Hazaralar: Afganistan’daki en büyük dört gruptan birisi olan Hazaralar nüfusun takriben yüzde 20’ni oluşturmaktadır. Hazaralar; Besud, Ceguri ve Uruzgani olmak üzere üç büyük boya ayrılmaktadır.
Safkan Hazaralar olarak adlandırılan Besudlar, genellikle dağlık ve yüksek bölgelerde diğer Hazara gruplarından izole olarak yaşamaktadır. Peştun ve Taciklerle karışık olarak yaşayan ve onların kültür etkisindedirler. Uruzganiler ise daha çok Uruzgan ve Day-kundi vilayetlerinde yaşamaktadır. Çevresine girmiş olan grup ise Caguri Hazaralarıdır.
Afganistan’da yaşayan Özbek, Kırgız, Türkmen vb. Türk gruplar ile Hazaraları morfolojik olarak birbirlerinden ayırmak oldukça zordur. Afganistan’ın ortasındaki dağlık bölgede yer alan ve Hazaracat/Hazaristan olarak adlandırılan bölge Hazaraların en yoğun yaşadıkları yerdir.
Hazaracat bölgesi Bamyan, Ghor ve Day-kundi vilayetlerinden oluşmaktadır. Hazaralar, Hazaracat haricinde en çok Gazni (Gazne) şehrinde bulunmaktadır. Hazaralar’ın Kandahar, Kabil, Herat, Mezar-ı Şerif’te ise güçlü popülasyonları vardır.
Bunun haricinde bütün Afganistan’da irili ufaklı Hazara gruplarına rastlamak mümkündür. Herat bölgesinde yaşayan bazı Hazaralar Sünni ise de, diğer bütün Hazaralar Caferi-Şii mezhebine mensuptur. İran’da yaşayan Hazarlara ise İran’da Berberi denmektedir.
Dillerini unutanlar ve unutmayanlarla beraber Afganistan’da toplam nüfusun yaklaşık yüzde 45’ni Türk topluluklar oluşturmaktadır. Bu Türk topluluklardan Galcay, Avşar, Hazar, Aymak vb. gruplar dillerini unutmuşlardır.
Diğer yandan Özbekler, Türkmenler, Kırgızlar ve Kazaklar ana dillerini korumaktadır. Afganistan’da yaşayan Türk gruplar Arap harfleri kullanmaktadır. Türklerin kadim yurdu olan Afganistan (Güney Türkistan) Türk tarihinin kök saldığı özel coğrafyalardan birisi olmuştur.
Türk tarihinin 16 büyük devletinin 8’i bu coğrafyada kurulmuştur. Ancak son iki yüz yıldır Afganistan Türkleri ülkenin siyasal yapısından uzaklaştırılmış olup kültürel ve sosyal baskılara maruz kalmışlardır.
Afganistan’ın kendi içinden tahrip edilmesi geleneği de eskiye dayanmaktadır. Afganistan’a 962 senesinden 1747 senesine kadar hakim olan Türklerin iktidardan uzaklaşması sonrası, Türk kültür ve medeniyeti de tahrip edilmeye başlanmıştır.
Güney Türkistan’da el yazması eserler toplatılıp yakılmış, Belh’teki tarihi eserler, yazılı mezar taşları yol inşaatlarında kullanılmış, köy ve şehirlerin Türkçe adları yerine Peştunca veya Farsça isimler verilmiş, Türk dilinin kullanımı yerine Peştunca ve Farsçanın yaygınlaşmasına çalışılmıştır. Türkler, asimilasyon politikalarına maruz kalmış, eğitimsiz bırakılmış ve bölgesel kalkınmaları engellenmiştir.
Ömer Kul hocanın detaylı Afganistan incelemesinden anlaşıldığı gibi Türkiye için konumuyla değil aynı zamanda millet varlığı olarak, kültür geçmişi olarak da Türkiye için özel olan bir bölge.
Türkiye’nin Afganistan üzerine ilmi çalışmaları büyük önem arz ediyor. Akademik dünyanın saha çalışmaları dahil devletin ilgili kurumlarının yararlanacağı çalışmalara imza atması gerekiyor. Oysa akademik camianın böyle çalışmalar için çok vakti ve zamanı bulunmuyor. Bir elin parmaklarını geçmeyen insanları eleştirinin dışında tutmak gerekiyor.
Safkan Hazaralar olarak adlandırılan Besudlar, genellikle dağlık ve yüksek bölgelerde diğer Hazara gruplarından izole olarak yaşamaktadır. Peştun ve Taciklerle karışık olarak yaşayan ve onların kültür etkisindedirler. Uruzganiler ise daha çok Uruzgan ve Day-kundi vilayetlerinde yaşamaktadır. Çevresine girmiş olan grup ise Caguri Hazaralarıdır.
Afganistan’da yaşayan Özbek, Kırgız, Türkmen vb. Türk gruplar ile Hazaraları morfolojik olarak birbirlerinden ayırmak oldukça zordur. Afganistan’ın ortasındaki dağlık bölgede yer alan ve Hazaracat/Hazaristan olarak adlandırılan bölge Hazaraların en yoğun yaşadıkları yerdir.
Hazaracat bölgesi Bamyan, Ghor ve Day-kundi vilayetlerinden oluşmaktadır. Hazaralar, Hazaracat haricinde en çok Gazni (Gazne) şehrinde bulunmaktadır. Hazaralar’ın Kandahar, Kabil, Herat, Mezar-ı Şerif’te ise güçlü popülasyonları vardır.
Bunun haricinde bütün Afganistan’da irili ufaklı Hazara gruplarına rastlamak mümkündür. Herat bölgesinde yaşayan bazı Hazaralar Sünni ise de, diğer bütün Hazaralar Caferi-Şii mezhebine mensuptur. İran’da yaşayan Hazarlara ise İran’da Berberi denmektedir.
Dillerini unutanlar ve unutmayanlarla beraber Afganistan’da toplam nüfusun yaklaşık yüzde 45’ni Türk topluluklar oluşturmaktadır. Bu Türk topluluklardan Galcay, Avşar, Hazar, Aymak vb. gruplar dillerini unutmuşlardır.
Diğer yandan Özbekler, Türkmenler, Kırgızlar ve Kazaklar ana dillerini korumaktadır. Afganistan’da yaşayan Türk gruplar Arap harfleri kullanmaktadır. Türklerin kadim yurdu olan Afganistan (Güney Türkistan) Türk tarihinin kök saldığı özel coğrafyalardan birisi olmuştur.
Türk tarihinin 16 büyük devletinin 8’i bu coğrafyada kurulmuştur. Ancak son iki yüz yıldır Afganistan Türkleri ülkenin siyasal yapısından uzaklaştırılmış olup kültürel ve sosyal baskılara maruz kalmışlardır.
Afganistan’ın kendi içinden tahrip edilmesi geleneği de eskiye dayanmaktadır. Afganistan’a 962 senesinden 1747 senesine kadar hakim olan Türklerin iktidardan uzaklaşması sonrası, Türk kültür ve medeniyeti de tahrip edilmeye başlanmıştır.
Güney Türkistan’da el yazması eserler toplatılıp yakılmış, Belh’teki tarihi eserler, yazılı mezar taşları yol inşaatlarında kullanılmış, köy ve şehirlerin Türkçe adları yerine Peştunca veya Farsça isimler verilmiş, Türk dilinin kullanımı yerine Peştunca ve Farsçanın yaygınlaşmasına çalışılmıştır. Türkler, asimilasyon politikalarına maruz kalmış, eğitimsiz bırakılmış ve bölgesel kalkınmaları engellenmiştir.
Ömer Kul hocanın detaylı Afganistan incelemesinden anlaşıldığı gibi Türkiye için konumuyla değil aynı zamanda millet varlığı olarak, kültür geçmişi olarak da Türkiye için özel olan bir bölge.
Türkiye’nin Afganistan üzerine ilmi çalışmaları büyük önem arz ediyor. Akademik dünyanın saha çalışmaları dahil devletin ilgili kurumlarının yararlanacağı çalışmalara imza atması gerekiyor. Oysa akademik camianın böyle çalışmalar için çok vakti ve zamanı bulunmuyor. Bir elin parmaklarını geçmeyen insanları eleştirinin dışında tutmak gerekiyor.