Dünya üzerinde en ayrıcalıklı çocuklar Türkiye’de yaşıyor. 100 yıldır Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendilerine hediye ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, sadece Türkiye’de kutlanıyor. Ne güzel bir hediye, ne güzel bir bayram...
Gelin görün ki son yıllarda bırakın bu bayramı gereği gibi kutlamayı, çocuklarımıza her bayram daha güzel ve yaşanır bir ülke bırakmayı, geleceğimizin teminatlarına sahip bile çıkamıyoruz. Ya cinsel istismara kurban gidiyorlar ya da aile içi şiddette...
Daha Ağrı’daki küçük Leyla’nın katledilme olayı aydınlatılamamışken, şimdi günlerdir derelerde, kayalarda, toprak altında 4 yaşındaki Furkan’ı arıyoruz...
‘Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan’ şiirini unutalı epey oldu. Bu topraklarda el kadar sabilerin bedenlerinin toprağa girmesi, hiç mi kanımıza dokunmuyor? Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede çocuk istismarı nedir? Bu nasıl açıklanır ki? Yer yarılsa da toprağa o çocuklar değil biz girsek...
Karslı Mert, Ağrılı Leyla, Erzurumlu Musa, Batmanlı Yusuf, Ankaralı Eylül, liste böyle uzayıp gidiyor…
Bugün 23 Nisan biz bu bayramda her yerde Furkan’ı arıyoruz, ailenin büyük bir kısmı gözaltında.
Erzurum Valisi Okay Memiş “Detay veremem ama ailenin çelişkili ifadelerinden öyle anlıyoruz ki minik Furkan vefat etmiş olabilir” diyor.
Bu açıklamadan şimdilik anladığımız minik Furkan aile içi bir cinayete kurban gitmiş olabilir. Tıpkı menekşe gözlü Leyla gibi…
Ah be Furkan, ümit ederim ki yaşıyor olasın.
Ümit ederim ki şu bayramda senden gelecek güzel haberle yüzümüz gülsün.
Ümit ederim ki sana da kıymamışlardır. O kara toprak altına sen girmemişsindir.
Allah aşkına yasa yapıcılara sesleniyorum. Geleceğimize kıyan, dünyada başımızı öne eğdiren bu caniler için caydırıcı yasalar yapın. Artık bu çocuklarımıza bu kadar rahat kıyılmasın.
Her 23 Nisan’da klasik yapılan haberlerin başında çalışan çocuk işçiler olurdu. O çocukların minik elleri ve bedenleriyle para kazanmaya çalışmasına utanan bir toplumdan, tecavüze kurban giden çocuk haberlerine alışan bir toplum haline gelmek...
Bugüne kadar helak edilmiş toplulukların her türlü emaresinin kat be kat yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Kıyameti beklemeye lüzum yok, her gün kıyameti zaten yaşıyoruz.
Bu gün 23 Nisan, ne neşe doluyoruz ne de bu iğrenç dünyada yaşamak istiyoruz...
Gelin görün ki son yıllarda bırakın bu bayramı gereği gibi kutlamayı, çocuklarımıza her bayram daha güzel ve yaşanır bir ülke bırakmayı, geleceğimizin teminatlarına sahip bile çıkamıyoruz. Ya cinsel istismara kurban gidiyorlar ya da aile içi şiddette...
Daha Ağrı’daki küçük Leyla’nın katledilme olayı aydınlatılamamışken, şimdi günlerdir derelerde, kayalarda, toprak altında 4 yaşındaki Furkan’ı arıyoruz...
‘Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan’ şiirini unutalı epey oldu. Bu topraklarda el kadar sabilerin bedenlerinin toprağa girmesi, hiç mi kanımıza dokunmuyor? Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede çocuk istismarı nedir? Bu nasıl açıklanır ki? Yer yarılsa da toprağa o çocuklar değil biz girsek...
Karslı Mert, Ağrılı Leyla, Erzurumlu Musa, Batmanlı Yusuf, Ankaralı Eylül, liste böyle uzayıp gidiyor…
Bugün 23 Nisan biz bu bayramda her yerde Furkan’ı arıyoruz, ailenin büyük bir kısmı gözaltında.
Erzurum Valisi Okay Memiş “Detay veremem ama ailenin çelişkili ifadelerinden öyle anlıyoruz ki minik Furkan vefat etmiş olabilir” diyor.
Bu açıklamadan şimdilik anladığımız minik Furkan aile içi bir cinayete kurban gitmiş olabilir. Tıpkı menekşe gözlü Leyla gibi…
Ah be Furkan, ümit ederim ki yaşıyor olasın.
Ümit ederim ki şu bayramda senden gelecek güzel haberle yüzümüz gülsün.
Ümit ederim ki sana da kıymamışlardır. O kara toprak altına sen girmemişsindir.
Allah aşkına yasa yapıcılara sesleniyorum. Geleceğimize kıyan, dünyada başımızı öne eğdiren bu caniler için caydırıcı yasalar yapın. Artık bu çocuklarımıza bu kadar rahat kıyılmasın.
Her 23 Nisan’da klasik yapılan haberlerin başında çalışan çocuk işçiler olurdu. O çocukların minik elleri ve bedenleriyle para kazanmaya çalışmasına utanan bir toplumdan, tecavüze kurban giden çocuk haberlerine alışan bir toplum haline gelmek...
Bugüne kadar helak edilmiş toplulukların her türlü emaresinin kat be kat yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Kıyameti beklemeye lüzum yok, her gün kıyameti zaten yaşıyoruz.
Bu gün 23 Nisan, ne neşe doluyoruz ne de bu iğrenç dünyada yaşamak istiyoruz...