Bazı bilim insanları ve politikacılar, ABD’nin, Hıristiyanlığın Evanjelist yorumuna bağlı, dindar bir toplum olduğunda hemfikirdirler. Amerika’daki Evanjelist politikacılar, bilim insanları, sanatçılar, sinema ve müzik starları, aydınlar, her fırsatta dinle irtibatlı bir görünüm vermeyi özellikle tercih etmektedirler.
Hatırlanacağı üzere Başkan Trump çift İncil’e el basarak görev yemini ettiği gibi öfkeli kalabalıkların karşısına da yine İncil’le çıkmayı tercih etti.
Evanjelist inanç Hıristiyanlığın ‘otoriter, totaliter ve radikal’ bir yorumu kabul ediliyor. Niçini şu: Evanjelistler kendilerini "Tanrının krallığını temsil eden insanlar” olarak kabul ediyorlar. Amerikan nüfusunun yüzde 30’a yakının temsil eden Evanjelistlerin iki önemli düşmanı bulunuyor: Biri içte; zenciler. Diğeri dışta; Müslümanlar.
Prof. Dr. Bilal Samur’un konuyla ilgili bir değerlendirmesi şöyledir: “Kiliseleriyle, medyalarıyla, vaizleriyle, eğitim ağlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla çok güçlü olan Evanjelik Hristiyanlar, Beyaz Saray’a kimin gideceğini belirleyecek kadar Amerikan yönetiminin kalbine inmeyi basarmışlardır. Haliyle Evanjelik Hristiyanların desteğini almak isteyen Cumhuriyetçilerin ve Demokratların başkan adayları, Amerika’nın Hristiyan değerlerinden bahsetme ihtiyacını duymaktadırlar… Başkan Trump, Evanjelistlerin desteğini alarak Beyaz Saray’a yerleşti. Trump’ın başkan yardımcısı Mike Pence, Evanjelistler adına Beyaz Saray’da ‘ikinci adam’ olarak görev yapmaktadır. Trump, Evanjelistleri Amerika yönetiminde söz sahibi yapmak vaadiyle Evanjelistlerin desteğini almaktadır. Trump, önümüzdeki başkanlık seçimlerini Evanjelistlerin desteği sayesinde kazanacağına da inanmaktadır. Evanjelistler, Demokrat Başkan adayı Biden’a ise çok mesafeli durmaktadırlar.”
Evanjelistler, Beyaz Saray dâhil, Kongre, Yüksek Mahkeme gibi Washington yönetiminin kalbini oluşturan kurumlarda etkin durumdalar. Evanjelistler kendilerinin doğru yolda bütün dünyanın ise derin bir sapkınlık içinde olduğuna inanıyor. Yine, Samur’un tespitine göre, Evanjelistler, Amerika’nın, ‘Protestan Hristiyanlık İmparatorluğu’ olması gerektiğine inanıyor. “Bugün neo-conservatives (yeni muhafazakârlar) denilen güçler, Evanjelist düşünce modelini gerçekleştirmeye çalışmakta,” diyen Samur’a göre, radikal Hristiyanlar için, Amerika, günümüzün ‘Yeni Kudüs’üdür (New Jerusalem) ve Amerika’nın âleme nizam verme şeklinde ilahi bir görevi bulunmaktadır.
Bilindiği üzere, Amerikan dış politikası Evanjelist inancın rehberliğinde şekillenmekte ve yürütülmektedir. Nitekim Amerika elçiliğinin Kudüs’e taşınması ve Trump yönetiminin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmesinin arkasında, Evanjelist iman var.
Evanjelistler, İslam’ı şiddet ve terörizmle özdeşleştirmiş durumdalar. İslam dünyasında yürüttükleri gaddarlığın temelinde bu inanma biçimleri var. Amerikan yönetimi, İslam’a karşı takındığı intikam ve nefret politikalarından vaz geçmeyecektir; hatta dozunu daha da arttıracaktır; çünkü İsa’nın yeryüzüne dönüşü ve ‘Tanrı’nın krallığının’ kurulmasının önündeki en büyük engel İslam’dır ve İslam’ın, hızlı ve köklü bir şekilde, kuvvet kullanarak, bertaraf edilmesi gerekmektedir.
Amerika’nın onlarca yıldır İslam coğrafyasında yürüttüğü yıkıcı politikaların nedeni budur. İslam ülkelerinin maddi ve manevi varlıklarının tahrip edilmesi, servetlerine el konulması, Müslümanların birbirine düşman hale getirilmesinin, silahlandırarak birbirlerini öldürmelerinin sağlanmasının, ekonomilerinin çökertilmesinin, dinlerinden ve ahlaklarından uzaklaştırılmalarının vb. yıkıcı faaliyetlerinin temelinde Tanrı adına uydurulmuş bu Amerikan Evanjelist imanı yatmaktadır.
Hatırlanacağı üzere Başkan Trump çift İncil’e el basarak görev yemini ettiği gibi öfkeli kalabalıkların karşısına da yine İncil’le çıkmayı tercih etti.
Evanjelist inanç Hıristiyanlığın ‘otoriter, totaliter ve radikal’ bir yorumu kabul ediliyor. Niçini şu: Evanjelistler kendilerini "Tanrının krallığını temsil eden insanlar” olarak kabul ediyorlar. Amerikan nüfusunun yüzde 30’a yakının temsil eden Evanjelistlerin iki önemli düşmanı bulunuyor: Biri içte; zenciler. Diğeri dışta; Müslümanlar.
Prof. Dr. Bilal Samur’un konuyla ilgili bir değerlendirmesi şöyledir: “Kiliseleriyle, medyalarıyla, vaizleriyle, eğitim ağlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla çok güçlü olan Evanjelik Hristiyanlar, Beyaz Saray’a kimin gideceğini belirleyecek kadar Amerikan yönetiminin kalbine inmeyi basarmışlardır. Haliyle Evanjelik Hristiyanların desteğini almak isteyen Cumhuriyetçilerin ve Demokratların başkan adayları, Amerika’nın Hristiyan değerlerinden bahsetme ihtiyacını duymaktadırlar… Başkan Trump, Evanjelistlerin desteğini alarak Beyaz Saray’a yerleşti. Trump’ın başkan yardımcısı Mike Pence, Evanjelistler adına Beyaz Saray’da ‘ikinci adam’ olarak görev yapmaktadır. Trump, Evanjelistleri Amerika yönetiminde söz sahibi yapmak vaadiyle Evanjelistlerin desteğini almaktadır. Trump, önümüzdeki başkanlık seçimlerini Evanjelistlerin desteği sayesinde kazanacağına da inanmaktadır. Evanjelistler, Demokrat Başkan adayı Biden’a ise çok mesafeli durmaktadırlar.”
Evanjelistler, Beyaz Saray dâhil, Kongre, Yüksek Mahkeme gibi Washington yönetiminin kalbini oluşturan kurumlarda etkin durumdalar. Evanjelistler kendilerinin doğru yolda bütün dünyanın ise derin bir sapkınlık içinde olduğuna inanıyor. Yine, Samur’un tespitine göre, Evanjelistler, Amerika’nın, ‘Protestan Hristiyanlık İmparatorluğu’ olması gerektiğine inanıyor. “Bugün neo-conservatives (yeni muhafazakârlar) denilen güçler, Evanjelist düşünce modelini gerçekleştirmeye çalışmakta,” diyen Samur’a göre, radikal Hristiyanlar için, Amerika, günümüzün ‘Yeni Kudüs’üdür (New Jerusalem) ve Amerika’nın âleme nizam verme şeklinde ilahi bir görevi bulunmaktadır.
Bilindiği üzere, Amerikan dış politikası Evanjelist inancın rehberliğinde şekillenmekte ve yürütülmektedir. Nitekim Amerika elçiliğinin Kudüs’e taşınması ve Trump yönetiminin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etmesinin arkasında, Evanjelist iman var.
Evanjelistler, İslam’ı şiddet ve terörizmle özdeşleştirmiş durumdalar. İslam dünyasında yürüttükleri gaddarlığın temelinde bu inanma biçimleri var. Amerikan yönetimi, İslam’a karşı takındığı intikam ve nefret politikalarından vaz geçmeyecektir; hatta dozunu daha da arttıracaktır; çünkü İsa’nın yeryüzüne dönüşü ve ‘Tanrı’nın krallığının’ kurulmasının önündeki en büyük engel İslam’dır ve İslam’ın, hızlı ve köklü bir şekilde, kuvvet kullanarak, bertaraf edilmesi gerekmektedir.
Amerika’nın onlarca yıldır İslam coğrafyasında yürüttüğü yıkıcı politikaların nedeni budur. İslam ülkelerinin maddi ve manevi varlıklarının tahrip edilmesi, servetlerine el konulması, Müslümanların birbirine düşman hale getirilmesinin, silahlandırarak birbirlerini öldürmelerinin sağlanmasının, ekonomilerinin çökertilmesinin, dinlerinden ve ahlaklarından uzaklaştırılmalarının vb. yıkıcı faaliyetlerinin temelinde Tanrı adına uydurulmuş bu Amerikan Evanjelist imanı yatmaktadır.