“Bu Kuran, insanlara gerçeği gösteren delillerden (basiret) ibarettir; kesin bilgiyle iman eden topluluk için de hidayet ve rahmettir.” (Câsiye 20)
Ayette gecen ‘basiret’ kavramının anlamı şöyledir: ‘İmani bakış. İdrak. Hakikati hissedip anlama. Doğru görüş. Uyanıklık. İleri görüşlülük. Seziş. İşlerin iç yüzünü görebilme. Kalp gözü. İnce anlayış…’
İnsan aklıyla, zekâsıyla, hafıza gücüyle tecrübeler edinir, ufku genişler, doğruyu yanlışı anlama kabiliyeti gelişir. Lakin insanların aklı, zekâsı, hafıza gücü ve tecrübesi zamana, mekâna, coğrafyaya ve mensubu olduğu kültüre göre teşekkül eder. Haliyle değişkendir; neyin doğru neyin yanlış olduğu milletten millete değişebilmektedir. Nitekim tarihsel durum böyle olduğu gibi güncel durum da bu şekildedir.
O halde akla, zekâya, hafıza gücüne ve tecrübe oluşturmaya ilahî bir temel gerekir ki insanlar, ‘bana göre, sana göre, ona göre!’, kısır döngüsünden kurtulup ortak bir referans noktasında buluşulabilsinler ve hayat ilkelerini bilsinler. Müslümanlar için hayat ilkelerinin referans noktası Allah’ın (cc) kelamı olan Kuran’dır. Kuran, ayet ayet yekpare bir basirettir, ısısı ve ışığıyla dünya hayatını mümkün kılan güneş gibi…
Kuran, inan sahiplerinde gerçek (İlahi) basireti oluşturmaktadır. Kuran ilkeleri müminlere hakkı ve batılı net şekilde bildirir; tanıtır; öğretir; deneyimleyerek yararını gösterir. Güneş gibi Kuran’da ısı ve ışık kaynağıdır; o, ayetlerin ışığını, kalbe, akla, fikre yayar, bu manevi nurların aydınlığında, müminler, sırat-ı müstakim üzere bir hayat yaşayıp, inşallah, cennete dönerler.
Kuran’da ‘basiret’ vurgusunun yapıldığı diğer iki ayette de açıklanmaya çalışılan anlamlar pekiştirilmiştir:
“(Doğrusu) size Rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabiliyeti) verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi değilim.” (6/104)
“Onlara bir mucize getirmediğin zaman, (ötekiler gibi) onu da derleyip getirseydin ya! derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu (Kur’an), Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlar); inanan bir kavim için hidayet ve rahmettir.” (7/203)
Sonuç: Ön yargısız bakanlar, insana ve insanlığa yakışır hayatın, gözleri açıp gerçeği gösteren Kuran ilkelerinin uygulanmasıyla mümkün olduğunu anlar. Kuran, kılavuzluğunu kabul eden herkesi eğrilikten doğruluğa, zahmetten rahmete ulaştırır. Onun emir ve yasakları dikkatlice incelendiğinde her akıl ve vicdan sahibinde ‘basiret’ uyanır; imanın ve amelin amacı anlaşılır.
M.Talât Uzunyaylalı
Ayette gecen ‘basiret’ kavramının anlamı şöyledir: ‘İmani bakış. İdrak. Hakikati hissedip anlama. Doğru görüş. Uyanıklık. İleri görüşlülük. Seziş. İşlerin iç yüzünü görebilme. Kalp gözü. İnce anlayış…’
İnsan aklıyla, zekâsıyla, hafıza gücüyle tecrübeler edinir, ufku genişler, doğruyu yanlışı anlama kabiliyeti gelişir. Lakin insanların aklı, zekâsı, hafıza gücü ve tecrübesi zamana, mekâna, coğrafyaya ve mensubu olduğu kültüre göre teşekkül eder. Haliyle değişkendir; neyin doğru neyin yanlış olduğu milletten millete değişebilmektedir. Nitekim tarihsel durum böyle olduğu gibi güncel durum da bu şekildedir.
O halde akla, zekâya, hafıza gücüne ve tecrübe oluşturmaya ilahî bir temel gerekir ki insanlar, ‘bana göre, sana göre, ona göre!’, kısır döngüsünden kurtulup ortak bir referans noktasında buluşulabilsinler ve hayat ilkelerini bilsinler. Müslümanlar için hayat ilkelerinin referans noktası Allah’ın (cc) kelamı olan Kuran’dır. Kuran, ayet ayet yekpare bir basirettir, ısısı ve ışığıyla dünya hayatını mümkün kılan güneş gibi…
Kuran, inan sahiplerinde gerçek (İlahi) basireti oluşturmaktadır. Kuran ilkeleri müminlere hakkı ve batılı net şekilde bildirir; tanıtır; öğretir; deneyimleyerek yararını gösterir. Güneş gibi Kuran’da ısı ve ışık kaynağıdır; o, ayetlerin ışığını, kalbe, akla, fikre yayar, bu manevi nurların aydınlığında, müminler, sırat-ı müstakim üzere bir hayat yaşayıp, inşallah, cennete dönerler.
Kuran’da ‘basiret’ vurgusunun yapıldığı diğer iki ayette de açıklanmaya çalışılan anlamlar pekiştirilmiştir:
“(Doğrusu) size Rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabiliyeti) verilmiştir. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi değilim.” (6/104)
“Onlara bir mucize getirmediğin zaman, (ötekiler gibi) onu da derleyip getirseydin ya! derler. De ki: Ben ancak Rabbimden bana vahyolunana uyarım. Bu (Kur’an), Rabbinizden gelen basiretlerdir (kalp gözlerini açan beyanlar); inanan bir kavim için hidayet ve rahmettir.” (7/203)
Sonuç: Ön yargısız bakanlar, insana ve insanlığa yakışır hayatın, gözleri açıp gerçeği gösteren Kuran ilkelerinin uygulanmasıyla mümkün olduğunu anlar. Kuran, kılavuzluğunu kabul eden herkesi eğrilikten doğruluğa, zahmetten rahmete ulaştırır. Onun emir ve yasakları dikkatlice incelendiğinde her akıl ve vicdan sahibinde ‘basiret’ uyanır; imanın ve amelin amacı anlaşılır.
M.Talât Uzunyaylalı