“Allah’ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O’nun tuttuğunu O’ndan sonra salıverecek de yoktur. O, üstündür, hikmet sahibidir.” (Fâtır 2)
Ayette geçen ‘yeftehi’ ifadesi Arapça’da müzari bir fiildir; fiilin kökü ‘fetehe’dir; Türkçe anlamı ise açmaktır ve Kuran’da farklı gramer yapıları içinde otuz sekiz ayette geçmektedir.
Allah’ın rahmeti varlığın ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Rahmet dairesi bir emir dairesidir: Allah’ın emirlerinin memurları ise eşyalarıdır: güneş bir memuru, elma ağacı bir diğer memuru, bulutlar ise bir başka memurudur. Bütün varlık, Allah, ne görev vermişse, sadece onu yapmaktadır. İnan sahipleri apaçık görmektedir ki, güneşin ısı ve ışık, ineğin süt, rahmin çocuk vermesi, rastgele değil, amirin emri gereğidir.
Her bir varlık, Allah’ın rahmet hazinesinin birer sandığıdır. Hazine sandıklarına, ‘kapağınızı açın ve içinizdeki nimetleri çıkarın!’ emri gelmeseydi varlık sonsuza kadar kapalı kalacaktı. Ne var ki ‘varlık kazanmış’ olan bitki, hayvan ve iradi canlılar olarak insanlar, emir aldıklarından, varlığın kapağı açılmakta ve içindeki hazineler dışarı çıkmaktadır.
Varlık, atomik yapılardan güneş gibi büyük kütlelere dek, yekpare rahmettir ve bu rahmet varlıkların bizatihi yapılarını ifade eder. Toprağın içindeki tohumlara, rahimlerdeki nutfelere, bulutlardaki yağmurlara, dallardaki çiçeklere, meyvelere, kokulara, ineklerin, koyunların mastarlarındaki sütlere, tavukların batınındaki yumurtalara kadar, ilanihaye, ‘kapıları açın ve çıkın’ emri gelmemiş olsaydı hiçbir varlık, içinde taşıdığı hazineyi dışarı çıkaramayacak ve Allah’ın rahmeti gizli kalacaktı. Ancak öyle olmamaktadır: Allah’ın, varlık adlı hazinesi, durdurulmaz bir mahiyette hareket etmektedir. Allah’ın mevsimler vasıtasıyla açtığı ve kapattığı mahiyetler engellenemez. Kimse, yağmur yağmasın diye bulutları yok edemez ve elmalar dışarı çıkmasın diye elma ağaçlarına kilit vuramaz!
Sonuç: Göklerdeki ve yerdeki her türlü rahmet Allah’a aittir. Gökte ve yerde hangi rahmeti varsa, kimsenin onu tutmaya ve engellemeye gücü yetmez. Allah’ın tuttuğu herhangi bir nimeti de kimse serbest bırakamaz.
Allah’ın hidayetiyse, insana olan en büyük yakınlığı ve benzersiz bir rahmetidir. Allah’ın, son hidayet kaynağı Hz. Muhammed (sav) ve son kelamı da Kuran-ı Kerim’dir. Bu benzersiz nimetler, doğrudan ilahi rahmetin berrak gözeleridir ve kıyamete kadar, taptaze kaynayıp duracaktır. Susayanlar, bu nimetlere koşup bengisuya ermekte, dilemeyen de ebedilik çeşmesinin başında susuzluktan helak olup gitmektedir.
Ayette geçen ‘yeftehi’ ifadesi Arapça’da müzari bir fiildir; fiilin kökü ‘fetehe’dir; Türkçe anlamı ise açmaktır ve Kuran’da farklı gramer yapıları içinde otuz sekiz ayette geçmektedir.
Allah’ın rahmeti varlığın ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Rahmet dairesi bir emir dairesidir: Allah’ın emirlerinin memurları ise eşyalarıdır: güneş bir memuru, elma ağacı bir diğer memuru, bulutlar ise bir başka memurudur. Bütün varlık, Allah, ne görev vermişse, sadece onu yapmaktadır. İnan sahipleri apaçık görmektedir ki, güneşin ısı ve ışık, ineğin süt, rahmin çocuk vermesi, rastgele değil, amirin emri gereğidir.
Her bir varlık, Allah’ın rahmet hazinesinin birer sandığıdır. Hazine sandıklarına, ‘kapağınızı açın ve içinizdeki nimetleri çıkarın!’ emri gelmeseydi varlık sonsuza kadar kapalı kalacaktı. Ne var ki ‘varlık kazanmış’ olan bitki, hayvan ve iradi canlılar olarak insanlar, emir aldıklarından, varlığın kapağı açılmakta ve içindeki hazineler dışarı çıkmaktadır.
Varlık, atomik yapılardan güneş gibi büyük kütlelere dek, yekpare rahmettir ve bu rahmet varlıkların bizatihi yapılarını ifade eder. Toprağın içindeki tohumlara, rahimlerdeki nutfelere, bulutlardaki yağmurlara, dallardaki çiçeklere, meyvelere, kokulara, ineklerin, koyunların mastarlarındaki sütlere, tavukların batınındaki yumurtalara kadar, ilanihaye, ‘kapıları açın ve çıkın’ emri gelmemiş olsaydı hiçbir varlık, içinde taşıdığı hazineyi dışarı çıkaramayacak ve Allah’ın rahmeti gizli kalacaktı. Ancak öyle olmamaktadır: Allah’ın, varlık adlı hazinesi, durdurulmaz bir mahiyette hareket etmektedir. Allah’ın mevsimler vasıtasıyla açtığı ve kapattığı mahiyetler engellenemez. Kimse, yağmur yağmasın diye bulutları yok edemez ve elmalar dışarı çıkmasın diye elma ağaçlarına kilit vuramaz!
Sonuç: Göklerdeki ve yerdeki her türlü rahmet Allah’a aittir. Gökte ve yerde hangi rahmeti varsa, kimsenin onu tutmaya ve engellemeye gücü yetmez. Allah’ın tuttuğu herhangi bir nimeti de kimse serbest bırakamaz.
Allah’ın hidayetiyse, insana olan en büyük yakınlığı ve benzersiz bir rahmetidir. Allah’ın, son hidayet kaynağı Hz. Muhammed (sav) ve son kelamı da Kuran-ı Kerim’dir. Bu benzersiz nimetler, doğrudan ilahi rahmetin berrak gözeleridir ve kıyamete kadar, taptaze kaynayıp duracaktır. Susayanlar, bu nimetlere koşup bengisuya ermekte, dilemeyen de ebedilik çeşmesinin başında susuzluktan helak olup gitmektedir.