
“Her ümmetten bir tanığı ortaya çıkardığımız gün, küfre sapanlara ne izin verilir ne de özür dilemelerine imkân sağlanır.” (Nahl 84)
Ayette geçen “ümmet” ifadesi millet manasındadır. Millet ise, aynı topraklar üzerinde yaşayan ve aralarında dil, din, tarih, gelenek ve görenek gibi kültür birliği sağlamış insanların oluşturduğu topluluk demektir. Kişinin sosyal çevresi en genel bir ifadeyle onun milletidir. Kişi varoluşunu gerçekleştirirken şahsiyetini bu sosyolojiye ve psikolojiye istinat ettirir.
Ahret yargılanmasında (Mahkem-i Kübra), kişi Rabbine hesap verirken, sosyal çevresi de mahkemede lehte yahut aleyhte şahitlik edecektir. Peygamberler ve ilahî kelamlarla uyarılmış milletlerin şahidi öncelikle o milletlerin peygamberleri olacaktır. Ahret yargılanmasında, kişinin günah işlediği fiziki ortamın, tabiat ya da kişinin barınağının (ev) yahut kişinin bedeninin; el, kol, ayak vs. uzuvlarının, kişinin aleyhine şahitlik edeceği ayetlerde ve hadislerde bildirilmiştir.
Kişinin ahret yargılanmasında, amel kayıtları esas alınacaktır; ancak kişinin tereddütte kalması ve ‘ben, bunu yapmadım ya da şu şahsa inanıp da doğru bilip yaptım!’ gibi itirazlarda bulunması durumunda kişinin o günahı işlediği fiziki ortam yahut sosyal ortamdaki varlıkların, nesne yahut insanların kayıtları ya da bizzat varlıkları (mahiyetini Rabbimizin bileceği bir şekilde) aşikâr olup kişinin aleyhine şahitlik edeceği katidir. Yani; kişinin sosyal çevresi kişiyi tamamen kuşatmıştır; hatta amel defteri sosyal hayatımızın bir yansımasıdır, denilebilir.
Konuyla ilgili bazı ayetler şu şekildedir:
“O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah onları bir bir saymıştır. Onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye şahittir.” (Mücadele 6)
“Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.” (Enbiya 47)
“Herkes, yanında bir sürücü ve bir de şahitle beraber gelir.” (Kaf 21)
“Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.” (İsra 14)
“Ey insanlar! O gün (hesap için) huzura alınırsınız; size ait hiçbir sır gizli kalmaz.” (Hakkâ 18)
“O gün, her ümmet içinden ayetlerimizi yalan sayanlardan bir cemaat toplarız da onlar toplu olarak (hesap yerine) sevk edilirler.”; “Nihayet, (hesap yerine) geldikleri zaman Allah buyurur: Siz benim ayetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi?” (Neml 83-84)
“O gün her ümmetten bir şahit çıkarır, Kâfirlere, ‘delilinizi getirin!’ deriz. O zaman bilirler ki hakikat Allah’a aittir ve uydura geldikleri şeyler kendilerinden ayrılıp kaybolmuştur.” (28/75)
“Nihayet oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri, işledikleri şeye karşı onların aleyhine şahitlik edecektir.”, “Derilerine: Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz? derler. Onlar da: Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlk defa sizi o yaratmıştır. Yine O’na döndürülüyorsunuz, derler.”; “Siz ne kulaklarınızın, ne gözlerinizin, ne de derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızdan çoğunu Allah’ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.” (Fussilet 20, 21, 22)
“İbrahim onlara) dedi ki: Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (gelip çattığında ise) birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lânet okuyacaksınız. Varacağınız yer cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur.” (Ankebût 25)
Sonuç: Kıyamet gününün hesabıyla uyarılmış her insana hayatını özgürce yaşama hakkı verilmiştir. Kişi bu hakkı kullanırken kendi isteği ve aklıyla hareket eder. Yine bu hakkı belli bir sosyal ve fiziki çevrede kullanır. Allah’ın emrine uymaz, çevresine uyar. Allah’a, peygambere ve ilahî kitaba (Kuran) değil de sosyal çevresinde yer alan siyasi lidere, çeşitli rol modellerine, arkadaş gruplarına, cemaat, tarikat yapılarına ve önderlerine kanarak varoluşunu gerçekleştirir (Çevreye kulluk). Ya da felsefi ve ideolojik inançlarla bir yol tutar. (İnsani düşünceye kulluk). Bu tercihleri amel defterinin kayıtları arasına girer. Yargılanma esnasında, bu kayıtlardaki, insan yahut nesneler, kişinin aleyhinde yahut lehinde varlık kazanıp şahitlik eder.
Ayette geçen “ümmet” ifadesi millet manasındadır. Millet ise, aynı topraklar üzerinde yaşayan ve aralarında dil, din, tarih, gelenek ve görenek gibi kültür birliği sağlamış insanların oluşturduğu topluluk demektir. Kişinin sosyal çevresi en genel bir ifadeyle onun milletidir. Kişi varoluşunu gerçekleştirirken şahsiyetini bu sosyolojiye ve psikolojiye istinat ettirir.
Ahret yargılanmasında (Mahkem-i Kübra), kişi Rabbine hesap verirken, sosyal çevresi de mahkemede lehte yahut aleyhte şahitlik edecektir. Peygamberler ve ilahî kelamlarla uyarılmış milletlerin şahidi öncelikle o milletlerin peygamberleri olacaktır. Ahret yargılanmasında, kişinin günah işlediği fiziki ortamın, tabiat ya da kişinin barınağının (ev) yahut kişinin bedeninin; el, kol, ayak vs. uzuvlarının, kişinin aleyhine şahitlik edeceği ayetlerde ve hadislerde bildirilmiştir.
Kişinin ahret yargılanmasında, amel kayıtları esas alınacaktır; ancak kişinin tereddütte kalması ve ‘ben, bunu yapmadım ya da şu şahsa inanıp da doğru bilip yaptım!’ gibi itirazlarda bulunması durumunda kişinin o günahı işlediği fiziki ortam yahut sosyal ortamdaki varlıkların, nesne yahut insanların kayıtları ya da bizzat varlıkları (mahiyetini Rabbimizin bileceği bir şekilde) aşikâr olup kişinin aleyhine şahitlik edeceği katidir. Yani; kişinin sosyal çevresi kişiyi tamamen kuşatmıştır; hatta amel defteri sosyal hayatımızın bir yansımasıdır, denilebilir.
Konuyla ilgili bazı ayetler şu şekildedir:
“O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah onları bir bir saymıştır. Onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeye şahittir.” (Mücadele 6)
“Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.” (Enbiya 47)
“Herkes, yanında bir sürücü ve bir de şahitle beraber gelir.” (Kaf 21)
“Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.” (İsra 14)
“Ey insanlar! O gün (hesap için) huzura alınırsınız; size ait hiçbir sır gizli kalmaz.” (Hakkâ 18)
“O gün, her ümmet içinden ayetlerimizi yalan sayanlardan bir cemaat toplarız da onlar toplu olarak (hesap yerine) sevk edilirler.”; “Nihayet, (hesap yerine) geldikleri zaman Allah buyurur: Siz benim ayetlerimi, ne olduğunu kavramadan yalan saydınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi?” (Neml 83-84)
“O gün her ümmetten bir şahit çıkarır, Kâfirlere, ‘delilinizi getirin!’ deriz. O zaman bilirler ki hakikat Allah’a aittir ve uydura geldikleri şeyler kendilerinden ayrılıp kaybolmuştur.” (28/75)
“Nihayet oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri, işledikleri şeye karşı onların aleyhine şahitlik edecektir.”, “Derilerine: Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz? derler. Onlar da: Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlk defa sizi o yaratmıştır. Yine O’na döndürülüyorsunuz, derler.”; “Siz ne kulaklarınızın, ne gözlerinizin, ne de derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızdan çoğunu Allah’ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.” (Fussilet 20, 21, 22)
“İbrahim onlara) dedi ki: Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (gelip çattığında ise) birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lânet okuyacaksınız. Varacağınız yer cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur.” (Ankebût 25)
Sonuç: Kıyamet gününün hesabıyla uyarılmış her insana hayatını özgürce yaşama hakkı verilmiştir. Kişi bu hakkı kullanırken kendi isteği ve aklıyla hareket eder. Yine bu hakkı belli bir sosyal ve fiziki çevrede kullanır. Allah’ın emrine uymaz, çevresine uyar. Allah’a, peygambere ve ilahî kitaba (Kuran) değil de sosyal çevresinde yer alan siyasi lidere, çeşitli rol modellerine, arkadaş gruplarına, cemaat, tarikat yapılarına ve önderlerine kanarak varoluşunu gerçekleştirir (Çevreye kulluk). Ya da felsefi ve ideolojik inançlarla bir yol tutar. (İnsani düşünceye kulluk). Bu tercihleri amel defterinin kayıtları arasına girer. Yargılanma esnasında, bu kayıtlardaki, insan yahut nesneler, kişinin aleyhinde yahut lehinde varlık kazanıp şahitlik eder.