Güz mevsimi başladı, farkına vardınız mı bilmem?
Beş günü geride kaldı bile…
‘Yine bir 5 Eylül günüydü…’ gibi melankoli yüklü bir cümleyle başlayan, romantik kederlerle ve hüzünle marine edilecek bir yazı yazmak, eylül ayını kutsamak geliyor içimden; ama bize güzellikler sunmak için çırpınmış, bununla birlikte bir çırpıda bitivermiş yaz mevsimini gücendirmek istemem…
Peki tarihte bugün, 5 Eylül günü yaşanmış şeylerden birkaçını anımsamak yeter mi?
Bir bakalım:
***
Geri döndürülemez…
Çok müthiş, çok dramatik bir ifade bu…
Akıp giden zaman… Geri döndürülemez…
Ağızdan çıkan söz… Geri döndürülemez…
Kaybedilen çocukluk… Geri döndürülemez…
Düşkırıklığı… Bu da kolay kolay geri döndürülemez…
Ama ‘gelecek’ öyle değil!
İyi ki öyle değil…
Geleceğe hükmedebiliriz; mesela gelecek bir yılı iyi planlayıp, yaşanacakları rastlantıya bırakmayıp; bilimde, sanatta, sporda ve özellikle eğitimde inovasyona odaklanıp çok şeyi değiştirebiliriz.
Güz henüz başlamışken ve tam da okullar açılmak üzereyken bunu düşünmek çok mânidâr olur, değil mi?
Beş günü geride kaldı bile…
‘Yine bir 5 Eylül günüydü…’ gibi melankoli yüklü bir cümleyle başlayan, romantik kederlerle ve hüzünle marine edilecek bir yazı yazmak, eylül ayını kutsamak geliyor içimden; ama bize güzellikler sunmak için çırpınmış, bununla birlikte bir çırpıda bitivermiş yaz mevsimini gücendirmek istemem…
Peki tarihte bugün, 5 Eylül günü yaşanmış şeylerden birkaçını anımsamak yeter mi?
Bir bakalım:
- 1669 yılının 5 Eylül’ünde Osmanlı donanması Girit’i ele geçirmiş. Bu bir ‘fetih’… Fethi izleyen zamanlarda yüz binlerce Türk’ün Girit’e yerleşmiş olması belki iyi de… Ya sonra, yüz yılı aşan karışıklığın nihayetinde 1909’da Yunanistan’ın Girit’i -bugün Kıbrıs’ta yürütülen politikaya benzer biçimde- ENOSİS söylemiyle ilhak etmesi ve o adada doğmuş, oralı Türklerin tekrar Anadolu’ya göç etmek zorunda kalışına ne demeli?..
- 1901 yılında ve yani biz ‘Aman Girit’i kaybetmeyelim, Balkanlarda tutunabilelim!’ nev’inden hayat memat meseleleriyle uğraşırken okyanusun ötesinde Amerikan Profesyonel Basketbol Ligi (NBA) kurulmuş. 5 Eylül günü… Sonraki yıllarda sinesinden Wilt Chamberlain, Larry Bird, Kerim Abdulcabbar, Michael Jordan, Magic Johnson, Shaquille O’Neal, Kobe Bryant gibi efsaneleri çıkaran NBA, bugün Dünyanın en yüksek bütçeli spor organizasyonu durumunda…
- 1938 yılının 5 Eylül günü Gazi Mustafa Kemal Atatürk, vasiyetini kaleme almış. Vasiyet, yazıldığı günden 68 gün, Ata’nın vefatından 18 gün sonra, 28 Kasım 1938’de açılmış. Bugün Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde 17 Mart 1989 teslim şerh numarasıyla saklanan 103 sözcüklük vasiyetin girişinin bizzat Ata’nın ifadesiyle ‘Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleriyle Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi'ne atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum‘ cümlesinden oluştuğunu biliyor muydunuz peki?
- 5 Eylül 1960’ta boksör Cassius Clay, olimpiyat altın madalyası aldı. Hikâyenin bu kısmı sıradan. Sıradışı olan kısım ise eski adı Cassius Clay olan boksörün Dünya ağır siklet boks şampiyonu olduktan sonra İslâm dinine geçtiğini açıklaması ve kendini dünyaya ‘Muhammed Ali Clay’ olarak yeniden tanıtmasıydı… Bu, katı Amerikan kapitalist düzeni çarkları arasında unufak edilmiş siyahi yoksul sınıfın Malcolm-X’ten sonraki en dikkate değer başkaldırısıydı…
- 5 Eylül gününe damga vurmuş tarihî olaylardan biri de 1973’ün 5 Eylül’ünde Ankara’da devlet film arşivinin korunduğu (?) binada çıkan yangın… Bu yangında içinde Atatürk’ün tek kopya filmlerinin ve Kurtuluş Savaşı görsel kayıtlarının da bulunduğu eşsiz bir koleksiyon kül olmuş. Ne yazık ki bu, geri döndürülemez bir kültürel kayıp idi!
***
Geri döndürülemez…
Çok müthiş, çok dramatik bir ifade bu…
Akıp giden zaman… Geri döndürülemez…
Ağızdan çıkan söz… Geri döndürülemez…
Kaybedilen çocukluk… Geri döndürülemez…
Düşkırıklığı… Bu da kolay kolay geri döndürülemez…
Ama ‘gelecek’ öyle değil!
İyi ki öyle değil…
Geleceğe hükmedebiliriz; mesela gelecek bir yılı iyi planlayıp, yaşanacakları rastlantıya bırakmayıp; bilimde, sanatta, sporda ve özellikle eğitimde inovasyona odaklanıp çok şeyi değiştirebiliriz.
Güz henüz başlamışken ve tam da okullar açılmak üzereyken bunu düşünmek çok mânidâr olur, değil mi?