetilmeksizin sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile malikler tarafından karar verilir.
Yani herhangi bir taşınmaz yapının yıkımı veya dönüşümü noktasında o binada oturanların en az üçte ikisinin çoğunluğu olması gerekmektedir.
Buraya kadar olması gereken şekilde, her şey normal gibi görünse de aslında uygulama böyle değil.
6306 sayılı yasanın 6/A maddesine göre ise afet riski altında bulunan alanlar, yıkılacak derecede olan riskli yapılar, çeşitli doğal afetler sebebiyle ağır hasara uğrayan ya da ağır hasar görme tehlikesi olan yapıların yıkımını, taşınmazların ilgililerini veya tapu kayıtlarında sahibi olarak gözüken kişilerin "rızalarına bakılmaksızın" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı kendisi resen yapabilir ya da adı geçen bakanlık yetki devri ile (yetkilendirilmesi ile) belediyelerden, il özel idaresinden veya TOKİ’den yapılmasını isteyebilir.
Yani yukarıda örneklerde belirttiğim gibi herhangi bir taşınmazın yıkım işlemi malikin rızası olmadan gerçekleştirilebiliyor.
Sonuç olarak gerek bizlere gelen şikayetler, gerekse şikayet edemeyen mülk sahiplerinin yıkılan yapıları kanunlar çerçevesinde gerçekleştiği, bu konuda dava açılsa dahi 6306 Sayılı Yasanın 6/A maddesine göre davayı kaybetme olasılığının olduğu görülmektedir.
Sadece Erzurum'da değil, ülkenin dört bir yanında yıkılma tehlikesi olan, afet riski taşıyan, görüntüsü ile çevre kirliliğine yol açan, kentsel dönüşüm kapsamına alınmış evlerin, sahiplerine haber verilmeden veya verilen haber maliklere ulaşmadan yıkılmasından dolayı pek çok şikayet aldık, hala alıyoruz. Şehrin en işlek caddesinde iş yeri ve dairesi olup da değeri milyonları bulan yapının yıkılarak verilen ücretle bir daire dahi alınamaması, İstanbul'da yaşayan malikin yazları oturmak için geldiği evden eser kalmadığını görmesi gibi şikayetler aldık.
6306 sayılı yasanın 6. maddesine göre; taşınmazların dönüştürülmesi, yeniden inşası ve imarı, üzerindeki binaların yıkılarak arsa haline gelen taşınmazlar üzerindeki kat mülkiyetinin sona ermesi, kat irtifakı ve kat mülkiyetinin kurulması, söz konusu taşınmazların tekrardan değerlendirilmesi, uygulama alanındaki taşınmazların tapu kayıtlarında ayni hakların akıbeti, uygulama alanında ki taşınmazların terki, ihdası, tevhidi, ifrazı, toplulaştırılması, yeniden kat mülkiyetine tabi bağımsız bölümlerin inşası, arsa payı karşılığında inşaat sözleşmesi, hasılat paylaşımı veya kanunun vermiş olduğu usul ve esaslar çerçevesinde uygulama alanındaki taşınmazların yeniden değerlendirilmesi ve benzeri işlemler için yapının paydaşı olup olmadıkları gözetilmeksizin sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile malikler tarafından karar verilir.
Yani herhangi bir taşınmaz yapının yıkımı veya dönüşümü noktasında o binada oturanların en az üçte ikisinin çoğunluğu olması gerekmektedir.
Buraya kadar olması gereken şekilde, her şey normal gibi görünse de aslında uygulama böyle değil.
6306 sayılı yasanın 6/A maddesine göre ise afet riski altında bulunan alanlar, yıkılacak derecede olan riskli yapılar, çeşitli doğal afetler sebebiyle ağır hasara uğrayan ya da ağır hasar görme tehlikesi olan yapıların yıkımını, taşınmazların ilgililerini veya tapu kayıtlarında sahibi olarak gözüken kişilerin "rızalarına bakılmaksızın" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı kendisi resen yapabilir ya da adı geçen bakanlık yetki devri ile (yetkilendirilmesi ile) belediyelerden, il özel idaresinden veya TOKİ’den yapılmasını isteyebilir.
Yani yukarıda örneklerde belirttiğim gibi herhangi bir taşınmazın yıkım işlemi malikin rızası olmadan gerçekleştirilebiliyor.
Sonuç olarak gerek bizlere gelen şikayetler, gerekse şikayet edemeyen mülk sahiplerinin yıkılan yapıları kanunlar çerçevesinde gerçekleştiği, bu konuda dava açılsa dahi 6306 Sayılı Yasanın 6/A maddesine göre davayı kaybetme olasılığının olduğu görülmektedir.