Aylardan Ağustos, günlerden Cuma
Gün doğmadan evvel iklîm-i Rum'a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma
Yeni bir şevk ile gürledi gökler
Ya Allah...Bismillah... Allahuekber…
……..
Türk tarihinde öylesi zaferler vardır ki, tarihe hakikaten altın harflerle yazılmış, ya yok olmakta olan devleti yeniden kurucu, ya da kapıları açıcı ve millete yeni ufuklar gösterici olmuştur…
Malazgirt, Bizans’ın Fethi, Kut ül Amare, Çanakkale, Kurtuluş Harbi ve devamındaki Büyük Zafer…
Aslında birbirinden önemli olan zaferler silsilesi o kadar çok ki sayılmakla bitmez…
Ünlü şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun destanlaştırdığı Malazgirt Savaşı bunlardan sadece birisi ve etkileri dünya çapında olan çok önemli bir zaferdir…
Tarihi kaynakların yazdığına göre; bir yanda sayısı 200 bini bulan ve Türk kuvvetlerinin 4 katı büyüklüğünde Romanos Diogenes komutasındaki Bizans ordusu ve ondan sayıca dana az olan Selçuklu Sultanı Alparslan komutasındaki Türk kuvvetleri…
Malazgirt ovasında yapılan savaşın sonucu Bizans aleyhine tam bir yıkım, Türkler lehine tam ve kesin bir zaferdir…
Savaş sonrası daha bir saat önce savaştığı ordunun esir komutanını Otağında büyük bir saygıyla karşılayan Sultan Alparslan’ın, Romanos Diogenes’e kılıcını iade etmesi ve onu teselli etmesi; Askerlik, Dostluk ve Barış adına çok önemlidir…
Bu aynı zamanda Türkler’in sahip olduğu ulvi duyguların da dışa vuru mudur…
*
1048’de yapılan ve yine kesin zaferimizle sonuçlanan Pasinler Ovası savaşıyla Anadolu’ya girdiğimiz düşünülse de, ondan önce Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya giren ve Anadolu’nun kuzeyini yurt tutan Kıpçak Türklerini bir kenara bırakmamak gerekir…
Ancak kesin olan şu ki bütün bunlar Malazgirt Zaferini gölgelemiyor, aksine manası iyi anlaşıldıkça büyüdükçe büyüyor…
Malazgirt Zaferi öncesi ve sonrası, Sultan Alparslan ve Horasan Ereni Hoca Ahmet Yesevi’nin buyruğu ile Anadolu’yu fethe başlayan Alp-Erenler, stratejik öneme haiz kale ve şehirleri alırken; buralara bir daha çıkmayacak biçimde kültürel fütuhat da yaptılar…
Zaferle birlikte Bizans’ın İslam dünyası üzerinde kurmağa başladığı baskı sona ermiş ve Anadolu’ya giren değişik boylara mensup Türklerin kurduğu çok sayıdaki Beylik dönemi başlamıştır… Bunlardan birisi de Anadolu’da Türk Birliğini sağlayan Osmanlı Beyliğidir…
Malazgirt Zaferi ile Anadolu’da fütuhata başlayan Türkler, Avrupa devletlerinin şimşeğini üzerine çekmiş ve Malazgirt’ten sonra Anadolu’ya çok sayıda haçlı seferi başlamış… Bu gün de o seferler değişik biçimde sürmekte… Amacı, ‘Türkleri geldikleri Orta Asya bozkırına sürmek…’ olan bu zihniyete Türk Milleti her zaman şamar indirmiş…
*
Türkler’e Anadolu’nun kapılarını adına kadar açan, Anadolu’yu yurt tutmamızı sağlayan; Kafkaslar, Ön Asya, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Avrupadaki dengeleri lehimize değiştiren, Malazgirt Zaferi’nin 951.yılı kutlu olsun….
Gün doğmadan evvel iklîm-i Rum'a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma
Yeni bir şevk ile gürledi gökler
Ya Allah...Bismillah... Allahuekber…
……..
Türk tarihinde öylesi zaferler vardır ki, tarihe hakikaten altın harflerle yazılmış, ya yok olmakta olan devleti yeniden kurucu, ya da kapıları açıcı ve millete yeni ufuklar gösterici olmuştur…
Malazgirt, Bizans’ın Fethi, Kut ül Amare, Çanakkale, Kurtuluş Harbi ve devamındaki Büyük Zafer…
Aslında birbirinden önemli olan zaferler silsilesi o kadar çok ki sayılmakla bitmez…
Ünlü şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun destanlaştırdığı Malazgirt Savaşı bunlardan sadece birisi ve etkileri dünya çapında olan çok önemli bir zaferdir…
Tarihi kaynakların yazdığına göre; bir yanda sayısı 200 bini bulan ve Türk kuvvetlerinin 4 katı büyüklüğünde Romanos Diogenes komutasındaki Bizans ordusu ve ondan sayıca dana az olan Selçuklu Sultanı Alparslan komutasındaki Türk kuvvetleri…
Malazgirt ovasında yapılan savaşın sonucu Bizans aleyhine tam bir yıkım, Türkler lehine tam ve kesin bir zaferdir…
Savaş sonrası daha bir saat önce savaştığı ordunun esir komutanını Otağında büyük bir saygıyla karşılayan Sultan Alparslan’ın, Romanos Diogenes’e kılıcını iade etmesi ve onu teselli etmesi; Askerlik, Dostluk ve Barış adına çok önemlidir…
Bu aynı zamanda Türkler’in sahip olduğu ulvi duyguların da dışa vuru mudur…
*
1048’de yapılan ve yine kesin zaferimizle sonuçlanan Pasinler Ovası savaşıyla Anadolu’ya girdiğimiz düşünülse de, ondan önce Kafkaslar üzerinden Anadolu’ya giren ve Anadolu’nun kuzeyini yurt tutan Kıpçak Türklerini bir kenara bırakmamak gerekir…
Ancak kesin olan şu ki bütün bunlar Malazgirt Zaferini gölgelemiyor, aksine manası iyi anlaşıldıkça büyüdükçe büyüyor…
Malazgirt Zaferi öncesi ve sonrası, Sultan Alparslan ve Horasan Ereni Hoca Ahmet Yesevi’nin buyruğu ile Anadolu’yu fethe başlayan Alp-Erenler, stratejik öneme haiz kale ve şehirleri alırken; buralara bir daha çıkmayacak biçimde kültürel fütuhat da yaptılar…
Zaferle birlikte Bizans’ın İslam dünyası üzerinde kurmağa başladığı baskı sona ermiş ve Anadolu’ya giren değişik boylara mensup Türklerin kurduğu çok sayıdaki Beylik dönemi başlamıştır… Bunlardan birisi de Anadolu’da Türk Birliğini sağlayan Osmanlı Beyliğidir…
Malazgirt Zaferi ile Anadolu’da fütuhata başlayan Türkler, Avrupa devletlerinin şimşeğini üzerine çekmiş ve Malazgirt’ten sonra Anadolu’ya çok sayıda haçlı seferi başlamış… Bu gün de o seferler değişik biçimde sürmekte… Amacı, ‘Türkleri geldikleri Orta Asya bozkırına sürmek…’ olan bu zihniyete Türk Milleti her zaman şamar indirmiş…
*
Türkler’e Anadolu’nun kapılarını adına kadar açan, Anadolu’yu yurt tutmamızı sağlayan; Kafkaslar, Ön Asya, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Avrupadaki dengeleri lehimize değiştiren, Malazgirt Zaferi’nin 951.yılı kutlu olsun….