İkinci doğum diye nitelendirdiğimiz imana ve amele erişme hâli kişide yeni değerler ve bu değerlere bağlı değişimler yapar ve böylece ruh var olma amacına erişmiş olur.
Kişi manevî değerler edinip içselleştirdiğinden yeni manevî çevresi de günden güne genişler.
Ruh, nefs-i emmarenin gücünü değil, ikinci doğumla elde ettiği, Yaratıcı’nın gücünü hisseder ve yansıtır.
Bu durumun görünür hâli insanın Rabbini söz ve eylemle arzu etmesidir: ibadetlere düşkünlük ve muamelattaki ahlakiliktir. Kişi namazına riayet ettiği gibi çekine, senedine, sözüne de riayet etmekte, asla yalan söylememekte ve kimseyi aldatmamaktadır.
İkinci doğum yapan kişi, sağlam bir karakter kazanmış, toplumcu bir insandır: bencillik onun için geride kalmış bir cehalet dönemidir. O artık Allah’tan yardım ve ilham almaktadır. Edindiği manevî çevrede ruhu sağlıklı bir hayat sürerken; yaşar ve yaşatır; öğrenir ve öğretir; kazanır ve infak eder.
Bu özelliklere sahip kişilerin etki alanlarındaki insanlar, hatta hayvanlar (sokak hayvanları) sevip sayar.
Hemen herkes onların iyi insanlar olduğunda hem fikirdir.
Ötekilerin olumlu kanaati şunu gösterir: Madem tanıyanlar o insanların iyi birer insan olduğuna şahitlik ediyor o halde Allah’ta o insanlardan razıdır.
Allah’ın razı olduğu bir insanı, Allah’ın melekleri de sever ve över.
Birinci doğumda kişinin sadece maddi dünyası varken ikinci doğumunda kişinin iman, Kuran ve amel ekseninde biçimlenmiş, nefs-i emmarenin kontrol altında olduğu, ıslah edilmiş manevî bir dünyası vardır.
Bu değişim, hayatın gayesine ermektir; nimette devlette budur.
Kişi manevî değerler edinip içselleştirdiğinden yeni manevî çevresi de günden güne genişler.
Ruh, nefs-i emmarenin gücünü değil, ikinci doğumla elde ettiği, Yaratıcı’nın gücünü hisseder ve yansıtır.
Bu durumun görünür hâli insanın Rabbini söz ve eylemle arzu etmesidir: ibadetlere düşkünlük ve muamelattaki ahlakiliktir. Kişi namazına riayet ettiği gibi çekine, senedine, sözüne de riayet etmekte, asla yalan söylememekte ve kimseyi aldatmamaktadır.
İkinci doğum yapan kişi, sağlam bir karakter kazanmış, toplumcu bir insandır: bencillik onun için geride kalmış bir cehalet dönemidir. O artık Allah’tan yardım ve ilham almaktadır. Edindiği manevî çevrede ruhu sağlıklı bir hayat sürerken; yaşar ve yaşatır; öğrenir ve öğretir; kazanır ve infak eder.
Bu özelliklere sahip kişilerin etki alanlarındaki insanlar, hatta hayvanlar (sokak hayvanları) sevip sayar.
Hemen herkes onların iyi insanlar olduğunda hem fikirdir.
Ötekilerin olumlu kanaati şunu gösterir: Madem tanıyanlar o insanların iyi birer insan olduğuna şahitlik ediyor o halde Allah’ta o insanlardan razıdır.
Allah’ın razı olduğu bir insanı, Allah’ın melekleri de sever ve över.
Birinci doğumda kişinin sadece maddi dünyası varken ikinci doğumunda kişinin iman, Kuran ve amel ekseninde biçimlenmiş, nefs-i emmarenin kontrol altında olduğu, ıslah edilmiş manevî bir dünyası vardır.
Bu değişim, hayatın gayesine ermektir; nimette devlette budur.