Evet, öyledir: annelerimizden birer egoist (kendini düşünen) varlık olarak dünyaya geliriz, fakat her birimize kendimizi ıslah edelim diye ikinci bir şans verilir; ikinci bir doğum şansı. Manevi bir doğum, bizi egoya kulluktan kurtaracak ve Allah’a kul kılacak bir kurtuluş doğumu.
Şimdi kısaca bu durumu izah etmeye çalışacağız: Manevi doğum, nefs-i emmarenin ıslah edilmesi, ruhun iman ve amele ermesidir. Maddi doğumun gayesi de zaten kişiyi manevi doğuma (ıslah) hazırlamak ve bunu gerçekleştirmesini mümkün kılmaktır.
İlk doğum üzere kalan ruhun egosu ilah, bedeni dünyadır; kişi bu aşamada en çok ego-bedenle uğraşır durur zaten. Maddi doğumdan sonra manevi doğum gerçekleşmezse, -Allahualem- kişi ahrette azaba müstahak olur.
Dünya, daha genel bir ifadeyle, kâinat, ruhun gelişmesi ve Rabbe ulaşması için yaratılmış bir imkândır. Bunun yanı sıra ruhun, Rabbe dönmeye değer bir mahiyet kazanması için peygamberler ve ilahi kitaplar indirildi. Kuran ve Hazreti Muhammed (sav), ruhların ilahî son mürşidi ilan edildi. Kuran’la irşat olmayan ruhlar ikinci doğumlarını yapamaz.
Nefs-i emmareyi kişide ego mertebesi olarak ifade etmiştik; kişi nefs-i levvame ile egoyu ıslaha başladığında, içten gelen bu değişim arzusu ve mücadele, kişiyi kurtuluşa götürecek manevi doğumu/değişimi mümkün kılar. Kişi, Allah’ın izni ve yardımıyla her iki âlemde selamette olur.
Bu müjdeli değişim, başlayan baharın yaza doğru ilerlemesinin insana yaşattığı huzur ve mutluluk gibi, ruhu bir sevinç hissine büründürür. Manevi doğum yapmış ruhta manevi arzular artar; kişinin kendini değil Rabbini görmesi ziyadeleşir. Bunun anlamı da şudur: Kişi, artık başkasına yararlı olmayı yol olarak seçmiştir. İkinci doğumun varlığının ve sağlıklı büyümenin devam ettiğinin en büyük kanıtı ötekiyle olan hasbi ilişkinin varlığıdır. (Ölene kadar iyilik, ihsan)
Şimdi kısaca bu durumu izah etmeye çalışacağız: Manevi doğum, nefs-i emmarenin ıslah edilmesi, ruhun iman ve amele ermesidir. Maddi doğumun gayesi de zaten kişiyi manevi doğuma (ıslah) hazırlamak ve bunu gerçekleştirmesini mümkün kılmaktır.
İlk doğum üzere kalan ruhun egosu ilah, bedeni dünyadır; kişi bu aşamada en çok ego-bedenle uğraşır durur zaten. Maddi doğumdan sonra manevi doğum gerçekleşmezse, -Allahualem- kişi ahrette azaba müstahak olur.
Dünya, daha genel bir ifadeyle, kâinat, ruhun gelişmesi ve Rabbe ulaşması için yaratılmış bir imkândır. Bunun yanı sıra ruhun, Rabbe dönmeye değer bir mahiyet kazanması için peygamberler ve ilahi kitaplar indirildi. Kuran ve Hazreti Muhammed (sav), ruhların ilahî son mürşidi ilan edildi. Kuran’la irşat olmayan ruhlar ikinci doğumlarını yapamaz.
Nefs-i emmareyi kişide ego mertebesi olarak ifade etmiştik; kişi nefs-i levvame ile egoyu ıslaha başladığında, içten gelen bu değişim arzusu ve mücadele, kişiyi kurtuluşa götürecek manevi doğumu/değişimi mümkün kılar. Kişi, Allah’ın izni ve yardımıyla her iki âlemde selamette olur.
Bu müjdeli değişim, başlayan baharın yaza doğru ilerlemesinin insana yaşattığı huzur ve mutluluk gibi, ruhu bir sevinç hissine büründürür. Manevi doğum yapmış ruhta manevi arzular artar; kişinin kendini değil Rabbini görmesi ziyadeleşir. Bunun anlamı da şudur: Kişi, artık başkasına yararlı olmayı yol olarak seçmiştir. İkinci doğumun varlığının ve sağlıklı büyümenin devam ettiğinin en büyük kanıtı ötekiyle olan hasbi ilişkinin varlığıdır. (Ölene kadar iyilik, ihsan)